KAPAK-Ramazanda Takvayı Kuşanmak

Hicri takvimin dokuzuncu ayı olan ramazan ayının en önemli özelliği, Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmeye başlaması ve İslam’ın beş şartından biri olan oruç ibadetinin bu ayda yapılmasıdır. Bu yönüyle ramazan ayı Müslümanlar tarafından on bir ayın sultanı olarak algılanır ve yaşanır.
Recep ayının girmesiyle Müslümanlar, Nebi’nin aleyhisselam ‘’Allah’ım recep ve şabanı bize mübarek kıl, bizi ramazan-ı şerife ulaştır.’’ duasını tekrar ede ede adeta zihnen bir ramazan hazırlığına girerler.
Ramazan ayında Müslümanların gerek kişisel hayatlarında gerekse toplumsal hayatlarında gözle görülür bir farklılık oluşur. Bir yandan oruç tutularak nefislere gem vurulur. Bir yandan da yapılan yardımlarla, yedirilen yemeklerle fakir ve fukaralar sevindirilir. Evlerde ve camilerde mukabeleler okunarak Rabbimizle olan bağlılıklar kuvvetlendirilir.
Ramazan ayı ile birlikte sosyal hayattaki suçlar azalır, insanlar Allah’a kullukta adeta yarışa girer, kişisel ve sosyal hayatlarını daha da dindarlaştırır.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki ittikâ edersiniz.” (Bakara 2/183) buyrulur. Bazı ibadetler var ki tüm ümmetlerin ortak ibadeti olmuştur. Oruç ibadeti de bunlardan biridir. Bu ayet-i kerime bize orucun farz kılındığını belirtmekle beraber oruçla birlikte takvalı olmamız gerektiğini de vurgulamaktadır. Yani oruç sizi madde ve manada takvaya erdirmelidir mesajı verilmektedir. Takva, sözden ziyade halde ortaya çıkan bir kıvama erme durumudur.
Takva; sakınmak, korunmak, çekinmek, hoşa gitmeyen şeylerden uzak durmak, tehlikelere karşı kendini korumak, korkulan şeyle araya bir mânia koymak demektir. Takva, mü’minin Allah’ın hıfz ve emânına sığınarak, âhirette kendisine zarar ve elem verecek şeylerden titizlikle korunması ve günahlardan sakınarak sâlih amellere sarılmasıdır.
Yüce kitabımız ve sünnet-i seniyye bizi sürekli takvaya teşvik etmektedir.
Ramazan başlı başına bir takva ayıdır. Bir Müslümanı takvaya ulaştıracak bütün ibadetler adeta ramazan ayına toplanmış durumdadır. Seherler, Kur’an tilaveti, riyazet, infak, nefisle cihat, takvaya erme amelleridir. Hepsi de ramazanda mevcuttur.
İnsan, dikenli tarlada yürürken, zarar görmemek için nasıl dikkatli, titiz ve uyanık hareket ederse, mü’min de dînî hayatında haramlara ve mekruhlara düşmemek için aynen öyle dikkatli ve hassas davranmalıdır. İşte Allah’ın muhabbet ve rızasını kaybetmemek ve O’nun gazabını çekmemek için emir ve nehiylerine îtinâ ile tâbî olmak, bu itaat hâlini korkulan şeylerle aramıza perde gibi çekmek takvâdır. Bu sebeple takvaya kısaca “Allah’tan korkmak” ve “Allah’a saygı duymak” mânâları verilmiştir.
