KAPAK- Ne İdik? Ne Olduk?

KAPAK- Ne İdik? Ne Olduk?

Merhametliydik; hangi din ve hangi ırktan olursa olsun her insana değer verirdik. Sadece insan değil Allah’ın yarattığı her canlı ya da cansız varlık bizim merhametimizi tadardı; duygusuzlaştık.

Adaletliydik, dünyada bizim adaletimiz konuşulurdu. Bütün mazlumlar bizim adaletimize sığınırdı; yeryüzünde zulüm hız kesmeden devam ederken ne biz ne de adaletimiz ortada yok.

Temizdik, hem kalbimiz hem de bedenimiz temizdi. Temizlik deyince akla biz gelirdik; kirlendik.

Yaptığımızı Allah için yapardık, sevdiğimizi Allah için sever, düşman olduğumuza Allah için düşman olurduk; her şey nefse döndü ya da el görsün diye yaşar olduk.

Sahih ilim öğrenir, öğretirdik; faydasız şeylere meylettik. Bu ümmeti yücelten İslam’a hizmeti idi, nefse hizmet başlayınca zillet de başladı.

Vasat Ümmet olmaktı en önemli şiarımız; aşırılıkların, bayağılıkların membaı olduk. Ne dengemiz kaldı ne de vasatımız.

“Böylece sizi vasat bir ümmet kıldık ki insanlara karşı şahitler olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Biz Peygambere uyanı, ökçesi üzerinde geri dönenden ayıralım diye, eskiden yöneldiğini (Kâbe’yi) kıble yaptık. Bu, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı zayi edecek değildir. Şüphesiz Allah, insanlara Rauf (şefkatli) ve Rahim (merhametli)dir.” (el-Bakara, 2/143)

Bize sırat-ı müstakim üzere olalım diye “Vasat Ümmet’’ adını veren Allah’tır. Bu sebeple ifrat ve tefritten korunup inancında, ahlakında, tüm yaşayışında doğruluk çizgisinden sapmadan, dengeli, sağduyulu, ölçülü ve insaflı bireylerden oluşan toplumdur İslam ümmeti. Vasat ümmet olmayı başarabilsek aynı zamanda şahit ümmet de olacağız. Gerçekten de coğrafi olarak bile çoğunlukla dünyanın ortasına koymuş Allah Müslümanları. Siz orta ümmetsiniz, buradan tüm dünyaya şahit olun dercesine.

Nasıl da aşırılıkların insanları olduk? Nasıl da muvazenemizi kaybettik? Nasıl da her alanda hakkı değil nefsi ön plana çıkarır olduk? Cephede 250 bin, cephe gerisinde 150 bin olmak üzere toplam 400 bin şehit vererek bu milletin adeta tüm gençlik ve ümidini gömdüğü bir coğrafyaya öğrencileri ile gezi düzenleyen bir kardeşimiz su almak için otobüsle saatlerce dolaştıktan sonra içki satmayan sadece bir kuruyemişçi bulabildiklerini teessüfle anlattı.

Yine özel bir kurumda birim sorumlusu / müdürlük yapan birisinin yurt dışında eğitimini tamamlayarak ülkesine hizmet etmek isteyen çok yetenekli bir gencin projesini açık bıraktığı bilgisayarından çalarak şirketinden binlerce dolar ödül kazandığını duyunca çok şaşırmıştım.

Daha doğmamış çocukları için cinsiyet partileri düzenleyen teyzeleri, on iki aylık maaşını bir telefona verebilen, onu da alabilmek için sıra bekleyen gençleri, henüz 11-12 yaşlarında daha ilkokuldan mezun olurken mezuniyet partisine aşırı makyaj yaparak kendisine otuz yaşında kadın görüntüsü vermeye çalışan kız çocuklarını vs. hangi birini sayayım ki?

İsteklerini bir ihtiyaçmış gibi kabul ederek, giyim-kuşam, yeme-içme, mal-mülk, spor hatta cinselliğe varana kadar aşırılığı normalleştirerek sevdiklerini de zor durumda bırakanların sayısı bir hayli fazlalaştı.

Bir tarafta küçücük bir dünya menfaati için (Dünyadan ne alırsak alalım sonsuz ahiret hayatı için küçük ve değersizdir.) Allah’ın emir ve yasaklarını görmezden gelenler, (Memleketimizde faizler aşırı artınca ticaret dahi durma noktasına geldi. Biraz parası olan, haram demeden faiz belasına bulaştı.) diğer tarafta dini yanlış anlayıp, anlamlandırıp dünyaya düzen vermek ve insanları salimen ahirete götürmek için gönderilen ayetleri eğip bükerek bazen işine geldiği gibi bazen de bir zehir gibi kullananlar var.

“Aşırılar helak olmuştur.” buyuran güzeller güzelinin -aleyhisselam- uyarısını ne yapacağız? Bu aşırılıklar yolumuzun da yanlış olduğunun bir alametidir. Biz her gün kırk defa Fatiha’da “Bizi dosdoğru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapkınların yoluna değil.” derken uygulamada gazaba uğrayanları (en önemlileri Yahudiler) ve sapkınları (en önemlileri Hristiyanlar) takip ettiğimiz için o nimet verilenlerin yolundan da uzaklaştık iyice. Halbuki bu konuda korunmuş kutsal kitabımız aracılığıyla uyarılmıştık.

