KAPAK – Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler Işığında Şeytandan Nasıl Korunalım?

Öncelikle, şeytan kimdir ve nasıl bir varlıktır? Onu tanımalıyız.
1-Arapçada Şeytan Kelimesi
Şeytan kelimesi, Arapça ş-t-n (شَطَنَ) fiilinden türemiştir. Ş-t-n fiili, uzaklaşmak manasına gelen bir fiildir. Şeytan kelimesi, kibirlenip isyankâr olan ve kötülük eden her hayvan, cin veya insan için kullanılır. Kelimenin ayrıca, yanmak ve yok olmak manasına geldiği de söylenmiştir.
2-Kur’ân-ı Kerîm’de Şeytan
Şeytan haddi aşması, emre itaatsizliği ve azgınlığı sebebiyle İblis’e verilen sıfattır.
Şeytan kelimesi tekil ve marife (bilinen) olarak (الشَّيطان) Kur’ân’da 68 ayette geçmektedir. Çoğul çekimi olan şeyâtîn (الشَّياطين) şeklinde 17, nekra (شيطاناً) şekliyle 2 ve “onların şeytanları” manasına gelen (شياطينهم) şeklinde 1 ayette geçmektedir.
Allah Teâlâ, İblis’i, Âdem’e secde emrine başkaldırması sebebiyle şeytan olarak nitelendirmiştir. İblis böyle yapmakla haktan (doğrudan) uzaklaşmış ve Allah’a meydan okuyucu bir tavra girmiştir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “And olsun, bundan önce biz Âdem’e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme, diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de, İblis’ten başka melekler hemen saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı.
Biz de şöyle dedik: Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.”
Ayette şeytan, insanın düşmanı olarak nitelendirilmiştir. Öyleyse düşmanlığın nihai amacını anlarsak belki savaşın büyüklüğüne göre önlem alırız.
“Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur.” “Orada ne susuzluk çekersin ne de güneş altında kalırsın.” Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?”
Allah Teâlâ’nın sözlerine kulak vermesi gerçeğini unutan insanı, şeytan ebedilik vaadi ile aldatmayı denemiş ve başarmıştır. “Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı. Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi.
Allah, şöyle dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.”
“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” (Ta Ha, 115-124)
Allah’ın yasaklarını çiğneyerek insanların Allah’tan uzaklaşmasını arzulamaktadır:
“Ey inanıp güvenenler! Hamr (kişiyi sarhoş edip uyuşturan şeyler), şans oyunları, sunaklar ve ezlam, şeytan işi zararlılardır. Onlardan uzak durun ki umduğunuza kavuşasınız. Şeytanın istediği tek şey Hamr (kişiyi sarhoş edip uyuşturan şey) ve şans oyunlarıyla aranıza düşmanlık ve nefret sokmak, bir de Allah’ın zikri’nden (Kur’an’dan) ve namazdan sizi alıkoymaktır. Artık vazgeçersiniz değil mi?” (Maide, 90-91)
Şeytan ne yapmak istiyor: Allah Teâlâ’nın yasak ettiği her şeyi insana tavsiye ediyor: İnsanın aklını kullanmasını önlemek için her yöntemi deniyor. Alkolü, kumarı, putlara tapmayı, falcığı öğütlüyor.
“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (Bakara, 168-169)
“Babası, şöyle dedi: Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” (Yusuf, 5)
Şeytan; temiz olmayan şeyleri yemeyi, kötülüğü, utanmazlığı, Allah’a karşı ileri-geri konuşmayı öğütlemektedir.
Şeytan’ın sıfatlarından birisi de insanları fakirlikle korkutup onlara çirkin işleri ve kötülükleri emretmesidir. Şeytan böylece insanları Allah’ın emirlerine karşı gelmeleri için kışkırtmaktadır:
“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet vaad ediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 268)
“Senden önceki toplumlara da (ümmetlere de) elçiler göndermiştik. Belki yalvarıp yakarırlar diye onları çeşitli baskılara ve zorluklara uğratmıştık. Verdiğimiz sıkıntılar başlarına gelince yalvarıp yakarsalardı olmaz mıydı? Ama kalpleri katılaştı ve yapmakta olduklarını şeytan onlara güzel gösterdi.” (Enam, 42-43)
Allah Teâlâ sıkıntılarla sınadığında dua edip kendisinden yardım dilemeyi öğütlüyor. Şeytansa isyanı telkin ediyor.
