KAPAK- Rauf ve Rahim Peygamber (Aleyhisselam)

“And olsun ki size kendinizden bir peygamber gelmiştir. Sizin sıkıntıya uğramanız kendisine çok ağır gelir, sizin üzerinize/size çok düşkündür. Mü’minlere Raûf ve Rahîm’dir.” (Tevbe Suresi, âyet: 128)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bu ayet-i kerimede Rabbimizin iki büyük ve özel ismiyle taltif ediliyor. Önce bu iki ismin kelime anlamına dikkat çekmek istiyoruz.
Sözlükte “şefkat ve merhamet etmek” mânasındaki re’fet kökünden türeyen raûf kelimesi “kalbi dayanamayacak derecede merhametli” demektir. Dil âlimleri re’fetin rahmetten daha güçlü bir şefkat duygusunu ifade ettiğini belirtir. Rahmet, “hoşlanmasa bile kişinin başkasına iyilik yapması” anlamına da geldiği halde re’fet, gönülden kopan bir istekle şefkat gösterme içeriğine sahiptir. Raûf, Allah’a nisbet edildiğinde “ileri derecede şefkatli ve merhametli” mânası kastedilir.
Canlarımız yoluna kurban olan Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Tâif dönüşünde ve Uhud’da kendisini yaraladıklarında, müşriklerin kendisine reva gördükleri işkencelere göğüs gererken, Cebrail (as), onları helâk etmek için izin istediğinde O: “Ey Allah’ım, kavmimi affeyle, onlar bilmiyorlar.” diye dua etmekte ve Cibrîl’e: “Nereden bileceksin, belki onların neslinden iman edenler çıkacak.” diyerek ve bunun dışında onlarca, yüzlerce örneğiyle Rauf ve Rahim’liğini ispatlamıştır.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, hattı zatında Kur’ân-ı Kerim’in ifadesiyle zaten “Rahmeten li’l-âlemîn (Alemlere rahmet)”tir. O’nun risâleti bütün ins ve cin için mutlak hayırdır.
O’nun Rauf ve Rahim olma özelliklerine baktığımız zaman, öyle bir rahmet ve merhamet menbaının üzerine oturmuş oluruz ki; bu kaynaktan çocuğundan yaşlısına, kadınından erkeğine her mümin, her insan, hatta O’nun düşmanları bile nasibini almıştır. Bütün yeryüzü O’nun rahmet ve merhamet pınarıyla sulanmıştır. Hayvanattan nebatata her şey ama her şey o rahmet pınarından kana kana içmiştir.
Ama O’nun Rauf ve Rahim’liği, getirmiş olduğu Hak Dini kabul eden mü’minlere karşı daha ziyadedir. Onun için bu âyet-i kerimede O’nun, “Mü’minlere Raûf ve Rahîm” olduğu vurgulanmakta O’nun, inananlara karşı davranışlarındaki rahmet ve ra’fet’in fazlalığına işaret için mübalâğalı bir sıfatla çok merhametli olduğu ifade edilmektedir.
Yukarıdaki Taif ve Uhud örneklerinde olduğu gibi, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bütün insanlara karşı son derece şefkat ve merhamet sahibiydi. Ama O (s.a.v.) asla, mümini, Müslüman olmayanla bir tutmazdı. O’nun yanında müminlerin ayrı bir özelliği, ayrı bir yeri vardı. Müminler O’na “anam babam, canım sana feda olsun” diye hitap ederken, zaman zaman kendisi de müminlere karşı aynı hitapta bulunmuştur.
Hudeybiye’de Hazreti Osman radıyallahu anh’ın Mekkeliler tarafından şehit edildiği haberi geldiği zaman, oradaki müminlerden -kanlarının son damlasına kadar savaşmak üzere- biat almış, en sonunda da bir elini kaldırıp diğer elini üzerine koyarak; bu da Osman’ın biatı deyip onun adına da biat etmiştir. Bir tek müminin ölümüne karşı, kafirlere savaş açmaktan çekinmemiştir.
Yine müminler için her şeyini feda etmeye hazır olan Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz, Hristiyan olan Gassani Devleti’ni İslam dinine davet etmek için gönderdiği elçinin, Busra Valisi Şürahbil tarafından öldürülmesi üzerine gerçekleşen Mute Savaşı için ordu göndermekten çekinmemiştir.
Resulullah Efendimiz bir kafirin isminin dahi Müslümanın isminden önce zikredilmesine tahammül etmemiş, müsamaha göstermemiştir.
