KAPAK – İslam’la İnsan Arasındaki Engelleri Kaldırmak: Cihad/Abdussamed Kaya

KAPAK – İslam’la İnsan Arasındaki Engelleri Kaldırmak: Cihad/Abdussamed Kaya

Cihad kelimesi, güç ve gayret sarf etmek anlamına gelen cehd kelimesinden türetilmiştir. İslam literatüründe ise Allah yolunda gayret sarf etmek, emri bil maruf, nehyi anil münkeri emretmek, tebliğ ve İslam’ın emirlerini yerine getirmektir. Zamanla bu kelime ile cephede olan savaş akla gelmeye başlamış fakat bu durum sonrasında özellikle İslamofobik çevrelerce olumsuz anlamlara yönlendirilmiştir. Şimdi cihada daha geniş bir perspektiften bakmaya ve cihad etmek söyleminden anlamamız gereken şeylere odaklanmaya çalışacağız.

Cihad etmek, Kur’an-ı Kerim’de “Allah yolunda savaşmak” anlamında birçok ayette (Bakara 216, Nisa 76, Enfal 60, …) geçmekte, bununla birlikte Allah’ın dinini yaşamak ve bu yolda gayret etmek anlamında ve farklı bağlamlarda da kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Ankebut suresi 69. ayette cihad edenleri Allah kendi yoluna ileteceğini belirtmiş ve “Allah iyilik yapanlarla beraberdir” şeklinde ayet sona ermiş. Furkan suresi 52. ayette “kafirlere karşı Kur’an ile büyük bir cihad et” buyrulmuş, Hac suresi 78. ayette ise cihad etmek; şahitlik etmekle, namaz, oruç ve zekâtla, Allah’a güvenip dayanma ile beraber zikredilmiş.

Hadisi şeriflere baktığımızda; Peygamber Efendimiz Tebük gazvesinden döndüğünde küçük cihadın bittiğini, büyük cihadın başladığını söylemiş ve büyük cihadın nefse karşı yapılan cihad olduğunu belirtmiştir. Yine doğru sözlü olmayı, haksızlığa karşı mücadele etmeyi, Allah’a itaati ve benzer ibadetleri cihad etmek olarak tarif eden birçok hadis-i şerif mevcuttur. Kadınların eşleri savaştayken kocalarının evlerine sahip çıkmalarını, eşleri gibi savaşamasalar da o cihada ortak oldukları şeklinde belirtmiştir. Ayşe annemiz, “Bize cihad yok mu?” dediğinde, “Size içinde savaş bulunmayan bir cihad vardır: Hac” şeklinde cevap buyurması da cihad etmenin sadece savaşarak olmadığını anlatmaktadır.

Peki neden cihad etmeliyiz? Cihad etmenin Allah katında pek çok mükâfatı bulunmaktadır. Hidayet üzerine yaşamak, Allah’ın yardımına nail olmak, cennette yüksek seviyelere ulaşmak gibi gayelerin cihad ederek kazanılabileceğini yine ayetler ve hadislerden anlıyoruz. Muhammed suresi 7. ayette, “Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” buyrulmaktadır. Anlıyoruz ki cihad etmek en başta kendimiz için, ayaklarımızın sabit kalması için ve nihai gayemiz olan Allah’ın rızasına ulaşmak ve cennetiyle müşerref olmak için gerekli. O zaman cihad etmenin yollarını bulmalı ve hayatımıza kazandırmalıyız.

Geniş perspektiften cihad kavramına baktıktan sonra anlıyoruz ki her Müslümanın, cihad etmek için koşullar, zaman, yaş, meslek vb. ne olursa olsun yapabileceği bir şey bulunmaktadır. Örneklendirmek gerekirse mühendisin savunma sanayisi için verdiği çaba, öğretmenin öğrencilerine bu bilinci aşılama çabası, doktorun şifanın Allah’tan geldiğini bilerek hastalarına düzenlediği tedavi, annenin çocuklarına vermeye çalıştığı İslami terbiye, babanın eve helal rızık getirme gayreti ve daha niceleri sayılabilir.

