KAPAK-Muhammed Adil Kapan – İslam’ın Aileye Yüklediği Anlam

KAPAK-Muhammed Adil Kapan – İslam’ın Aileye Yüklediği Anlam

Aile, insanlık tarihinin en eski ve en köklü kurumudur. Dinimiz İslam’a göre aile, toplumun çekirdeği, kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir vesile hem de kişiyi dince günah sayılan çeşitli kötülüklerden alıkoyan bir vasıtadır.

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir…” (Rum, 21)

Ayetten de anlaşıldığı üzere aile sevgi ve merhamet bağları üzere kuruludur. Günümüzde ailelerin temel problemleri sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet, çocukların bakımında ve ev işlerinde yardımlaşma, tahammül, duygudaşlık gibi kavramların eşler arasında çok düşük seviyede yaşanır olmasıdır.

Geniş aile yapısı azalmakta, çekirdek aile yaygınlaşmakta hatta çocuklar küçük yaşlarda ailelerinden uzaklaşmaktadır. Avrupa kültürlerinde ki bu yaşantı maalesef toplumumuzda yaygın hale gelmektedir. Müslüman aileler hızlı bir dönüşüm sürecinden geçmektedir. Bu dönüşüm sosyolojik, ekonomik, kültürel ve teknolojik dinamiklerin etkisiyle aile yapısını doğrudan etkilemektedir. Aynı evin içerisinde ama anne-baba iletişimi kopuk bir yaşam tarzı benimsemiş çocuklar… Kendi odasında, farklı dünya görüşünde, dijitalleşmenin etkisiyle sapkın ideolojilerin kıskacında olan gençler; dünyevileşmenin etkisiyle lüks bir yaşam için daha fazla para kazanma ve mal biriktirme hırsı ile temel sorumluluklarını bile ihmal eden ebeveynler; maalesef Müslüman aile yapısından ne kadar uzaklaşıldığının bir göstergesidir.

Ailede erkek ve kadının rolü, bu sorunların sebep, sonuç ve çözümü açısından bizlere ipuçları vermektedir.

“Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için saliha kadınlar itaatkârdır…” (Nisa,34)

Erkekler kadınların genel anlamda hâkimi olmakla birlikte, bu hâkimiyet mutlak ve keyfî değil, “Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir” (Deylemî, Müsned, II, 324) hadisindeki mânaya uygun olarak, hizmet etme anlamını da içinde barındıran bir hâkimiyettir. Böylelikle, Kur’ân’ın belirlediği aile ve toplum içindeki iş bölümünde, kadınla erkek arasında mutlak bir eşitlikten bahsetmek doğru değildir. Ancak her iki cinsin fıtratlarına uygun düşecek bir iş bölümünden ve dayanışmadan söz etmek mümkündür.

Kur’an-ı Kerim, aileyi korunması gereken bir “emanet” olarak tanımlarken; Hz. Peygamber (s.a.s.) aile fertlerinin birbirine karşı sorumluluklarını birer “emanet bilinci” içerisinde değerlendirmiştir.

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” (Tahrim, 6)

Kişinin, sadece kendisini Allah’ın azabından kurtarmaya çalışması yeterli değildir. O, aynı zamanda, gücü yettiğince aile fertlerini de Allah’ın sevdiği kullar olacak şekilde yetiştirmekten sorumludur. Eğer onlar yanlış inanç, hal ve hareketleriyle cehennem yolunu tutmuşlarsa, gücü ölçüsünde buna engel olmaya çalışmalıdır. Onların sadece bu dünyadaki yeme, içme, barınma, huzur ve refahlarını değil, bundan daha fazla onların âhirette cehennem yakıtı olmamalarını da düşünmelidir. Bu hususa işaret etmek üzere Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, âilesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malından ve sürüsünden sorumludur.” (Buhârî, Ahkâm 1; Müslim, İmâret 20)

Âyet-i kerîme ve hadis-i şerife göre, âile fertlerinin ve bilhassa çocukların gözetilip korunmasından ve dînî terbiyesinden, daha ziyâde babanın sorumlu olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bu âyet-i kerîme nâzil olduğunda ashâb-ı kirâm:

“–Yâ Rasûlallah! Kendimizi ateşten koruyabiliriz, ya ehlimizi nasıl koruyacağız?” diye sordular. Resûlullah (s.a.s.) şu cevâbı verdi:

“–Onlara Allah’a kul olmayı, tâat ve ibâdeti emredersiniz. Allah’a isyân etmekten ve günah işlemekten de sakındırırsınız. İşte bu onları korumak demektir.” (Âlûsî, XXVIII, 156)

Dolayısıyla anne babaların, özellikle ailenin reisi olmaları hasebiyle, aile fertlerinin dinî terbiyesi açısından mesuliyetleri çok büyüktür. Bu konu hiç ihmal ve gevşeklik götürmeyecek derecede ciddidir. Çünkü özellikle gençlerin dini duygularını silip süpüren, nefsânî duygularını kamçılayan, onları mânevîyattan koparıp nefsin kulu kölesi yapan çok güçlü haricî tesirler söz konusudur. Okul, sokak ve çevre de bu açıdan faydadan çok zarar verecek bir mâhiyet taşımaktadır. Yazılı ve görsel medyanın, özellikle internetin yıkıcı tesirleri ifadeye sığmaz boyuttadır. Bütün bunlar karşısında anne babaların;

Evde yemeklerini çocuklarıyla birlikte yeme (sofra birliği),

Haftanın uygun bir günü kitap, Kur’an okuma (sayfa birliği),

Günlük en az bir vakit namazını beraber kılma (seccade birliği),

Ayda bir büyükleri ziyaret etme (sılayı rahim),

Beraber vakit geçirme (oyun, film izleme, doğa yürüyüşü vb.)

Birlikte hayır hasenat faaliyetlerine katılma (maddi, manevi) gibi faaliyetler yapmaları gerekmektedir.

Çocukluk döneminde aile terbiyesi çok mühimdir. Zira ergenlik ile başlayan gençlik döneminde ailenin etkisi azalıp arkadaş çevresinin etkisi artacaktır. Çocuklarımızı ahlaki değerlerimize uygun arkadaş çevresine yönlendirmek mecburiyetindeyiz. Çocuklarımıza yapacağımız en güzel eğitim ise yaşantımızla örnek olmaktır. Eğer bunu başaramazsak, Cenâb-ı Hak bizleri küfre sürüklenip cehennemi boylamakla korkutmaktadır. Oraya varıldığında artık çok geç kalınmış olacak ve hiçbir mazeret kabul edilmeyecektir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.