KAPAK-Niyetlerimizi Tazeleyelim

Bir devletin, derneğin, vakfın veya kurumun idare edildikleri bir merkezleri vardır. Bu merkezlerdeki insanların niyetine göre devlet, dernek ve vakıflar şekil alırlar. İnsan bedeninin de idare edildiği bir merkez vardır. İnsanı idare eden merkez kalptir. İnsan kalpten ibarettir dersek abartı yapmış olmayız. Kalp bütün bedeni etkileyen bir organdır.
Peygamber efendimiz buyurmuşlardır ki; “İnsan bedeninde bir organ vardır. Orası düzelirse bütün beden düzelir. Orası bozulursa bütün beden bozulur. Orası kalptir.”
Kalbin bu kadar önemli olmasının sebebi insanı yönlendiren, çeşitli amellerin işlenmesine sebep olan niyetin merkezi olmasından dolayıdır. Kalp bozulmadan durursa oradan çıkacak niyetler de o kadar sahih ve makbul olur. İnsanın yaptığı bütün işlerin ve hayatının Allah katındaki değeri onun sahip olduğu niyete göre belli olur.
Niyet; azmetmek, kastetmek, kesin irade ve kalbin bir şeye karar verip o şeyin niçin yapıldığını bilmesi demektir. Yani niyet, yapılan işten ne kastedildiğini ve hedefin ne olduğunu ortaya koyar.
Mubah olan şeyler güzel niyetlerle ibadete dönüştüğü gibi, bozuk niyetlerle yapılan ibadetler de insanı günaha sürükleyebilir.
Diğer taraftan, hayır yapma hususunda kalpten geçen samimi duygular, başlı başına bir ibadettir. İnsan aciz olduğundan, kâmil manada her hayrı işlemesi mümkün değildir. Bu durumda niyet devreye girer ve insanoğluna büyük sevaplar kazandırır.
Peygamberimiz aleyhisselam şöyle buyuruyor: “Mü’minin niyeti, amelinden daha hayırlıdır…” (Heysemi)
Yine Allah Resulü aleyhisselam, samimi bir şekilde şehit olmayı isteyen kimsenin, yatağında ölse bile şehidler zümresine dâhil olacağını bildirmiştir. (Müslim, İmare, 156, 157)
İyi niyetli bir mü’min, kötülerle birlikte bulunarak onların çirkin hallerine iştirak etmekten sakınmalıdır. Çünkü fenalıklar, bulaşıcı hastalık gibi her tarafa yayılır. Ayrıca, zalimlerin ve günahkârların yanında bulunmak, onların sayısını fazla gösterir ve taraftarlarının artmasına yardım eder.
Niyetin güzel olması demek Kur’an ve sünnete uygun olması demektir. Kur’an ve sünnete uygun olmayan işler ne kadar iyi niyetle yapılırsa yapılsın makbul değildir.
Ayrıca bugün Müslümanları hurafelerden kurtarmak ve güya saf bir inanç oluşturmak amacıyla bizim geçmişimizle bağımızı sağlayacak ne varsa hepsi atılıyor. Hatta bu iş o kadar ileriye götürülüyor ki âlimlerimizin bin bir zahmetle ortaya çıkardıkları hadis külliyatımız tamamen atılarak Müslüman milletimizin kalp ve kafası karıştırılmaya çalışılıyor. Bunlara, hangi iyi niyetle yapılırsa yapılsın prim vermemek ve iltifat etmemek lazımdır.
Niyetimizi halis kılmak için, gözümüze ve kalbimize sahip olmalıyız. Gözü ve kalbi kayanın, İslami hayatı da kayar.
Yüz kişinin katilinin cennete girmesinin sebebi iyi niyetle yola çıkmış olmasıdır.
