KAPAK – Kurban ve Allah’a Kurbiyyet

Muhterem Müslümanlar! Bugünkü sohbetimizde kurbandan ve Allah’a kurbiyetten bahsetmeye çalışacağız.
Müslümanların iki mühim bayramından birisi Ramazan-ı Şerif Bayramı diğeri de Kurban Bayramıdır. Bu bayramlarda Müslümanların kendilerinin yapmaları gereken vazifeleri ve birbirlerine karşı vazifeleri vardır. Ramazan boyunca oruç tutuyoruz. Ve oruç tutmanın sevincini bayramla yaşıyoruz. Böyle bir vazifeyi başarmaktan dolayı Allah’a şükür ediyoruz, hamd ediyoruz. Kurban Bayramında ise zengin olan Müslümanlar kurban kesiyorlar ve böylece kurban kesmenin sevincini bir bayramla yaşıyoruz. Öyleyse bu bayramların kıymetini bilmemiz ve bu bayramları en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekmektedir.
Allah celle celalühu, Kevser Suresinde, Rasulullah’a sallallahu aleyhi ve selleme: “Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” buyuruyor. Allah celle celalühu, Kevser Suresinde, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şahsında biz mü’minlerden kurban kesmemizi istiyor. Kurban hür, mukim olan her Müslüman zengine vaciptir. Ve hicretin 2. yılında meşru kılınmıştır. Rasulullah da sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şeriflerinde:
مَنْ كَانَ لَهُ سَعَةٌ وَلَمْ يُضَحِّ فَلاَ يَقْرَبَنَّ مُصَلاَّنَا
“Kurban kesecek durumda olup da kesmeyen mescidimize gelmesin” buyurmaktadır.[1] Başka bir hadis-i şerifte de O, canımız, efendimiz:
مَا عَمِلَ ابْنُ آدَمَ يَوْمَ النَّحْرِ عَمَلاً أَحَبَّ إِلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ هِرَاقَةِ دَمٍ وَإِنَّهُ لَيَأْتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِقُرُونِهَا وَأَظْلاَفِهَا وَأَشْعَارِهَا وَإِنَّ الدَّمَ لَيَقَعُ مِنَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ بِمَكَانٍ قَبْلَ أَنْ يَقَعَ عَلَى الأَرْضِ فَطِيبُوا بِهَا نَفْسًا
“Âdemoğlu kurban bayramı günü kan akıtmaktan fazla Allah Teâlâ katında sevimli hiçbir amel işlememiştir. Şüphesiz o (yani kesilen kurban), kıyamet günü boynuzları, tırnakları ve kıllarıyla gelir. Şüphesiz kurbanın kanı da yere düşmeden önce, Allah Teâlâ katında kabul olunur. Artık (sevabı böyle olunca), gönülleriniz kurban (kesmek sebebi) ile (sıkıntılı değil) hoş olsun” buyurmaktadır.[2] Kurban kesmek Allah Teâlâ’ya bir kurbiyyettir, yakınlıktır. Allah Teâlâ’nın rahmetine kavuşmak ve yaklaşmaktır.
Müslümanlar olarak öncelikle ruhen bayramlara hazır olmalıyız. Kurban bayramının öncesindeki günlerde kurban bayramına, ramazan bayramının öncesinde de ramazan bayramına hazırlıklı olmayız. Madden hazırlıklı olmanın ötesinde manen de hazırlıklı olmaya çalışmalıyız. Bayram öncesinde çocuklarımıza hediyeler almalıyız. Kurbanlık hayvanlarımızı almalıyız. Evimize israf etmemek şartıyla ihtiyacımız olan yiyecek-içecekleri, misafirlerimize yapacağımız ikramları almalıyız. Etrafımızdaki fakir fukarayı gözetmeliyiz. Komşularımızdan fakir fukarayı gözetmeliyiz. Onlara da bayram sevincini yaşatmak için gayret sarf etmeliyiz. Bunlar karşılıklı olarak Müslümanların birbirine olan vazifeleri cümlesindendir.