Genel manada cihadın can ile, mal ile, ilim ile ve dil ile olduğu İslam alimlerince belirtilmiş. Bunların tamamını birleştirdiğimizde cihad etmenin şümullü bir tanımı ortaya çıkıyor, burada cihadın İslam ile insan arasındaki engelleri kaldırmak olduğunu görüyoruz. Böylece her birimiz için niyet ettiğimizde cihad etmek yerine geçecek şeyin ise temsiliyet olduğunu anlıyoruz. Kendimizi Müslümanlardan olarak tarif ediyorsak zaten dinimizin emir ve yasaklarına uyma zorunluluğumuz bulunmakta. Bununla birlikte kalpten yaptığımız niyet ile kıldığımız namazdan, tuttuğumuz oruçtan, verdiğimiz sadakadan, başkasına gösterdiğimiz güler yüzden, yoldan kaldırdığımız taştan ve daha nicelerinden cihad sevabı almayı umabiliriz. Yani yaptığımız güzel işleri, salih amelleri ve güzel ahlakımızı İslam’ın bir nişanesi olarak taşımak ve bunu temsil etmek belki de cihadın en güzel hali diyebiliriz.

Cihad konusunu anlatırken Gazze’deki mücahitlerden bahsetmeyen bir yazının eksik kalacağı hepimizin malumudur. Burada mücahitler derken kastettiğimin sadece Kassam Tugayları olmadığı herhalde anlaşılıyor. Kassam Tugaylarının, ellerinde kısıtlı imkanları olmasına rağmen dünyaya savaşın nasıl ahlaklı şekilde yapılabileceğini en güzel örnekliğiyle gösterirken Gazze’de bulunanlarının, her gün başlarının üzerinden bombalar geçerken, yakınlarının şehit olarak toprağa verildiğine şahit olurken gösterdikleri tavır, izzetli duruş, savaşamasalar dahi hala içlerindeki o iman ve sabır belki de İslam ile insanlar arasındaki engellerin kalkmasına en güzel vesilelerden.

Özellikle Avrupa’da, Gazze halkının direnişi, yerlerinden ayrılmamaları ve cennete olan hasretlerini görerek her gün çok sayıda insanın Müslüman olarak şereflendiğine şahit oluyoruz. Gazze halkı önümüzde bir prototip ve örnek olmakla birlikte bunu kendimize uyguladığımızda Allah tarafından verilen başarıya, mala, mülke, ilme şükretmek ve Allah yolunda kullanmak; karşılaştığımız imtihanlar karşısında göstereceğimiz sabır ve Allah’a dayanmanın, mesleğini hakkını vererek idame etmek gibi durumların ve benzer şeylerin de cihad etmek olarak değerlendirilebileceğini bilmemiz gerek. 

Toparlarken belki değindiğimiz ama yeterince vurgulamadığımız bir nokta daha olduğunu düşünüyorum. O da cihadın toplumsal ve bireysel olarak iki yönünün olması. Bugün İslam ümmetinin üzerine türlü oyunların oynandığını görmekteyiz. Coğrafyalar parçalanmakta, halklar birbirine düşürülmekte, kimlikler zayıflatılmakta, gençlerin akılları ve kalpleri farklı ideolojilerle işgal edilmektedir. Bu oyunların amacı İslam’ın insanlığa sunduğu rahmet ve adalet mesajını gölgelemek, ümmeti dağınık ve güçsüz bırakmak yani İslam’la insanın arasını açmak olduğu anlaşılıyor. Cihadın toplumsal yönünü bu oyunlara karşı uyanık olmak, zulme, işgale, adaletsizliğe karşı ses çıkarmak, ümmetin meselelerini gündemde tutmak ve birliğini korumak için verilen bir mücadele olarak düşünebiliriz.

Ancak unutmamak gerekir ki saydığımız şeylerin, verdiğimiz örneklerin öncülü büyük cihadla yani nefsimizle olan mücadelemizle başlar. Kahraman desinler diye savaşıp ölen asker, âlim desinler diye ilim öğrenen adam ve ne cömert adam desinler diye parasını dağıtan zenginin akıbetini unutmamak gerekir. “Bunlar sana dünyada denildi/verildi denir ve yüz üstü cehenneme atılır.” buyruluyor hadis-i şerifte (Müslim, İmare 172). Yani mücahedemize, gayretimize kendi nefsimizden başlayacak, sağlam bir niyet alacak ve bu niyeti sık sık kontrol edecek, sonrasında da cihad üzere bir hayat yaşayacağız inşallah.

Allah niyetimizi sahih, amelimizi sâlih, cihadımızı makbul eylesin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.