KAPAK- Hamdi İlik – Cennetin Anahtarları

KAPAK- Hamdi İlik – Cennetin Anahtarları

Sahih-i Müslim’in İman bahsinde geçen bir hadis-i şerifte; Süfyan bin Abdullah (ra) dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü, İslam hakkında bana öyle bir söz söyle ki senden sonra ona dair kimseye soru sormayayım. Efendimiz aleyhisselam “Allah’a iman ettim de sonra dosdoğru ol.” buyurdu.

Yine birçoğumuzun aşina olduğu ve Cibril Hadisi diye bilinen uzunca bir hadis-i şerifte yer alan sorular içinde “İhsan nedir?” sorusuna Allah Resulü “İhsan; Allah’ı görüyormuşçasına O’na kulluk etmendir. Şayet sen O’nu göremiyorsan da O seni görmektedir.” buyurmuştur. (Buhari, İman, 36; Müslim, İman, 1) İki hadis-i şerifin ortak yanı iki mükemmel ahlak kaidesi olan istikamet ve ihsanın şartının öncelikle imana bağlanması, sahih bir imanın ardından istikamet ve ihsanın insanı kutsal yolculukta yalnız bırakmayacak olmasıdır.

İstikamet üzere olmanın ecri hakkında Cenabı Hakk: “Şüphesiz; Rabbimiz Allah’tır deyip sonra istikâmet üzere bulunanların üzerine melekler iner ve onlara; korkmayın, üzülmeyin, size va’d olunan cennetle sevinin! Biz, dünyâ hayâtında da âhirette de sizin dostunuzuz. Gafûr ve Rahîm olan Allah’ın bir ikrâmı olmak üzere, orada canınızın çektiği ve arzu ettiğiniz her şey sizin için hazırdır. derler.” (Fussilet, 30-32)

Mümin için istikamet öyle bir derecedir ki bütün işlerin kemali ve tamamı onla meydana gelir. İstikamet kişiye bütün hayırlı amelleri elde etmeyi sağlar, kişi istikametten ne kadar saparsa yolunu o kadar kaybeder, menzilini şaşırır. İstikamet üzere olmayan bütün çalışmalar heba olur. Bu fert için de cemiyet için de böyledir. Müslümanın manevi terbiyesinin başlangıcı yine istikamet üzere olmaktır. Bunun alameti ise ibadetlerde kişinin gevşeklik göstermemesi, aşk ile şevkle Allah’a karşı olan vazifelerini yerine getirmekle belli olur. Sözlerimizde istikamet; gıybeti terk ederek, fiillerimizde istikamet ise bidati terk ederek olur.

Şibli rahimehullah demiştir ki; istikamet, içinde bulunduğun vakti kıyamet vakti olarak görmen ve ona göre Allah’a yönelmendir. Şibli’nin istikamet tanımıyla ihsanın iç içe girmiş olduğunu, aslında istikametin ihsana, ihsanın da istikamete doğru insanı götürdüğünü, bu iki kavramın birbirlerinden bağımsız değil birbiriyle iç içe geçmiş olduğunu, iki kavramı besleyen temel şeyin imandan sonra salih amel olduğunu görmüş oluyoruz.

Kısaca tanımı yapılacak olursa ihsan “yapılması gereken en iyi şeyi yapmak” demektir. Girişte rivayet edilen Hadis-i Şerif düzleminde ihsanın en önemli tarafının Allah’ın her zamanda bizi gördüğünün şuurunda olmak olduğu, insanın bu şuura varabilmesi için kendini salih amellerle tezyin etmesi gerektiğini bilmesidir. Bir kimse eylemlerini “Allah beni görüyor, her yaptığımı biliyor.” şeklinde bir bilinç ile gerçekleştirdiğinde ise bu kimse hüsrana uğramaktan kurtulacak, kurtuluşa erecektir. İhsan, insana ince bir düşünce (tefakkuh ve furkan) ve takvayı kazandırır. İnsana her anında Rabbinin huzurunda olduğunu unutturmaz, istikametini bozdurmaz.

