KAPAK-Nasıl Bir Allah İnancı?

İnsan, Rabbine iman etmek, O’nu tanımak ve O’na ibadet etmek ve O’nun gösterdiği dosdoğru yolda yaşamakla yükümlüdür. Allah’a azze ve celle inanmak, insanın hayatında olumlu değişiklikler yapar. Bunun nedeni imanın; duygu, düşünce ve davranışlar üzerinde etkili olmasıdır. İnsan büyük oranda inancına göre görür, düşünür ve davranışlar sergiler.
Allah azze ve celle inancı, insanın anlam arayışına bir cevaptır. Allah’a azze ve celle iman etmekle kişi hem kendi varlığı hem de bütün varoluşla ilgili temel sorulara cevaplar bulur.
Allah azze ve celle inancı, ahlaki değerlere kaynaklık eder. İnsan olmayı önemseyen herkes için ahlaki değerler vazgeçilmezdir. Allah azze ve celle inancı, insanı erdemli kılar.
Tarih boyunca insanlar genelde Allah inancına sahip olmuşlardır. Fakat bu Allah inancı zaman zaman olması gerekenin dışına çıkmış, bozulmalar baş göstermiştir. Son Peygamberin gönderildiği Mekke toplumunda dahi Allah inancı vardı fakat olması gerekenden uzaktı. Günümüz dünyasında da pek çok insan da Allah inancı mevcut ama sağlıklı bir şekilde değil. Çünkü Allah’ın varlığına inanıp da birliğine inanmadığımız zaman Tevhit inancından uzaklaşmış oluruz.
Tevhit inancı Allah’a imanın olmazsa olmazıdır. Adem aleyhisselam’dan itibaren Cenab-ı Hakkın gönderdiği bir tek din vardır, o da İslam’dır. İslam dininin temeli de tevhiddir. Allah Teâlâ’nın varlığına ve birliğine inanmaktır.
İşte bu birlemek de üç yönde; hem Ulûhiyette hem Rubûbiyyette hem de ubudiyette olmalıdır. İlahlıkta Allah birdir, Rablıkta Allah birdir, İbadet edilmeye layık olmada da birdir.
Sağlıklı bir Allah inancına sahip olmak için işte bu üç yönü de iyi bilmemiz ve iyi anlamamız gerekir.
I-) Ulûhiyyetin Tevhidi: Lâ ilâhe İllallah (Allah’tan başka ilah yoktur.)
İlahlık’ta birlemek; Allah’a dua etmek, O’ndan sakınmak/korkmak, tevekkül etmek, yardım istemek ve O’na sığınmak gibi kullara ilişkin fiillerini birlemek demektir. İlah lafzı terminolojik açıdan şu anlamlara gelmektedir: İhtiyaçları görme, Himaye etme, Teselli ve sükûnet verebilme, Yücelik ve üstünlük, Yetki ve güce sahip olabilmek, Şahsiyetinin gizemli olması ya da ortağının bulunmaması, İhtiyaçları gideren, amelin karşılığını veren, sakinlik sunan, yüce, hükmü altına alıp koruyan. Böyle olan birisine itaat edilir ve dediği kayıtsız şartsız yapılır. Rabbiniz şöyle buyurdu: “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.” (Gafir, 60)
Allah buyurdu ki: “İki ilâh edinmeyin! O ancak bir İlâh’dır. O halde yalnız benden korkun!” (Nahl, 51)
Yüce Allah;“İki ilâha ibadet etmeyin” buyuruyor. Çünkü gerçek ilah birden fazla olmaz. Sizin ilahınız birdir, tektir, eşi yoktur, her şey O’na muhtaçtır, O hiçbir şeye muhtaç değildir, Sadece Ben’den korkun, başkasından değil. Allah’ın burada yasakladığı davranış şirktir yani kendisine ortak koşulmasıdır. İki dahi edinmeyin, tabi ki iki edinilmeyince üç, dört, beş edinmeye de gerek kalmayacaktır.