Değerli Müslümanlar, bayramın ilk günü kokular sürünelim. Temiz elbiseleri giyelim. İlla pahalı elbiseler giyinmek değil, temiz elbise şarttır. Çocuklarımıza aldığımız elbiseleri o güzelim günde giydirelim ve beraber camiye gidelim. Camiye giderken her günkünden başka bir yolu tercih edelim. Yolda “Allahu ekber, Allahu ekber, la ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahil hamd.” diyerek Rabbimizi tekbir edelim, tehlil edelim, tahmid edelim. Çocuklarımızı da aynı şekilde teşvik edip onlara da söyletelim. Onlar küçüktür diye, orada yaramazlık yaparlar diye sakın ola ki camiye götürmemezlik etmeyelim. Varsınlar o zevki onlar da tatsınlar. O ruhaniyetten onlar da nasibdar olsunlar. Ve bizler büyükler olarak çocuklarımızın, körpe yavrularımızın camide yapmış olduğu bazı yaramazlıkları hoş görelim, hatta onu bayramın bir çeşnisi olarak görelim. Bayram namazını cemaatle kıldıktan sonra evimize neşeyle dönelim.
Her Müslüman durumuna göre kurbanın en iyisini almalı ve kurbanı bayramın ilk günü kesmeyi kendisi için şiar edinmelidir. Şayet herhangi bir mazeretten dolayı 1. günü kesemezse 2. ve 3. günleri de kesebilir. Kurban bayramında yemekten önce kurbanımızı kesmeliyiz. Ondan sonra kurbanın ciğerinden yapılacak yemekle hep beraber ailece iftar etmeliyiz. Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam kurbanlarını kestikten sonra kurbanın etiyle -özellikle ciğeriyle- kahvaltı yaparlardı. Bu, Hz. İbrahim aleyhisselamın ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetidir. Öyleyse bu sünneti biz de icra edelim.
Kurbanımızı keserken dikkat etmemiz gereken hususlar var aziz kardeşlerim. Bir kurbanlık, kesim yerine götürülürken itilmez, kakılmaz, eziyet edilmez. Asla böyle şeyler yapmayalım. Çünkü o da can taşıyor. O da bizim gibi birçok şeyi hissediyor, duyuyor, hatta bazen bir insandan daha duygusal oluyor, bizim hissetmediklerimizi hissedebiliyorlar. Onun için onlara eziyet etmeyelim, sıkıntı vermeyelim. Onları büyük bir merhametle, büyük bir sevgiyle, şefkatle kesim yerine götürelim. Keserken, bilhassa yere yatırırken yere vurmayalım, bir tarafına zarar vermeyelim. Rıfk ile yatıralım ve muhakkak kurbanlık hayvanımızın gözünü bağlayalım ki o keskin bıçağımızı görmesin. Onun gözünü bağlamak da Peygamberimiz aleyhisselatü vesselamın sünnetidir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem iki kurban keserlerdi. Bir tanesini kendisi ve ailesi için, bir tanesini de ümmetinden kurban kesemeyen Müslümanlar için keserdi. Onun için hali vakti yerinde olmayanlar veyahut da borcu vesairesi olup da kurban kesemeyenler sakın ola ki üzülmesinler. Çünkü Rasulullah aleyhisselatü vesselam kıyamet zamanına kadar gelen ümmetinden bütün kurban kesemeyenler için kurban kesmiştir. Ne mutlu onlara. Onlar da bu duygu içerisinde, bu huzur içerisinde Rasulullah aleyhisselatü vesselamın kendileri adına kurban kesmesi duygusu içerisinde bayramlarını neşe ile geçirsinler. Bu hususta asla keder etmesinler. Çocuklarına, aile efradına da bu yönde telkinatta bulunsunlar. “Bizim kurbanımızı Rasulullah aleyhisselatü vesselam kesti” desinler. Evet, Rasulullah aleyhisselatü vesselam bir rahmet peygamberi, bir şefkat peygamberidir. İşte o bizlere böyle sahip çıkıyor, bizleri böyle sahipleniyor aziz kardeşler.