Dava sahibi bir mü’min yaptığı bütün işlerde öncelikle salih bir niyete sahip olmaya çalışmalıdır. Yıllardır özlemle beklediğimiz nizama kavuşmak için niyetlerimizi kontrol etmeliyiz. Nasıl ki imanlar eskiyor ve zaman zaman yenilenme ihtiyacı ortaya çıkıyorsa, niyetler de zamanla eskir ve bozulmaya başlar. Bu yüzden zaman zaman niyetlerimizi yenileyip bozulmaları düzeltmeliyiz.
Yıllar önce çok salih niyetlerle çıkmış olduğumuz yolda maalesef niyetlerimiz bozuldu. Dünyadan biraz da biz faydalanalım, hem yıllardır bu davanın çilesini çektik biraz da biz gün görelim düşüncesi çoğumuzu sarmış durumda. Bunu güya çok iyi niyetlerle yapmaktayız. Hem siyasi hem sosyal hem de ekonomik konulardaki saf niyetlerimizi bozduk. Niyetlerimiz bozulunca gün geçtikçe hedeflerimizden uzaklaşır olduk ve eleştirdiğimiz kokuşmuşluklar bizleri de kaplamaya başladı. İşte bu noktada tam bir niyet yenilenmesine ve niyetimizdeki bozuklukları düzeltmeye ihtiyacımız var.
Biz daha önce bulunduğumuz yerlerde ve bulunmak istediğimiz yerlerde Ümmet-i Muhammed’e faydalı olma niyetinde olurduk. Oralar da hizmet etme aşkı ve heyecanı içinde olurduk. Ama maalesef niyetlerimiz bozuldu. Hizmeti unuttuk, buralara daha fazla nasıl kendi yakınlarımızı yerleştiririz niyetiyle hareket eder olduk. Bu da emanetlerin zayi olmasına ve bozulmalara sebep oldu.
Tekrar bir niyet yenilenmesi yaparak, kendimizi ulvi hedeflere adamak ve gereken çalışmaları yapmak zorundayız. Yapacağımız çalışmaları, seçeceğimiz meslekleri daha iyi bir dünyalık ve rahat etme niyetiyle değil de benim bu yapacağım işte ve meslekte Ümmet-i Muhammed’e nasıl bir faydam dokunur niyetini öne çıkarmamız gerekiyor.
Horasan melik ve kahramanlarından Amr bin Leys’in hali, buna güzel bir örnektir. Amr bin Leys’i vefatından sonra salih bir zat rüyasında görmüştü. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:
-Allah sana nasıl muamele etti?
–Allah beni affetti.
-Allah seni hangi amelin sebebiyle affetti?
–Bir gün bir dağın zirvesine çıkmıştım. Yüksekten askerlerime bakınca, sayılarının çokluğu hoşuma gitti. Keşke Rasulullah aleyhisselam zamanında yaşasaydım da O’na yardım edip destek olsaydım…” diye hislendim. İşte bu niyet ve iştiyakıma karşılık yüce Allah, beni mağfiret etti. (Kadı İyaz, Şifa, II, 28-29)
Bir mü’min sadece gücü yeteceği şeylere niyet kılmamalı. Gücü yetmeyeceği şeyleri de niyetine almalıdır. Zamanı gelip gücü yettiğinde onları yapma niyetinde olmalıdır.
Ümmet-i Muhammed’in dağınıklığını giderip birliğini sağlayacak; daralmış, hüzne boğulmuş gönüllere bir umut olacak plan ve programın niyetiyle yanıp kavrulmalıyız ki Allah’ın rahmeti bizimle olsun.
Unutmayalım; adetleri ibadet haline, ibadetleri de adet haline dönüştüren şey niyetimizdir.
Ömür kısa, yapılacak iş çok. Hayatı ibadet yapmanın yolu niyeti düzeltmekten geçiyor.
Allah katında herkese niyetine göre muamele yapılacaktır.
Niyetimiz hayır olsun ki akıbetimiz hayır ola.
Faydalanılan Kaynaklar
- Fazilet Toplumu, Zeki SOYAK
- Efendimizden Hayat Ölçüleri, Murat KAYA