KAPAK – Huzuru Nerede Arıyoruz?/M. Selçuk Özdoğan

Huzur; dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahat olarak tanımlanır. İnsanoğlu var olduğu günden beri sürekli bir huzur arayışı içindedir. Bizim inancımızda Allah Teâla bizleri yeryüzünde başıboş olarak bırakmamıştır. Bizler için dünyada bir nevi kullanma kılavuzu mesabesinde olan yasalar göndermiştir. O yasaların ilk uygulayıcısı olarak da bizlerden seçilen peygamberler vazifelendirilmiştir.
İnsanoğlu şu yanılgının içine sık sık düşmektedir. Huzurun nerede olduğu, huzura nasıl ulaşılacağı Allah Teâla tarafından bizlere bildirilmemiş gibi deneme yanılma yoluyla huzur bulacağımız işler ya da yerler bulmaya çalışıyoruz. Önümüzde nasıl ulaşacağımız besbelli dururken, onu görmeyerek farklı mecralarda geziyoruz.
Günümüz insanının genel görüntüsünü çizmeye çalıştığımızda maalesef beşeriyet çeşitli depresyon ilaçları ile geçici huzuru ve sakinliği yaşıyor.
“Depresyon ve anksiyete dünya genelinde adeta bir salgın gibi yayılırken Türkiye’de de her geçen gün daha fazla insanın hayatını etkiliyor. OECD verilerine göre ülkemizde 11 yılda antidepresan kullanımı yüzde 60,55 gibi dikkat çekici bir oranda arttı. 2010 yılında bin kişiye düşen günlük antidepresan dozu 32,7 iken bu sayı 2021’de 52,5’e yükseldi.” 2030 yılında tüm hastalıklar içinde depresyonun birinci sıraya yükseleceği bekleniyor. Bunun sebepleri içinde en baş sırada yer alan madde çok dikkat çekici: Tüm dünyada sistemler vadettikleri mutlulukları sunamıyorlar. (Prof. Dr. Burhanettin Kaya)
Tüm İnsanlıkla Birlikte Tabiat da Hayvanlar da Tüm Canlılar da İslam’a Muhtaç. İnsanlığa Gerçek Manada Huzuru Ancak İslam Sistemi Verebilir
İslam dışındaki tüm sistemler denendi ve bir yerde tıkandı kaldı. Ya insanı kutsallaştırdı ya parayı tek amaç haline getirdi. Sonuç itibarıyla insandaki tatmin duygusu bir türlü yatıştırılamadı. En son çare olarak devreye ilaçlar sokuldu. İlaç endüstrisinin de kimlerin elinde olduğu ve hangi amaçlarla çalıştıkları araştırılması gereken bir konudur.
Kalpler Ancak Allah’ı Zikretmekle Mutmain Olur
İslam’ın ilk inananları sahabe efendilerimizin de çeşit çeşit sıkıntıları vardı. Fakat depresyona girmiyorlardı. Herhangi bir sıkıntı yaşadıklarında çözümü Allah ve Resul’ünde arıyor ve sıkıntılarını çözüme kavuşturuyorlardı. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Dedelerimiz bizden çok çok az imkânlara sahip olmalarına rağmen, bizlerden daha az elbiselere sahip olmalarına rağmen, bizden daha küçük evlerde oturmalarına rağmen yüzlerindeki gülümseme, kalplerindeki huzur, dillerindeki elhamdülillah zikri hiç eksik olmuyordu.
Kadere Teslim Olan Kederden Emin Olur
Günümüz insanının baş belası, şeytandan beri gelen kıyas yapma huyudur. Bu öyle bir davranıştır ki kişinin yüzünü güldürmez. Huzur denilen duyguyu yaşatmaz. Şeytan kıyas yaptı huzurdan kovuldu, Kabil kıyas yaptı katil oldu, Hz. Yusuf’u kuyuya atanlar kıyas yapanlardı. Ben de niye yok sorusu tüm huzursuzlukların kaynağıdır. Hâlbuki bana bu kadar takdir edilmiş, benim için uygun olan bu kadarmış, benim sahip olmadığım imkânlara sahip olamayan milyonlarca insan var düşüncesi ile hareket edilseydi huzursuzluk kapımıza bile uğramayacaktı. Japonlar çok zenginler ama mutlu değiller. Çözüm olarak paralarının belli bir kısmını her ay ihtiyaç sahiplerine vermeleri gerektiği bulunuyor. Avrupa zenginleşme ile birlikte bireyselleştiği için huzuru elde edemiyor. Onların ülkemizde rahat gezip tatil yapmaları sakın bizleri aldatmasın. Ya da onların o hayatına imrenmeyelim. Unutmayalım ki intihar oranında en yüksek ülkeleri incelediğimizde geliri yüksek olan ülkelerin ilk sıralarda olduğunu göreceğiz. Dünyalık her şeyi elde eden kişileri dünyalık hedefler tatmin etmemektedir.
İman, İslam ve İhsan Huzurun Kaynağıdır
İman, insanı insan eder, belki de sultan eder. İman ruhun elbisesidir. İslam bedenin elbisesidir. İhsan hem bedenin hem de ruhun muhafazasıdır. Allah katında insan denilen canlıyı değerli kılan Allah Teâla’ya olan imanıdır. Allah Teâla’ya olan teslimiyetidir. Allah Teâla’ya olan samimiyetidir.
Sonsuz bir hayatın varlığına inanmak, dünya-ahiret birlikteliğinde bir hayat yaşamak insanı huzurlu kılacaktır. Başına gelen en küçüğünden en büyüğüne kadar hiçbir sıkıntı onu etkilemeyecektir. Çünkü beni gören Rabbim var. Rabbim beni terk etmez düşüncesi insana her türlü zorlukla baş edebilme gücü verecektir.
Müslümanı daha huzurlu kılacak olan sahabe efendilerimizin yaptığı gibi imanını aktif hale getirmektir. Pasif Müslümanlıktan aktif Müslümanlığa geçmemiz gerekiyor. Çevremdekilerin huzursuz olması nedeniyle belli bir süre sonra benim de huzursuz olacağımı, onların beni etkileyeceğini bilmem gerekiyor. Emri bil maruf nehyi anil münker vazifesini yapan mümin aktif mümindir. Çevresindeki münkeri görmezden gelen değil, o münkerle mücadele eden mümin, imanı kuvvetli mümindir. Dolayısıyla bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesi toplumu huzursuz eden bir düşüncedir.