Kurbanı eğer vekâlet vererek başkalarına kestiriyor, biz de kurban kesene yardımcı oluyorsak, kurbanı keserken onunla birlikte biz de بِاسْمِ اللَّهِ اللَّهُ أَكْبَرُ “Bismillahi Allahu ekber” demeliyiz. Kurbanı kesen besmeleyi kasten terk ederse o kurbanın eti asla yenilmez, haram olur. Ama unutarak çekmemişse mesela o anki telaşıyla unutsa kurbanı yine kurbandır. Sadece kurban ile ilgili değil, herhangi bir hayvanı boğazlayan insan, onu boğazlarken muhakkak بِاسْمِ اللَّهِ اللَّهُ أَكْبَرُ “Bismillâhi Allâhu ekber” demelidir. Bunu kasten terk ederse o hayvan murdar olur, eti yenmez. Peygamberimiz aleyhisselatü vesselam kurbanı keserken En’am Suresi’nden 162. ayeti kerimeyi de okurlardı:
قُلْ إِنَّ صَلَاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
“De ki: Benim namazım, ibâdetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir.” Bu ayet-i kerimeyi bilenler okurlar. Ezbere bilemeyenler de muhakkak “Bismillahi Allahu ekber” deyip kurbanını keserler.
Kurban kesilen bıçak çok keskin olmalı, kurbana eziyet verecek şekilde olmamalıdır. Bu hususta bazı kardeşlerimiz pek dikkatli olmuyorlar. Keserken kurbana eziyet veriyorlar. Bu uygun değildir. Kurban, tamamen cansız kalana kadar beklenmeli ve yüzülmemelidir. Bilhassa o gün para ile kurban kesmek için dolaşan arkadaşlarımız, kardeşlerimiz bir iki kurban fazla keselim, biraz daha fazla para alalım diye kurbanları daha tamamen soğumadan, canı tamamen kesilmeden yüzmeye başlıyorlar. Bu yanlış bir şeydir.
Bir de kurbanı müşterek kesen kardeşlerimiz şuna dikkat etsinler. Yedi kişiye kadar müşterek bir kurbanlık almış ve kesiyorlarsa ortakların hepsi de kurban niyetiyle kesmek durumundadırlar. İçlerinden birisi et niyetiyle keserse o kurban olmaz. Buna da azami derecede dikkat edelim. Öyleyse kurban keseceğimiz arkadaşlarımızı iyi seçelim.
Kurbanı parçalarken de dikkatli olalım. Müşterek kesenler için söylüyorum. “Birbirimize hakkımızı helal ederiz, kilo kilo tartmaya ne gerek var” demeyelim. Çünkü fıkıh kitaplarımıza, âlimlerimize göre muhakkak her parçasını, gramını bile tartarak paylaşmak gerekmektedir. Sonra da yine birbirimize elbette ki hakkımızı helal etmemiz gerekiyor.
Bundan sonra ilk iş, biraz önce de ifade ettiğim gibi ciğerlerinden yemek yapıp ailemiz, çocuklarımızla yiyeceğiz. Muhakkak Allah celle celalühu için şükredeceğiz. Kurbanımızı kestikten sonra iki rekât şükür namazı kılacağız ve Rabbimize “Ya Rabbi sana hamd olsun, sana şükürler olsun, kurban kesmeye muvaffak oldum” diye dua edeceğiz.
Kurbanımızın etini sünnete uygun olarak üçe ayıracağız. Bir bölümünü çoluk çocuğumuzla yiyeceğiz. Bir bölümünü eş dostumuzla, misafirlerimizle yiyeceğiz. Kalan üçte birini de fakir fukaraya dağıtacağız. Fakir fukaraya dağıtmazsak onların hakkını gasp etmiş oluruz. Zengin olan, kurban etine ihtiyacı olmayan kişiler kurbanının tamamını da dağıtabilir veya bir hayır kurumuna bağışlayabilir. Bu bağışlama şekli parasını verip vekil tayin ederek kurbanı aldırıp kestirerek de olabilir. Veya bizatihi kendisi alır o hayır kurumuna veya bir fakire kurbanı tamamen hediye edebilir. Ya da kendisi keser, etini, derisini bir fakire, bir hayır kurumuna hibe edebilir.
Bazı kardeşlerimiz kurbanı kesiyor, sonradan ihtiyacı da olmadığı halde tamamını evinde bırakıyor, kıyma yapıyor, sucuk yapıyor… Bu uygun bir şey değildir. Ne Peygamberimiz aleyhisselatü vesselamın sünnetine uymakta ve ne de sülaha-ı salihinin sünnetine uymaktadır. Onun için bu sünnete de riayet edelim.
