KAPAK – Sadece Öğretmen miyiz?

KAPAK – Sadece Öğretmen miyiz?

“Ben muallim olarak gönderildim”[1] diyen bir peygamberin ümmetleri olarak hepimize, evlatlarımızın yetiştirilmesinde büyük görevler düşmektedir. Eğitim kurumları aracılığı ile (resmi ya da değil) kitleleri topladığımız koca koca binaların içinde, ne yaptığımıza ne ettiğimize; neyi, nasıl anlattığımıza dikkat etmezsek kaybederiz. Bu yapı içerisinde olup da, bu yapının iki temel taşını teşkil eden öğretmen-öğrenci ilişkisi bu yönden bakıldığında daha bir önem arz etmektedir.

Öğretmen…

Evet, çoğu zaman öğretmen der, geçeriz belki ama dikkat ettiniz mi bilmiyorum öğretmen kelimesi “öğretmek” kelimesinden gelmektedir. Hâlbuki işin erbabı olanlar bilecektir ki, öğretmenlerin içinde bulundukları yıla “eğitim-öğretim” yılı denilmektedir. Yani her öğretmenin hem eğitim hem de öğretim görevi olduğunun bilinmesi gerekir. Öyleyse her bir öğretmene düşen önce eğitmek daha sonra da öğretmektir. Bu minvalden olmak üzere, biz ne zaman ki öğretmeyi öncelikledik, kaybettik.

Şimdi, bizlere düşen görev öğretmen olarak addettiklerimizde aramamız gereken ya da bizler öğretmen isek kendimizde aramamız gereken vasıfları iyice tetkik etmek ve uygulamaya dökmektir. Zira eğitim-öğretimin bel kemiği mesabesindeki öğretmen, kendini nesil değiştiren, nesil yetiştiren bir pozisyonda görmediği müddetçe, yaptığı işin ehemmiyetini kavramakta ve bu ehemmiyetin gereğini yerine getirmekte aciz kalabilir. Öğretmenlerimizin gençlerimiz üzerindeki etkisi hiçbir zaman yadsınamaz. Öğretmenlerimiz sadece bilgiyi öğretmekle kalmayıp, aslında o bilgiye ruhunu, donanımını, içinde taşıdıkları değerleri de birlikte katarak vermektedir. Ne kadar, profesyonel çalışıyorum ben, deseniz de bu böyledir.

Gençlerin eğitimine etki eden ana unsurları öğretmen-eğitim müfredatı-eğitim kurumu diye kabaca, 3’lü bir tasnife tabi tutabiliriz. Bunlar içerisinde öğretmenin etkisi belki de diğerleri ile ölçülemeyecek kadar önem arz etmektedir. Bundan dolayıdır ki öğretmenin üstlenmesi gereken sorumlulukları, yerine getirmesi gereken görevleri vardır. Her öğretmen bu görevleri yerine getirirken Allah ve Resulüne aykırı olmadan, hem mesleki anlamda hem de metot anlamında günceli de yakalayarak vermelidir.

Öğretmen, öncelikle insan yetiştirmek üzere bir işe soyunduğunu bilmelidir. Yani eğitim hizmeti verdiğimiz gençlerimizi yap-boz tahtasına çevirip, bu nesil de böyle oldu diyebilecek bir lüksümüzün olmadığı iyi bilinmelidir.

Öğretmen, hangi branş ve pozisyonda olursa olsun, öncelikle öğrencisine Allah ve Resulünü tanıtmakla görevlidir. Allah’ın muhabbetini, Resulünün sevgisini çocukluktan itibaren öğrencilerinin kalbine yerleştirme gayreti olmalıdır.

Öğretmen, Kur’an’ın yüklemiş olduğu ahlaki görevleri, hem hayatında icra etmeli hem de öğrencilerine bu değerleri aşılamalıdır. Dünyalık olan izmler, fikirler ve batıl düşüncelerden arınmalı, arındırmalıdır.

Öğretmen, işlerini yaparken samimi ve fedakâr olmalıdır. İşine gönlünü vermelidir. Söz-eylem bütünlüğü olmalıdır öğretmende.

Öğretmen, eline gelen tohumları ne yapayım, devran bozuk; kabiliyeti yok; bu nesil de böyle, diyerek harcamak yerine, var olan bozukluklar ile mücadele içerisinde olabilmelidir. Her daim mücadeleci bir öğretmen olmalıdır.

Öğretmen, mesleki anlamda günceli yakalamış olmalıdır. Ayrıca mesleğinde en iyi olma yolunda gayreti olmalıdır ki, o bilgileri ile öğrencilerine hizmet edecektir.

Öğretmen her daim İslam şahsiyetine yakışır bir davranış ortaya koymalıdır. Okulda, sınıfta, sokakta, her yerde rol model olduğunu unutmamalıdır. Zira öğrencileri onu bu yönüyle olduğu gibi, her yönüyle örnek alacaktır.

