KAPAK – “Onun Katında Her Şey Ölçü İledir”

KAPAK – “Onun Katında Her Şey Ölçü İledir”

Yer ve gökler içindeki her şey bir ölçü iledir. Bundandır ki varlık âlemi ahenk içerisindedir. Varlık âleminde hiçbir şey de ahenksizlik görülmez. Düzensizlik görülmez, çünkü âlemlere ayar veren âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. Kâinattaki bu genel ahenk ve denge, ayrı ayrı bütün varlıklarda da mevcuttur. Yaratılmışların en mükemmeli olan ve yeryüzünün halifesi kılınan insan zahiri ve batını ile mükerrem kılınmıştır. İnsanın mükerrem ve mükemmelliğinin korunması fıtratının zarar görmemesi, ayarının bozulmaması kendisi için konulan ilahi ölçülere riayetle mümkündür. Ölçüsü olmayanın dengesi olmaz.

Rabbimiz; “Şüphesiz biz bu kitabı sana insanlar için bir hak ve gerçek olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerine vekil değilsin.” (Zümer, 41) buyurmaktadır.

İnsanın yaradılış hikmeti Allah’a kulluktur. “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariat, 56)

Her şeyin bir usul ve ölçüsü olduğu gibi, Allah’a kulluğun da bir usulü, bir ölçüsü, bir yolu vardır. Rabbimiz; ruh, akıl ve cisim, ahiret ve dünya, madde ve mana, korku ve ümit, yöneten ve yönetilen, hülasa olarak, bütün sahalarda ölçüler koymuş ve dengeler kurmuştur. Fert ve toplumların huzuru, konulan ölçüleri ve kurulan dengeleri muhafaza etmekle mümkündür.

Bedende ruh ve aklın ölçülü kullanılmaması, bedenin ifsadına sebep olur. Akıl, kişiyi, Rabbini tanıyıp imana kılavuzlamakta bir vasıtadır. İmandan sonra aklın vazifesi İslam ahkâmını anlamak, yaşama ve tebliğde kendine düşeni ifa etmektir. Bu sınır aşılırsa akıl putlaşır. O takdirde ruh da cisim de zarar görür. Cismi ön plana çıkarmak, hayatı yemek, içmek ve şehvetten ibaret saymak da ruh ve akla zulüm olur. İnsani vasıflar, değerler yitirilir, kişi behimileşir. İslam akamı insanın özünde hayata geçirilmezse, dengesiz toplumlar ve dengesiz yöneticiler meydana gelir.

İnsanın dengede kalabilmesi için öncelikle düşüncede ölçülü olması gerekir. Olmayacak düşünce ve hayallere kapılmak dengeyi bozar. Kötü düşünceler, karamsar hayaller, beden ve ruh sağlığına zarar verir. Buna bağlı olarak birçok dengesiz davranışlar, ölçüsüz fikirler, sağlıksız ve kötü düşünceler ortaya çıkar.

Rabbimiz; “Kesin olarak inananlar için yeryüzünde işaretler vardır. Kendi nefislerinde de ibretler vardır. Görmüyor musunuz?”(Zariat, 20-21) buyurmaktadır.

Bu tefekkürler kul ile Rabbi arasındaki sağlıklı düşünceyi gerçekleştirmek için şarttır. Her şeyin Allah’ın iradesi ile olduğuna iman, kişinin Rabbine olan teslimiyetini perçinlemektedir. Düşüncemizde ölçü, Kur’an ve sünnetin değişmez ölçüleri olursa, bu düşünce kalpte halis bir niyet, dilde hak bir söz ve davranışlarda salih bir amel olarak tezahür eder.

İşte bizler, bu Kur’an neslinin sağlıklı düşünmesi, sağlıklı yaşaması, sağlıklı bir hizmet vermesi için mücadele etmek konumundayız. Ölçülerini tam almış, dengelerini tam kurmuş fertler ve toplumlar ancak arzuladığımız nizamı kurabilir, arzuladığımız medeniyeti yeniden tesis edebilir.

Rabbimiz; “Allah uğrunda, O’na yaraşacak şekilde cihad edin. Sizi o seçti. Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi.” (Hac, 78) buyurmaktadır.

İslam Kendine Has Bir Nizamdır

Tevhid akidesinde Allah’tan başka hiçbir fert ve zümre, hükümranlık ve kanun koyuculuk hakkına sahip değildir. Kanun koyucu sadece Allah’tır ve hâkimiyet Allah’ındır. Mülk O’nundur. Tağutlar ve tağuti düzenler istiyorlar ki, hâkimiyet ve kanun koyuculuk ellerinden alınmasın. Zulüm ve vahşet çarkları durdurulmasın. İnsanları Allah’ın ahkâmına göre değil, kendi düzenlerine göre idare etsinler.

Rabbimiz; “Hüküm onundur ve siz ona döndürüleceksiniz.” (Kasas, 88) buyurmaktadır.

Öncelikle İslam’ı öğrenmek ve yaşamakla mükellefiz. Sonra bütün insanlara tüm imkânlarımızı kullanarak İslam’ı tebliğ etmek, İslam’ın aydınlık iklimini bütün coğrafyalara taşımakla mükellefiz. Din, bilinmeden yaşanamaz; yaşanmayan dinin de insana faydası olmaz. İtidal üzere olmak, orta yolda, dengeli hareket etmek ümmeti Muhammed’in vasfıdır. Müslümanlar bu özelliklerini korudukları müddetçe huzur bulacak ve faideli hizmetler yapacaklardır.