Yüce kitabımızın hemen ikinci suresinin başında hidayete tabi olan, Allah ve Rasulullah ile yol bulmak isteyen yani muttaki kişiler için Kur’an’ın rehber olduğu vurgusu yapılmaktadır. Ayrıca bu muttakilerin sahip olmaları gereken şu beş vasıf sunulmaktadır:
1) Gayba iman etmek,
2) Dosdoğru namaz kılmak,
3) Allah’ın verdiklerinden bir kısmını O’nun rızâsı için harcamak,
4) Kur’an’a ve peygamberlere gönderilen diğer kitaplara da inanmak,
5) Ve âhiret konusunda kesin inanç (yakîn) sahibi olmak
Oruç mademki Kur’an ayı, Kur’an da muttakiliği elde etmede rehberse o zaman ramazan ayı boyunca her zamankinden daha çok Kur’an ile beraberlik yaşantı boyutu da gözetilerek artırılacaktır. Tabi ki takvanın bir sınırı yoktur. Ramazan ayının yenilenme ve gelişme ayı olması gerekiyor. Ramazanla birlikte tabiri caizse rektefe olarak ramazan sonuna çıkmamız gerekiyor. Bunu şöyle anlamamız gerekiyor. Ramazanda aldığımız enerjiyi bir yıl boyunca kullanacağız, sonra ramazanda tekrar dolacağız. Yoksa iş doldur boşalta döner, takvaya eremeyiz. Ramazanla manevi dünyamıza giren hastalıkları temizlememiz gerekiyor. Her ramazanı, manevi olarak bir tık yukarı çıkmanın imkânı olarak algılamalıyız.
Ramazan, bizim gayb ve ahiret gününe iman konusunda ki teslimiyetimizi artırarak takva derecesine çıkarmalıdır. Kitabın helal ve haramlarına bağlılık noktasında ki takvamızı da artırmalıdır. Oruç buna bir fırsattır. Yoksa hem ahirete iman ettiğimizi iddia ederiz hem de ramazan boyunca hatimler indiririz ama okuduğumuz o kitabın kuralları hayatımızın hiçbir yerinde görünmez. Hayatımızı ölmeyecekmişiz gibi yaşarız. Ramazan ayrıca mallarımızdaki takvamızı da artırarak bizdeki imkânları mahrum olanlarla paylaşmamızı sağlamalıdır.
Önümüzde çetin bir yol ve sonsuz bir hayat var. Bu yola hazırlıksız ve azıksız çıkılmaz. Bu yolun azığı da takvadır. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“(Ey mü’minler! Âhiret için) Azık edinin! Bilin ki azığın en hayırlısı takvâ azığıdır. Ey akıl sahipleri! Bana karşı takvâ sahibi olun!” (Bakara 2/197)
Bu azık öyle bir azıktır ki taşıyanına yük olmaz. Darda kalanın imdadına yetişir, tıkanan yolu açar. Bu azığı elde etmenin yolu da yaptığımız her şeyi Allah rızasını gözeterek yapmaktır. Bu ramazan bizi kardeşlik ilişkilerimiz noktasında da takvaya erdirmeli. Ülkemizde muhacir olan kardeşlerimize karşı duygu ve bakışlarımızı ilk günkü gibi yalnız Allah rızasına uygun hale getirmelidir. Yoksa onların yaptıkları kusurlara bakarak niyetimizi değiştirirsek takvadan uzaklaşırız. Biz Rabbimizin bize verdiğini sırf onun rızası için kullanırsak takvaya ereriz. Bu noktadaki hastalıklarımızı ramazan tedavi etmelidir.
İnsanlara bakışımız da takva ölçüsünde olmalıdır. Kavmiyet hastalığından kurtulmamız gerekir.
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah katında en değerliniz, en çok takvâ sahibi olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurât 49/13)
Ramazanla birlikte nefislerimize takva kazandırmalıyız. Allah’ın razı olmadığı hiçbir istekte ya bulunmamalı ya da nefislerimizi o isteklere karşı duyarsız hale getirmeliyiz. Peygamberimiz aleyhisselam’ın buyurduğu gibi:
“…Allah’ım! Nefsime takvâsını ver ve onu tezkiye et! Sen onu en iyi tezkiye edensin. Sen onun velîsi ve Mevlâ’sısın…” (Müslim)
Takvaya ermiş yiğitlerin duası şöyledir: “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.” (Furkan, 74) Amin.