Bir öğretmen vazifesinin sadece bilgi aktarmak olmadığı bilmeli; anlatacağı dersin, vereceği hedefin programını yaparken, öğrencilerin daha çok dikkatini çekecek planlar da hazırlamalıdır.

Öğretmen ayağına gelen her türlü fırsatı iyi değerlendirmeyi bilmelidir. Ama illa da fırsatların ayağına gelmesini beklememelidir. Fırsatları bazen kendi oluşturmalı bazen de fırsatlara kendi, koşar adım gitmelidir.

Öğretmen nasıl ki görevleri uğruna ailesini, çoluk-çocuğunu ihmal etmiyorsa, aynı şekilde ailesi için de görevlerini ihmal etmemelidir. İkisi arasında bir denge kurmalıdır. Her ne kadar bu denge bazı zorunlu hallerden dolayı bazı zamanlarda bir yöne doğru daha fazla eğilse de asla tek taraflı olacak kadar belirginleşmemelidir.

Öğretmenin üzerine düşen bir diğer vazifesi ise, ilgilendiği öğrencilere mesai dışında da zaman ayırmasıdır. Evlerde, hoş mekânlarda bir şekilde buluşmalar, dertleşmeler, sohbetler yapmalıdır. Yeri zamanı geldiğinde öğretmen, zamanından fedakârlık ettiği gibi cebinden de ömründen de fedakârlık edebilmelidir.

Öğretmen, öğrencilerin istidadına göre mutlaka bir plan program çizmeli ve onları yeteneklerine göre yönlendirmelidir. Her öğrenci her şeye yönlendirilmez, eğer öğrencinin kabiliyetine dikkat edilmezse, öğrenciyi heder ederiz.

Hiçbir öğretmen unutmamalıdır ki, öğretmen öğrenci arasında mutlak surette hal transferi olur. Öğretmenin ruh hali nasılsa öylece öğrenciye yansır. Bu yüzden öğretmen kendi ruhunu sürekli doğru kaynaklardan beslemeli ve insani duygularını elden geldiğince kontrol altında tutabilmelidir. Zira kendini iyi hissetmeyen bir öğretmen başkalarına faydalı olmak noktasında eksik kalacaktır.

Öğretmen, öğrencisinin öncelikle gönlüne girmeye çalışmalıdır. Onun ayıplarını, kabahat ve kusurlarını örtmeye çalışmalıdır.

Öğretmen sevgisini, saygısını izhar ederken bu, kuru bir sevgiden ziyade uygulamaya dökülmüş bir sevgi, bir muhabbet olmalıdır.

Öğretmen, her şeyden önce öğrencilerinin kendisi için cennet vesilesi olduğunu bilmelidir. Cennet vesilesi olabilecek bu gençlere nasıl kıymet verilmesi gerekiyorsa o şekilde kıymet vermelidir. Vefayı öğretmeli, öğrenmelidir.

Öğretmen, hem kendi dik duruşlu, tutarlı, kararlı olmalıdır hem de öğrencilerine bunları aşılamalıdır. Zira bu maddeler kişilik oluşumu için önemli birer argümandır.

Öğretmen, her konuşmayı, her oturumu, her dertleşmeyi akademiye bağlamaktan kaçınmalıdır. Başarının temel kuralları olarak akademik başarı ele alınamamalıdır. Hayat, sadece akademiden ibaret değildir. İlla da akademik başarı diyenler, akademinin dışındaki diğer başarılara gözünü kapatırsa, nice ehil insanlar-öğrenciler, nice gönlü-gözü güzel öğrenciler, zamanın seline kapılıp bir çukura akabilir. Dikkatli olmak lazım.

Öğretmenin öğrencilerine karşı görevleri noktasında bunların haricinde de epeyce yazmak mümkündür. Ancak bu konu öylesine bir konu ki, şu yazımızın haddini aşmaktadır. İşin bundan sonraki kısmını ikiye ayırıp, okuyucuyu bu iki şeyle baş başa bırakıyorum. Bunlardan birincisi; yukarıda anlattığım ve daha anlatamadığım maddeleri de üzerinde toplamış bir ehil öğretmen ile oturmak, konuşmak, istişare etmek. İkincisi; aşağıdaki eserlerden başlayarak, okuma ve uygulama alanlarımızı genişletmek. Bu konularla ilgili yazılan eserlerden bir kaçına burada yer verelim inşallah.

Zeki Soyak, Fazilet Toplumu

Zeki Soyak, Eğitim Rehberi

Eğitim Bir-Sen, Kelebeğin Rüyası

Dr. Faruk Kanger, Peygamber Ahlakını Referans Alan Karakter Eğitimi

Mustafa Özdamar, Hacı Veyiszade

Cemal Abdurrahman, Peygamberimizin Çocuk Eğitimi

Osman Nuri Topbaş, Eğitimde 101 Adım

Nureddin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası

Abdulfettah Ebu Gudde, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed ve Öğretim Metotları

Vehbi Vakkasoğlu ve Ali Erkan Kavaklı gibi yazarların konuyla ilgili eserleri de okunabilir.

 


[1] İbn Mace

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.