Yıllar önceydi. Kurbandan üç gün kadar önce kurbanlık bir koç almıştım. Getirdim evin bahçesine bağladım. Ona çeşit çeşit yemler getiriyordum. O da yiyordu. Aramızda öyle bir muhabbet oluştu ki kardeşler, zamanımız insanları arasında bile bu muhabbet oluşmuyor. Müstesnalar var, azın azı da olsa var ama çoğunluğu kastediyorum. Çünkü zamanımız insanları arasındaki muhabbetlerin, dostlukların birçoğu çıkara, menfaate bağlı. Allah celle celalühu için dostluk kuranlar, Allah için sevişenler zamanımızda azın azı.
O kurbanlıkla aramızda bir muhabbet oluştu. Öyle bir muhabbet ki sormayın. Yanına uğrar, gözlerini, yüzlerini öperdim, okşardım. Aziz kardeşlerim, bir koyun insanı insanın öptüğü gibi öper mi? Evet, ben buna şahit oldum. O da beni öpüyordu. Gözleri ışıl ışıldı yanına vardığımda. Çünkü ben de ona öyle bir merhametle, öyle muhabbetle bakıyordum ve tefekkür ediyordum. Şu anda onu seviyorum, okşuyorum. O da beni seviyor. Fakat bilmiyor mu ki acaba birkaç gün sonra onu boğazlayacağım?
Nihayet kurban günü geldi çattı. Onu kurban keseceğim yere götürdüm. Yatırmak için teşebbüs ettiğimde bana hiç zorluk göstermedi. Kendiliğinden yattı. Ayaklarını uzattı. Boynunu kazdığım çukura doğru uzattı ve gözlerini yumdu. Tamamen teslimiyet. Ne teslimiyet Ya Rabbi? Sünnet icra olsun diye ayaklarını bağladım. Eğer bağlamamış olsaydım inanıyorum ki asla çırpınmazdı. Gözlerini bağladım ve “Bismillahi Allahu ekber” deyip bıçağımı boynuna çaldım. Aziz kardeşlerim, keserken bile birkaç titremeden başka hareket yapmadı. Ne çabaladı, ne ayaklarıyla tepindi. Ya Rabbi ne teslimiyet?
Biz de Allah yolunda böyle bir teslimiyete sahip olabilsek, Allah yolunda bela ve musibetlere uğradığımız zaman böyle sabır ve şükür gösterebilsek Allah indinde nice ecirlere nail oluruz.
Evet, böyle güzel duygular içerisinde kurbanımızı keselim. Kurbanlarımızı İsmail’in yerine kesilen kurban gibi keselim. Sonra kendi ailemiz içerisinde bayramlaştıktan sonra da eş dost, akraba, komşu herkesle bayramlaşmaya çalışalım. Küsler muhakkak barışsınlar. Böyle bir bayramda, Allah’ın rahmet, mağfiret, şefkat ve affının cuş-u huruşa geldiği bir günde küs durmak Müslümana yakışmaz. Sen küs durma. Karşıdaki illa barışmak istemiyorsa günahı, vebali ona olur. Bunlara dikkat edelim.
Aziz kardeşlerim, Bu vazifelerimizi en güzel bir şekilde ifa etmeye çalıştıktan sonra kurbanımızın derisi hususunda da titiz olmamız lazım. Bu hususta da duyarlı olmamız lazım. Çünkü kestiğimiz kurbanın her şeyi yarın mizanımıza konacak bi iznihi teala. Öyleyse onun derisini ve bağırsaklarını asla israf etmeyelim. Yanlış yerlerde kullanmayalım. Evimizde bir demirbaş eşya olarak kullanabiliriz, bir seccade, post yapabiliriz. İkincisi de hayır kurumlarına, vakıflara vb. hibe edebiliriz. Üçüncü bir şıkkı yok. Yani kurban derisini satıp parasını alamayız. Kurban derisini kurbanımızı kestirdiğimiz kasaba kasap ücreti olarak veremeyiz. Bu katiyen caiz değildir. Şayet böyle bir şey yapılmışsa yani kurbanın derisi, bağırsakları kurbanı kesme karşılığında kurban kesen insana ücret olarak verilmişse o kurbanın derisinin kıymeti kadar bir paranın fakirlere, hayır kurumlarına verilmesi lazımdır.