Tevhit İnancını en güzel İhlâs suresi özetler; “De ki; O Allah bir tektir. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.) Doğurmadı ve doğurulmadı. O’na bir denk de olmadı.”
II-) Rubûbiyyetin Tevhidi: “Allah her şeyin yaratıcısıdır ve her şeyi koruyup yöneten de O’dur.” (Zümer, 62)
RAB: Lafız itibariyle bu kelime şu anlamlara gelmektedir; eğitmek, yetiştirmek, büyütmek, terbiye etmek, toplamak, bir araya getirmek, hazırlamak, gözetmek, ıslah etmek, kollamak ve kefalet etmek, sahip olmak, yücelik, üstünlük, reislik, hükmünü yürütmek, tasarrufta bulunmak, yaratan, rızık veren, hayat veren ve alan gibi anlamları vardır. Bir şeyin Rabbi olmak üç mânaya gelir:
1. Mâlik olmak; yani tasarrufu, kudreti altında bulunan her şeyin yegâne sahibi ve idarecisi olmak. İşte sadece o Rab, bütün onların sahibi, yöneticisi ve istediği gibi, ilmine ve iradesine uygun olarak tasarrufta bulunandır. Meliklik yani kraliyet, Mâliklik yani mülkün sahibi oluşu anlamlarındadır.
2. Kendine itaat edilecek, boyun eğilecek efendi anlamını da ifade eden Rab, Kur’an-ı Kerim’deki “Mevlâ” kelimesiyle eş anlamlıdır. Yine o Rab, kendisine itaat edilecek, emirlerine uyulup, yasaklarından uzak durulacak yegâne, tek efendi anlamına da gelir.
3. Rab; ıslah eden, arıtıp, saflaştırıp, olgunlaştıran anlamındadır. Yani o Rab, her şeyi düzelten, sivrilikleri, çıkıntıları tesviye eden, tam bir şekilde halden hale geçirerek düzenleyen, terbiye edendir. Bilindiği gibi Rab kelimesinin asıl mânialarından biri de “terbiye eden” anlamıdır.
Burada zikredilen bu üç mâniadan kolayca anlaşılmıştır ki; Rab kelimesi Allah Teâlâ için kullanılmaktadır. Rab, Allahu Teâlâ demektir. O, her şeyin rabbi, mâliki, sâhibi, efendisi, ıslâh edeni, varlıkların ihtiyaçlarını tekeffül edeni yani görüp gözeteni, ihtiyaçlarını karşılayanıdır. İşte bu anlamlarda “Rab”, Allah Teâlâ’dan başkası için kullanılmaz.
Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’ın üzerine olmasın! (Hud, 6)
III-) Ubûdiyyetin tevhidi: İbadet edilmeye layık tek mabud.
“(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha, 5)
Ubudiyet kelimesi, Arapça “a-b-d” kökünden türemiştir. Sözlükte; kulluk, kölelik, aşırı bağlılık, itaat anlamlarına gelmektedir. Kul, köle anlamındaki ve itaatten başka şefkat, merhamet ve himâye anlamlarını da taşımaktadır. Buna göre insan bütün benliğiyle Allah’a kul olmanın bilincine ulaşınca, Allah da ona merhamet etmekte ve o kimseyi koruması altına almaktadır. İnsan Allah’a karşı yapmış olduğu kulluk görevinde; O’nun emirlerini yerine getirdiği gibi, O’nun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla da, her türlü söz ve davranışlarında en içten saygı ve sevgi ile bağlılığını ortaya koyar. Bu nedenle Allah’a yönelen bu söz ve davranışlara da ibadet adı verilmiştir. İnsanoğlunun yaratılış gayesi zaten O’na kulluk etmektir.
İbadet; kalbiyle ve bedeniyle boyun eğerek itaat etmek, yüksek ve iktidar sahibi birine karşı baş eğmek, kendi hürriyet ve bağımsızlığından feragat edip, ona karşı her türlü karşı koyma ve isyanı terk etmek ve tam bir teslimiyetle ona boyun eğmek demektir.