“Kim, Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar. Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına ‘Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!’ der. Onlara ‘(Bu temenniniz) Bugün size asla fayda vermez. Çünkü zulmettiniz. Hepiniz azapta ortaksınız’ denir.” (Zuhruf, 36-39)
İlahi hakikatlere yüz çevirenler şeytana dost olur ve artık debelendikçe çıkmazın dibine doğru batmaya başlar.
“Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.” (Nisa, 38)
Gösterişi, şirke dayalı bir dünya görüşünü insana muttasıl kılma gayretindedir şeytan.
“İş bitince şeytan der ki: Allah’ın size verdiği söz doğru idi. Ben de söz verdim ama yalanım ortaya çıktı. Zaten sizi zorlayacak bir üstünlüğüm (gücüm, yetkim) yoktu; sadece çağırdım, siz de hemen bana uyuverdiniz. Öyleyse beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Dünyada beni Allah’a ortak saymanızı da reddetmiştim. Yanlış yapanların payına düşen acıklı bir azaptır.” (İbrahim, 22)
Vesvesesi bol, kuruntusu çok ama yaptırım gücü olmayan bir dalgacıdır o.
Kur’ân-ı Kerim’deki (شياطينهم) lafzı, Ehl-i Kitap’tan münafık olanların, insan ve cinlerden oluşan şeytanlarla derin bir ilişki ve dostluk kurduklarını bildirmektedir. İlgili lafzın geçtiği ayet şöyledir: “Allah’a inanıp güvenenlerle yüz yüze gelince ‘Biz O’na inanıp güveniriz.’ derler. Şeytanlarıyla baş başa kalınca ‘İnanın biz sizin yanınızdayız, onlara sadece göz yumuyoruz!’ derler.” (Bakara, 14)
Şeytan kendisine benzettiği yoldaşlarıyla yani insandan şeytanlarla da derin bir dostluk kurmaktadır.
İsra suresi 64. ayet: (Ey İblis, insanlardan) Onlardan güç yetirdiklerini sesinle (vesvesenle) sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli (kuruntu) vaatlerde bulun (haydi sana fırsat, denilmişti).” Ancak şeytan, onlara aldatmadan başka ne vaat edebilir ki?
Ademoğluna apaçık düşmanlığını ilan etmiş şeytan yukarıdaki ayette nasıl bir savaşın içerisinde olduğumuzun ipucunu bize vermektedir. Bu ayeti kerimeyi kadim müfessir âlimleri sadece meal seviyesinde izah etmiştir. Günümüz âlimleri yeni izahlar getirmiştir. Sesiyle, atlılarıyla, süvarileriyle saldıran bir düşman.
Günümüz teknolojileri insanlığa şeytanın evrensel düşmanlık yöntemleriyle saldırmaktadır. Öyleyse internetin kopardığı yaygara, ayetteki çarpıcılık kulaklarımıza, gözlerimize, akıllarımıza şamar gibi çarpmaktadır. Facebook, Instagram, Whatsapp şeytanın sesini temsil etmiyor mu? O Ses Türkiye, Survivor yarışmaları şeytanın çocuklarımız üzerindeki payı değil midir? Allah’ın yasakları nasıl da meşrulaştı, bir düşünelim. Ne kadar masum bir yarışma değil mi? Geri planda çıplaklığı, aşüfteliği, fuhşu, kadın- erkek mahremiyetini yok ederek zihinlerimize yerleştirmedi mi?
Yiyip içtiğimizde bize ibadet sevgisi yerine şehvet ve isyan enerjisi veren mallarımıza ortak olmuştur şeytan. Aynı zamanda anne-babasına isyan eden, onlarla alay eden, inançlarını önemsemeyen, hatta inkârcılığı benimseyen çocuklarımıza ortak olmuştur o.