Kur’an-ı Kerim’de ihsan ile hareket eden kişiler Muhsin sıfatıyla anılmakta olup Muhsinlerin de menzilinin aynı müstakim insanlar gibi cennet olacağı Cenab-ı Hakk tarafından müjdelenmektedir. “Bunlar, güzel işlerin peşinde olanlara hidayet ve rahmet kaynağı olan hikmetli kitabın âyetleridir. Muhsin olanlara bir hidayet ve rahmettir. Onlar ki namazı kılarlar, zekâtı verirler, Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte rablerinden gelen doğru yol üzerinde olanlar onlardır, kurtuluşa erenler onlardır. (Lokman, 2-5) ayetlerden de anlaşılacağı üzere kişiyi ihsana götüren 3 saik üzerinde durulmuş, birincisi Kur’an-ı Kerim’in rahmet ve hidayet kaynağı olarak bizzat kendisi, salih amel olarak ise namaz kılmak ve zekât vermek ifade edilmiştir.

Kur’an, Namaz ve Zekât üçgeninde geçen bir hayatta mümin, ihsan mertebesine ulaşabilmekte, Allah ile arasındaki murakabeyi sağlamlaştırabilmektedir. Başka türlü düşünmek ise kişinin kendini avutmasından öte bir şey değildir. Muhsin bu konuda her türlü iyi hasleti kendisinde toparlayabilmek adına iman, namaz ve zekât ile istikamet üzere hayatını devam ettirirken yaptığı diğer bütün amellerini de ihsanın bir gereği olarak en güzel şekilde yerine getirmeye çalışacaktır. Çünkü Cenab-ı Hakk en güzeli yaratır, aynı şekilde kulunun da en güzeli yapma gayreti Cenab-ı Hakk’ın bizi sevmesine bize merhamet etmesine vesile olur. Ayetlerde de bu konuda büyük mükâfatlar sıralanmış, ayetlerde amellerin en güzel şekilde yapılması durumunda mükâfatın Rabbimizin katında olduğu, hüzün ve korkunun bizden uzak olacağı belirtilmiştir.

Peygamber Efendimiz de hadis-i şeriflerinde işi güzel yapmanın, ameli Allah için yapmanın önemine binaen, “kim abdesti güzelce alırsa, kim faziletine inanarak bazı amelleri yerine getirirse” şeklinde salih amelin nasıl yapılacağına dikkat çekmiş, bu şekilde gerçekleşecek salih amelin sonunda günahların affolunacağı müjdesini vermiştir.

İhsan sadece Allah’ın huzurunda olmanın bilincinden öte insanlarla olan ilişkilerimizde de bize kalite kazandırmaktadır. İnsani ilişkiler, hayvanata, nebatata ve hatta tabiata karşı bile ihsan gerekli ve lüzumlu olan bir ahlak kaidesidir. Bütün sayılan bu ilişkilerde Allah’ın rızasını öncelemek zorundayız. O zaman gerçek Muhsin olabiliriz. Çünkü ahlak ne sadece toplumsal kurallardan ibarettir ne de sadece ibadetlerden ibarettir. Lokman Suresinde Muhsini tanımlayan ayette namaz ve zekât ilk sırada sayılmıştır. Kamil, güzel ahlaka sahip bir Müslümanda bütün bu hasletlerin bir arada bulunması lazımdır ki işte o zaman istikamet ve ihsan bir Müslümanda vücut bulmuş olsun.

İhsan özelliğine sahip olmayan insan ise hem Allah’a karşı asli vazifelerini yerine getirmez hem de toplumda kaba, kırıcı birisi olur. Toplumda yardımseverlik kalmaz, iyiliğe teşvik rafa kalkar, bencil insanlar çoğalır. Yapılan ibadetlerin Allah’ın katındaki değerini ise Allah’tan başka kimse veremez. Bu yüzden ihsanın amel ve ahlak boyutunda yaşanması, kişisel olarak başlayarak topluma yayılması elzemdir.

İstikamet ve ihsanın devam etmesi için mümin sabırdan vazgeçmeyecek, dua ise bu yoldaki en büyük yoldaşı olacak. Cennetin anahtarı olan bu iki şeyi kaybetmeden yolumuzu tamamlarsak hem bu dünyada hem de ahirette karşılığını en güzel şekilde alacağımıza iman ediyor, bunun için Cenab-ı Hakk’tan yardım diliyoruz.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.