Mekke’nin fethi öncesi çadırındaki nöbetçinin Efendimiz’e (sav);
Ebu Süfyan ile Ayz bin Amr (ra) geldiler, sizinle görüşmek istiyorlar, hangisini önce alayım dediğinde
Peygamberimiz (sav) nöbetçiyi şu şekilde uyarıyor; “Hayır, öyle demeyeceksin, Ayz bin Amr (r.a.) ile Ebu Süfyan geldi diyeceksin!” (Ebu Süfyan (ra) henüz Müslüman olmamıştır.)
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin çocuklarına olan merhameti, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hanımlarına olan merhameti, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin arkadaşlarına -ashabına- olan merhameti, -Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hayvanlara olan merhameti, -Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Müslüman olmayan insanlara merhameti [sadece bu maddeyle ilgili; (Ey Resulüm!) Onlar (inanıp) mü’min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin. (Şuara; 3) Onların cehenneme gidecek olması O, Rahmet peygamberini o derece üzüyor.] … Bunların her biri, üzerine sayfalarca kitap yazılmış, seminerler, konferanslar verilmiş konulardır. Bunları müminler olarak öylesine mütalaa etmeliyiz, bunların üzerinde öylesine çok durmalıyız ki, bunlar bizde ete kemiğe bürünsün, karakterimize, huyumuza, kişiliğimize işlesin.
Öyle inanıyorum ki, tek kurtuluş çaremiz budur.
Ümmetine hırsla düşkün olan, bize annelerimizden babalarımızdan, en yakınlarımızdan daha çok şefkat ve merhameti, acıması olan Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz! O’nun (sav) ümmetine düşkünlüğü, ashabını İslam üzerinde etle tırnak gibi birleştirmiş, asırlar boyu da İslam ümmeti bu şefkat ve merhametle birbirine muamele etmiş, yeryüzüne de İslam’ın güzelliğini yaymış ve yaşatmıştır.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin birçok özelliğini örnek almayı terk ettiğimiz gibi maalesef Rauf ve Rahim olma özelliğini de örnek almayı terk ettik.
Bugün efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin düşmanına gösterdiği merhameti, kendi öz evlatlarına, eşlerine, en yakın akrabalarına, müminlere gösteremeyen bir ümmet oluverdik.
Resulullah’ımızın etrafında onlarca, yüzlerce genç, çocuk ve sahabe yetişti. Bunların hiç birisinden Efendimizle ilgili en küçük bir memnuniyetsizlik, en küçük bir olumsuzluk duyamıyoruz. Tam aksine her genç, her çocuk O’nun güzel ahlakından güzel davranışından nasıl etkilendiğini haber veriyor.
Belki burada kendimizi tekrar sorgulayabiliriz, kaç tanemizin evladı annesinden babasından razı ve memnun, onun güzel ahlakını övüp durabiliyor?
Bunun sonucu olarak da kendi öz evlatlarıyla geçinemeyen anne babalar, evlendiği hanımıyla daha birkaç aylıkken ayrılma noktasına gelen eşler, kardeşin kardeşle, komşunun komşuyla, imamın cemaatle, cemaatin imamla… kavgalı olduğu, küskünlüklerin, dargınlıkların, kinlerin, nefretlerin kol gezdiği bir toplum haline geldik.
Artık cihat etmek için bir müşrik, bir kafir topluluğa ihtiyaç duymuyoruz, kendi yakınlarımızla olan kavgalarımızla bu ihtiyacımızı karşılıyoruz…
Bugün tekrar özümüze dönecek ve Allah’ın Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizi rehber kabul eden mü’minler olarak, O’nun yaptığı gibi rahmet ve ra’fet duygularını, bizim gibi inanan kardeşlerimize yöneltecek; onlara merhamet edecek, uğradıkları felâketlerden onlar gibi etkilenecek, üzülecek, onların dertleri ile dertlenecek, onların problemlerini kendi problemlerimiz kabul ederek nasıl çözüleceğine kafa yoracağız.
Müslüman, bütün insanlara karşı adaletle hükmetmesi yanında özellikle mü’minlere karşı daha bir merhametli olmalı, onlara daha bir rıfk ile muamele etmelidir.
Rabbim, Rauf ve Rahim olan Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e O’nun ahlakıyla ahlaklanmış, O’nun razı olacağı ümmet olabilmeyi bizlere nasip etsin inşallah.
1Diyanet İslam Ansiklopedisi