PEYGAMBERİMİZ ALEYHİSSELAM’DAN RİVAYET EDİLEN HADİSLERDE ŞEYTAN
Hadislerde şeytanın insanın damarlarında dolaştığından haber verilmektedir. Mevzuyla ilgili bir hadisi, Hz. Peygamber’in hanımlarından Safiyye binti Huyey radıyallahu anha şu şekilde nakletmektedir: “Hz. Peygamber, îtikâfa girmişti. Bir gece ziyaret amacıyla yanına gidip O’nunla bir müddet sohbet ettikten sonra eve dönmek için kalktım. Hz. Peygamber de beni kapıya kadar uğurladı. Biz mescidin kapısının önündeyken iki kişi oradan geçiyordu. Hz. Peygamber’i görünce hızlandılar. Allah Resulü aleyhisselam da onlara: “Olduğunuz yerde durun!” dedi. Sonra da: “Bu (zevcem) Safiyye binti Huyey’dir.” buyurdu. Bunun üzerine o iki kişi: Sübhânallah, ya Rasulullah dediler. Bunun üzerine de Allah Resulü aleyhisselam: Gerçekten şeytan, insanın kan damarlarında dolaşır. Ben, şeytanın içinize kötü bir zan atmasından korktum, buyurdu. (Buhari, Bediul halk)
Allah Resulü aleyhisselam, aynı zamanda vesveseyi, bir mücahidi cihaddan alıkoymaya çalışan bir düşünce olarak tanımlamıştır. Nitekim bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: “Şeytan insanoğlunun çeşitli yollarında oturur. Önce İslam yolu üzerinde oturarak ‘Dinini, ana-babanın ve atalarının dinini terk edip Müslüman mı olacaksın?’ der. Onu dinlemez ve Müslüman olursa (insanı bu hususta engelleyemezse), bu defa da hicret yolu üzerinde oturarak ‘Şu vatanını, şu havayı terk edip nereye gideceksin?’ der. -ki muhacir gemlenmiş at gibi azimlidir- Onu dinlemez ve hicret ederse (Bu hususta da şeytan kişiyi engelleyemezse) cihad yolu üzerinde oturarak, onu cihaddan alıkoymaya çalışır. Ona, cihad canı ve malı harcamaktır, savaşacaksın ve öldürüleceksin, hanımla başkası evlenecek ve mallar paylaşılacak, der. Kişi şeytanın bu telkinini de dinlemeyip cihadını yaparak ölürse, Allah’ın onu cennete koyması, onun Allah’tan alacağı bir hak olur (cennetini hak etmiş olur). (Ahmed b. Hanbel, Müsned)
Peygamber aleyhisselam: “Âdemoğlu secde ayetini okuyup da secdeye kapanınca, şeytan ağlayarak bir köşeye çekilir ve şöyle söyler: ‘Vay hâlime! Âdemoğlu secde etmekle emrolundu da secde etti. Bu sebeple cennet onundur. Ben de secde etmekle emrolundum da secde etmekten kaçındım. Bu yüzden cehennem de benimdir.” buyurmuştur. (Müslim, İman)
Şeytan ne yapmak istiyorsa onlardan uzak durmakla ondan korunabiliriz.
1-Apaçık bir maddecilik, varlığa dayalı üstünlük telkin ediyor.
2-Açlık, susuzluk yaşamayacaksın, benim telkinime uyarsan şeklinde fısıldayarak vesvesesi ile şehvetleri silah olarak kullanıyor.
3-İçki içmek, şans oyunları oynamak, kumar oynamak, puta tapmak gibi haramlarla oyalıyor.
4-Fakirlik korkusuyla nüfus planlamasını öğütlüyor.
5-Çıplaklığı övüyor, hayâsızlığı, utanma kavramının olmadığı karmaşayı telkin ediyor.
6-Fuhşu öngörüyor.
7-İlahi sınavlar karşısında isyanı öğütlüyor.
8-Ayetlere sırt dönmeyi şeytanı sırdaş edinmeyi öğütlüyor.
9-Şirkin envai çeşidini dayatıyor.