Aynı zamanda bir kısım insanlar zorlayarak bazı yerler, müesseseler için kurban derimizi almak istiyorlar. Bu hususta maalesef yöneticiler de büyük kusur ve hata işliyorlar. Allah celle celalühu için kesilmiş bir kurbanı zayii etmek gibi bir tavır içine giriyorlar. Kurbanı rızası olmadan halktan zorla toplayarak zayi ediyorlar. İşte bu hususta kurban kesen kardeşlerimiz dikkatli olmalıdır. Hiç kimse kimsenin kurban derisini zorla alma hakkına sahip değildir. Devlet de olsa bu hakka sahip değildir. Gönlünüz nereye yatıyorsa, nerede iyi bir iş için kullanılacaksa derimizi oraya verelim. Bağırsaklarını da zayi etmeyin. Çünkü kurban bağırsakları da bir değerdir. O da bir kıymettir.
Hizmet müesseselerinde çalışan kardeşlerime de bir tavsiyem var. Malumunuz kurbanı ilk gün kesmek efdaldir. Fakat Allah yolunda bir hizmet varsa, diyelim ki bayramın birinci günü vakıf veya hayır müesseselerinde bir hizmet var. Kurban derisi toplanacak veya canlı kurban bağışı var, onlar kesilecek, yüzülecek, etleri parçalanacak. Bu gibi hizmetler Allah yolunda çok güzel hizmetlerdir ve size de böyle bir teklif gelmişse -ki teklif gelmesini bile beklemeye gerek yok- böyle müesseselere, vakıflara, hayır kurumlarına gideceksiniz, “Bu dört günlük bayram müddetince bize bir hizmet var mı?” diye soracaksınız. İlla teklif beklemeyin. İşte hizmet anlayışı bu olmalı. Birisi bize hizmet teklif ederse yaparız. Etmezse evimizde otururuz. Hayır, böyle değil. Müslüman bizzat hizmete talip olacak, “Benim yapacağım bir iş var mı?” diye hizmet veren insanlara gidip teklifte bulunacak.
Bayramdan önceki günler, özellikle zilhiccenin ilk on günü çok mühim günlerdir. Bu günlerde yapılan ibadetler çok makbuldür. Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
مَا مِنْ أَيَّامِ الدُّنْيَا أَيَّامٌ أَحَبُّ إِلَى اللَّهِ سُبْحَانَهُ أَنْ يُتَعَبَّدَ لَهُ فِيهَا مِنْ أَيَّامِ الْعَشْرِ وَإِنَّ صِيَامَ يَوْمٍ فِيهَا لَيَعْدِلُ صِيَامَ سَنَةٍ وَلَيْلَةٍ فِيهَا بِلَيْلَةِ الْقَدْرِ
“Hiçbir günde yapılan amel, Allah’a, zilhiccenin ilk on gününde yapılan amelden daha sevimli değildir. O günlerde tutulan bir oruç, bir yılın orucuna, o gecelerden herhangi birini ibâdetle geçirmek Kadir gecesini ibâdetle geçirmeye denktir.” buyuruyor.[3]
Bugünlerde yapılan bir amel yani zilhiccenin bu ilk on gününde yapılan bir amele karşılık birden 700 kata kadar sevap yazılır. Arefe günü oruç tutmak da çok faziletlidir. Bu hususta Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
صِيَامُ يَوْمِ عَرَفَةَ إِنِّى أَحْتَسِبُ عَلَى اللَّهِ أَنْ يُكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتِى قَبْلَهُ وَالَّتِى بَعْدَهُ
“Umarım ki arefe günü tutulan oruç iki senelik günaha kefaret olur. Biri geçmiş, diğeri gelecek senenin günahlarına.”[4] buyurmuştur.
Bir de bayram gecesi hususunda bir tavsiyem olacak aziz kardeşlerim. Kurban bayramı gecesi duaların müstecab olduğu bir gecedir. Arefe günü orucumuzu tuttuk, akşamleyin iftarımızı yaptık, böyle bir hazırlıkla o gecemize ulaştık. Gecemizi de ihya edersek, âlem-i İslâm için dua edersek, kendimiz için, ailemiz için, vatanımız, milletimiz için, bütün Müslümanlar için dua edersek bayrama çok güzel bir başlangıç yapmış oluruz.