Dünya Ukba Dengesi

Asli vatandan ayrılışımızın hicran ve hasreti, iç âlemimizde hıçkırıklar ve sessiz çığlıklar koparmaktadır. Bu hasret ve hicranımızı dindirmek ve son menzilde maksudumuza kavuşmak, dünya ile ahiret arasında kuracağımız dengeye bağlıdır.

Rabbimiz; “Dünya hayatı, ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacak mısınız?” (En’am, 32) buyurmaktadır.

Düşünce, niyet, söz ve işlerimizde her zaman Allah ahkâmını göz önünde bulundurup, ahiret amellerine ağırlık vermeliyiz. Ebediyi faniye tercih edebilmemiz ve bütün işlerimizde Allah’ın rızasını gaye edinebilmemiz için takvaya ermeliyiz. Takvaya eren, Allah’tan hakkıyla ittika edenler, “Dünya için dünyada kalacak kadar, ahiret için de ahirette kalacak kadar” çalışırlar. İşte o zaman dünya ile ukba arasındaki gerçek denge kurulmuş olur.

Dünyanın idaresi, Müslümanlara tevdi edilmiştir. Yeryüzünde adaletin tesisi, dengelerin kurulması için imani esasların ve hak ölçülerin hâkim olduğu bir yönetim şarttır. Böyle bir yönetimde ne dünyaya dalıp gidilir, ne de ahiret unutulur. Böylece madde ile mana arasında ahenk tesis edilmiş ve sağlıklı bir toplum kurulmuş olur.

Muhabbet ve Husumette Ölçü

İlahi ve nebevi ölçülere uyulmazsa seveceklerimizden nefret eder, buğz etmemiz gerekenlere sevgi besler ya da sevgi ve buğzumuzda ifrata kaçarız. İslam her şeyde olduğu gibi, muhabbet ve husumette de bir ölçü koymuş ve itidali emretmiştir. İnsanlara olan sevgimiz dünyevi bir maslahattan, geçici bir his ve heyecandan dolayı olmamalıdır. Şahsi meselelerimiz ve duygularımız kişilere buğz etmeye sebep teşkil etmemelidir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz: “Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğz etmektir.” (Tac) buyurmaktadır. Muhabbetimiz de Allah için, buğzumuz da Allah için olmalıdır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz: “Kimde üç şey bulunursa imanın tadını almış olur: Allah ve Resulü kendisine başkalarından daha sevimli olmak. Bir kimseyi Allah için sevmek. Allah onu küfürden kurtardıktan sonra yeniden küfre dönmekten ateşe atılmak gibi hoşlanmamak.” (Buhari-Müslim) buyurmaktadır.

Müslümanlar birbirini sevmek ve birbirinin hak ve hukukuna riayet etmek zorundadır. Ama kimini az kimini çok sevebilir. Sevginin dozu ne olursa olsun hak ve hukuka riayet etmek zorundadır. İyileri ve iyilikleri sevmeyen, kötülere ve kötülüklere buğz etmeyen bir toplum, felaketini kendi elleriyle hazırlamış olur. Dünya sevgisi, mal-mülk ve riyaset hırsının zebunu olan kişiler, Allah ve Resulünün sevgisinden nasıl söz edebilirler? Şahsi çıkar ve menfaatlerini din kardeşine tercih edenler, hatta ona iftira eden, zulmedenler, İslam kardeşliğinden, Müslümanları sevmekten nasıl bahsedebilirler?

Kalbimizi muhabbetullah ve muhabbet-i Rasulullah ile ihya edelim. Bir muhabbet toplumu oluşturalım. Muhabbet olmayan bir kalp, çorak arazi gibidir. Orada hayır adına bir şey nemalanmaz. Sevgiye yabancı bir toplum, yangın yerine, deprem olmuş bir beldeye benzer. Kalp, muhabbetle mamur olur. Toplumlar muhabbetle huzur bulur.

Kalp, Dil, Amel Ahengi

Kalpte halis niyet, lisanda doğru söz ve azalarda salih amelin mevcudiyeti kişiyi sıdk derecesine yükseltir. İmanın kemali, bu üç merkezdeki tezahürlerin kemali ile orantılıdır.

Rabbimiz; “O gün ne mal fayda verir ne oğullar. Ancak kalb-i selimle gelenler müstesna.” (Şuara, 88-89)

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doru söz söyleyin.” (Ahzab, 70)

“İman eden ve salih amel işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatını eksiksiz verecektir.” (Âl-i İmran, 57) buyurmaktadır.

Allah ahkâmını yaşantılarına hâkim kılan fert ve toplumlar, sadece Allah’a kulluk eden fert ve toplumlar gerçek kurtuluşa erer ve kulluğun tadını alırlar. Kalp, dil ve amelin tek kaynaktan, vahiy kaynağından sulanması neticesinde kişi Rabbini sever, Rabbi de kulunu sever ve her işini asan eder. Onun yolunda çekilen çileler huzur olur, saadet olur, bahtiyarlık olur.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.