10-Yaptığın her işte gösteriş yap şirke dal, riyakâr ol diyor.
11-İnsana sadece vesvese verir, sonra da karşısına geçip sorumluluk hep senindir, ben sana karşı yaptırım gücü olmayan biriyim diyerek dalga geçen bir yalancıdır o.
12- Şeytanın yörüngesine girip garip bir şeytan hipnozu olan insan şeytanları vardır etrafımızda.
Yukarıda başlıklarla vermeye çalıştığımız hilelere karşı neler yapmalıyız?
İLK OLARAK
Müslüman bilmelidir ki, güçlü bir iradeyle Şeytan’a karşı mücadeleye karar verirse Şeytan’ın hilesi ona oldukça zayıf gelecektir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “İnanıp güvenenler (müminler) Allah’ın yolunda savaşırlar, ayetleri görmezden gelenler (kâfirler) ise o azgınların yolunda savaşırlar. Öyleyse siz, şeytanın dostlarıyla (evliyasıyla) savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisa, 76)
İKİNCİ OLARAK
Şeytan’ın hilesinin Allah’ın halis kullarını yönlendirici bir etkisi olamaz. Çünkü Allah azze ve celle şöyle buyurur: “Kullarımın üzerinde senin bir üstünlüğün (gücün, yetkin) yoktur. Yanlışa saplanıp sana uyanlar başka. Cehennem bunların hepsinin buluşacağı yerdir.” (Hicr, 42-43)
ÜÇÜNCÜ OLARAK
Eğer bir Müslüman, Şeytan’ın ağına düşerse hemen Allah’ı hatırlamalı ve günahından ötürü Allah’tan bağışlanma dilemelidir. Nitekim ayet şöyledir: “Allah’tan çekinerek kendini koruyanlar, Şeytan vesvesesinden etkilenince bilgilerini harekete geçirir, hemen gerçeği görürler.” (Araf, 201)
“Ayetlerimiz hakkında haddini aşanları görürsen başka konuşmaya geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra artık yanlışlar içindeki o toplulukla bir arada olma.” (Enam, 68)
DÖRDÜNCÜ OLARAK
Bir Müslüman, daima insan ve cin şeytanlarının vesveselerine karşı uyanık olmalıdır. Çünkü onlar Müslüman’ın açık düşmanıdır. Bu sebepten ötürü Müslümanlar daima Şeytanlardan Allah’a sığınmalıdır: “De ki: Rabbim! Şeytan’ın dürtmelerinden sana sığınırım. Onların yanımda olmalarından da sana sığınırım.” (Müminun, 97-98)
“Eğer seni Şeytan dürtecek olursa hemen Allah’a sığın. Çünkü O (Allah), dinler ve bilir.” (Fussilet, 36)
BEŞİNCİ OLARAK
İbadetlerimizi hassasiyetle yapacağız, inandığımız doğruları savunan ve dostlardan oluşan bir iklim oluşturacağız.
Sonuç olarak şeytan, yaptırım gücü olmayan ancak savaşını asla bırakmayan çetin bir düşmandır. Hilesi zayıf, vesvesesi çok olan bir yalancıdır.
Resulullah aleyhisselam’ın şeytanın şerrinden Allah’a sığınma adına yaptığı tavsiye ile konumuzu bitirelim:
Hz. Ebu Bekir, sabah-akşam okuyabileceği bir duayı sorduğunda Allah Resulü aleyhisselam kendisine: “Ey görüneni de görünmeyeni de bilen, gökleri ve yeri yoktan yaratan, her şeyin terbiyecisi ve sahibi! Şehadet ederim ki senden başka ilah yoktur. Nefsimin ve şeytanın şerrinden, onun beni şirke düşürmesinden sana sığınırım.” demesini ve bu duayı sabah-akşam ve yatağa girdiğinde okumasını istemiştir.
Hz. Peygamber, ölüm anında dahi şeytanın aldatmasından Allah’a sığınarak şöyle dua etmiştir: “Ölüm anında şeytanın çarpmasından sana sığınırım.” (Tirmizi; Ebu Davud)