Gecemizde ne yapabiliriz? Kur’an okuruz, teheccüd namazı kılarız, kaza namazları kılarız, nafile namazlar kılarız, Allah’ı zikir ile meşgul oluruz. اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ لَا إلَهَ إلَّا اللَّهُ وَاَللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ وَلِلَّهِ الْحَمْدُ “Allahu ekber, Allahu ekber, la ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahil hamd.” demek veya “Allah, Allah” diye zikretmek çok faziletlidir. Tabi bunun en makbulü kalben zikretmektir. Kalben hamd etmektir. Elbette ki lisanımızla da yapacağız. Fakat sadece lisanımızla kelime olarak telaffuz etmek değil, kalbimizin derinliklerinden bir coşku ile Allah’ı zikretmeliyiz.
Ve el açarız. Secdelere kapanır, dualar ederiz. Günahlarımız için tövbeler, istiğfarlar ederiz. “Bir yıl önce de böyle bir kurban bayramı gecesine ulaşmıştık. Ya Rabbi bir yıl geçti. Bu bir yıl içinde sana layıkı vechile kulluk edemedim, affet.” diye Rabbimizden af dileriz. Sonra İslâm âlemi için dua ederiz. İslâm âleminin perişanlığı ortada. Şeytan üçgeni; İsrail, Amerika ve İngiliz kâfirleri bütün İslâm topraklarında terör estirmektedir. Filistin’de, Irak’ta, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Keşmir’de, Doğu Türkistan’da, Moro’da, dünyanın dört bir bucağında Müslümanların üzerinde büyük bir terör estirilmektedir.
İşte bu gecede ellerimizi açalım. Gözyaşlarıyla Rabbimize boynumuzu büküp dua edelim; “Ya Rab! Bizi affet.” diyelim. “Ya Rab! Bize yar ve yardımcı ol.” diyelim. “Ya Rab! Bize yeniden o izzetimizi, o şerefimizi bağışla.” diyelim. “Ya Rab! Nefsimizi şeytana zebun eyleme.” diyelim. “Düşmanla bizi terbiye eyleme.” diyelim. Rabbimize yalvarıp yakaralım. İslâm’ın yeniden öncelikle kendi bedenimizde, kendi ailemizde, kendi milletimizde, vatanımızda sonra bütün âlemde hâkim olması için dua edelim, niyaz edelim.
Bir daha bu bayrama, kurban bayramına ulaşacak mıyız, ulaşamayacak mıyız, kurban kesecek miyiz, kesemeyecek miyiz bilemiyoruz. Öyleyse bu bayramımızı son bayram bilelim, ona göre davranalım aziz kardeşlerim. Bir muhabbet rüzgârı estirelim, aramızda bir kardeşlik rüzgârı estirelim. O meltemler ılık ılık gönüllerimize essin. Gönüllerimizde muhabbet, aşk çiçekleri açtırsın, kardeşlik gülleri açtırsın ve böylece bayramımızı bayram yapalım. Birbirine küs, birbirine düşman, Müslüman olarak birbirine karşı vazifesini yapmamış, kendi nefsine karşı vazifesini yapmamış, çocuklarına karşı vazifelerini yapmamış, akraba, eş dosta karşı vazifesini yapmamış, milletine, vatanına karşı vazifesini yapmamış, Allah’a, Rasullullah aleyhisseletü vesselama karşı vazifesini yapmamış bir insanı, bir topluluğu düşünün. Her gün bunlara bayram olsa ne yazar?
Öyleyse bayramı bayram edelim ve bayram şuuruyla bayram günlerimizi en güzel bir şekilde geçirmeye gayret edelim.
Bu duygularla bu hassasiyetlerle bi lütfullahi teala idrak edeceğimiz kurban bayramınızı tebrik ederim. Rabbimiz celle celalühu nice bayramlara daha iyi günlerde kavuştursun. Rabbim bu günlerde yapılan dualar hürmetine, salihler hürmetine, âlemlerin efendisi, ahir zaman nebisi Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hürmetine, Müslüman milletler üzerindeki tağuti tasallutları def eylesin. Bütün İslâm coğrafyasında mazlum, mağdur, muztaz’af durumda olanların yar ve yardımcısı olsun. Mü’minlere firaset, basiret, idrak nasip eylesin. Âmin…
[1] İbn Mace, Edâhî 2
[2] İbn Mace, Edâhî 3
[3] İbn Mâce, Sıyâm 39
[4] İbn Mâce, Sıyâm 40; Müslim, Sıyam 36; Tirmizî, Savm 46