“Ey iman edenler, eğer o kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, sizi imandan sonra kafir olarak geri döndürürler” (Âl-i İmran, 100). Demek ki bu hal üzere devam edersek, Yahudi ve Hristiyanları dost ve örnek alırsak kaybedeceğimiz şey sadece dengemiz değilmiş.

“Ey iman edenler! Küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile veli / dost ve idareci edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.’’ (Tevbe, 23)

İlk nesillerden bilgi, kültür ve yaşayış olarak çok farklıyız, bu bir gerçek. Yanlış olan bu ilim ve bilgi deryasının bizi daha çok Allah’a yaklaştırmak yerine; daha çok nefsimize ve şeytana yaklaştırıyor olması.

Tarih boyunca isyan için her şeyi deneyen insan son dönemde hiç olmadığı kadar nefsini putlaştırdı. Ahmakça bir anlayış ile hayatında Rabbini dahi almadığı dokunulmaz alanlar inşa etmeye çalıştı. Halbuki O’nun olmadığı hiçbir alan ve zaman yoktu. İnsan öyle zannederek veya kabul ederek amel defterine müsvedde muamelesi yaptı. Adeta dokunulmazlık ilan eden nefislere ateş dokunmadan önce ilahi vahiy esintileri ve peygamberimizin pak sünneti dokunmaz ise halimiz gerçekten çok vahim.

İmkanlar arttıkça bönlük artıyor. Dedelerimizin at sırtında gördüğü ufku ve duruşu bugün son derece gelişmiş teknolojik imkân ve araçlarla görememek, hatta kültür ve medeniyet olarak daha da geriye gitmek nasıl açıklanabilir? Bu dünyaya aldanmak değil de nedir?

Yıllar evvel bir film afişinde yazdığı gibi “Değişmeyen tek şey değişimin kendisi” midir? Zaman değiştikçe hangi çağ ve şartta yaşadığımıza bakmadan ne için yaratıldığının idrakinde olabilmek; değişen her şeye rağmen insan cinsinin kıyamete kadar değişmeyecek olan gerçeğidir. Biz buna ‘’KULLUK’’ diyoruz.

Gerçekten de son dönemde az değil çok yanıldık. En garibuzzamanda silkinip kendimize gelemez isek dinimizden yırtarak yamadığımız dünya dahi elimizden gidebilir. Nitekim bunu görmek için İslam coğrafyasına şöyle bir göz atmak yeter de artar bile. Akıp giden zaman içinde çift olan oluklardan hangisindeyiz? Bu akış bizi Allah’a götürmeyecekse sermaye boşa harcanmış demektir.

Kalplerimiz işgal altında. Bu işgalden kurtulabilmek için önce işgal altında olduğumuzu anlamak gerekir. Tarihi ve güncel konumumuzu gözden geçirerek tekrar lider millet olmamız gerekiyor. Sistemimizi gözden geçirerek İslam’a yeniden dönmemiz gerekiyor. Peygamber (sas) liderliğini yeniden baş tacı etmemiz gerekiyor ki bu işgal son bulsun. Zira Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaktan başka bir kurtuluş yolu bilmiyorum.

“Ey müminler! Allah’a karşı gerektiği gibi takvalı olunuz, mutlaka Müslümanlar olarak ölünüz. Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız ve ayrılığa düşmeyiniz.’’ (Âl-i İmran, 102-103)

Bizi düzlüğe çıkaracak olan her çağın ve her insanın ilacı olan Kur’an ve Sünnet’ten başkası değildir. Bu minval üzere insan yetiştirmekten başkaca yol da yoktur. Bu yetişen maya ile toplum Allah’a doğru değişip dönüşecektir. Son ilahi mesaj ve onun hiç şüphesiz rehber ve mutlak lideri olan Rasulullah’ın (sas) pak sünneti bunu yapmaya kadirdir. Aksi halde zaten hak ve ilahi din olamazdı.

“Size iki şey bırakıyorum. Bunlara sımsıkı bağlandığınız sürece asla sapıtmazsınız. Bunlar Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.’’ (Muvatta, Kader, 3)

Rabbimiz bizi dinî ve dünyevi her işimizde aşırılıktan muhafaza etsin. İslam’ın dosdoğru çizgisinden bizi ayırmasın. “Ne idik? Ne olduk?’’ diye hayıflanmak yerine hamd ve şükür ile mümin heyecanını kuşanarak Allah’tan hiçbir vakit ümidini kesmeden rızası için çalışan; hayırda önde olan “Sabikun” zümresinden eylesin. Biz biliyoruz ki hayırda önde olan ecirde de önde olur. Bize her konuda hakkı, doğruyu, yerinde olanı bilip yapmayı; batılı, yanlışı, yersizi tanıyıp ondan uzaklaşmayı nasip etsin. Âmin.

Not: Bu yazımızda İbrahim Cücük Hoca’nın “Ne Olmalıyız?” başlıklı yazısından yararlanılmıştır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.