KAPAK-Hakkın Gür Sedası Olmak

Allah (cc) insanı ahsen-i takvim üzere, kendisine kulluk yapması amacıyla yaratmıştır. Yani insan başıboş bir varlık değildir. Allah insana belli sorumluluklar yüklemiştir. Öncelikli vazifesi kendisini yoktan yaratıp varlık âlemine çıkaran Rabbine karşı kulluk yapmak, sonra da bu halini muhafaza ederek yeryüzünde hakkın hâkimiyeti için mücadele etmektir.
‘‘İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!’’ (El-Kıyame, 36)
İnsan çok değerli bir varlık olduğu için onun kendi heva ve hevesine göre yaşaması mümkün değildir. Allah onu varlık âlemine halife olarak seçmiştir. Halife ise sorumlulukları olan varlıktır. İnsanın öncelikle Rabbine karşı, sonra kendisi ve diğer insanlar olmak üzere tüm varlıklara karşı görev ve sorumlulukları vardır.
‘’Ben cinler ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.’’ (Ez-Zariyat, 56)
Öncelikli vazifemiz kulluktur. Kulluk ise bilmek ve tanımakla olur. Bizler nasıl bir Allah’a kulluk yapmamız gerektiğini bilerek Yüce Allah’a kulluk yapmalıyız. Kulluk yüceltmekle, her şeyden önce Rabbi bilmekle olur. O’nun emirlerine itaat etmek ve yasakladıklarından kaçınmakla olur.
Dünyada Allah’a kulluk yapmak için yaratılan insanın yapabileceği en iyi şey Rabbini tanıyarak O’nun emirleri doğrultusunda hayatı idame ettirmektir. O’nu önceleyerek bir hayat yaşamaktır.
Allah Teala’nın insandan istediği şey bu olduğu gibi insan aklı da bunu onaylar. Sen Allah’ın yarattığı mülkte yaşayacaksın ama O’nu bilmeden, O yokmuşçasına bir hayat süreceksin. Bu kabul edilebilecek bir durum değildir.
İnsanın kendisine karşı da sorumlulukları vardır. Kendisi bile kendine ait olmadığı bilinciyle yaşamalı insan. Beden kendisine emanet olarak verilmiştir. Bu emaneti yaratılış amacına uygun kullanmalıdır. Bedeninin ve ruhunun gereklerini yerine getirmelidir.
İnsanın diğer insanlara karşı da sorumlulukları vardır. Onlar da kendisiyle birlikte Allah’a kulluk yapmaları gayreti, düşünce ve bilinciyle hareket etmelidir. Zaten bu da öncelikle bir insanın kendisi için vazgeçilmez bir ilkedir. Çünkü insan ancak iyiler içerisinde kendisini korur. İyilerle birlikte yardımlaşarak şeytan ve avenelerine karşı mücadelesinde başarılı olur.
İyilerin hâkim olduğu bir ortam kuramazsak yeryüzünde hakkın hâkimiyetini sağlayacak bir güç oluşturamayız. İnsanın yeryüzünde zulmü kaldırıp yerine hakkı hâkim kılmak görevi vardır. Bu da ancak iyiliklerle donanmış organize toplulukların yapacağı iştir.
Allah insanları doğuştan belli haklarla yaratmıştır. Allah’ın hür yarattığı insanların hak ve hürriyetlerini korumak hepimizin görevidir.
Ezeli ve ebedi düşmanımız şeytan ve yardımcıları boş durmuyorlar. Gayet organize bir şekilde insanları Rablerinden uzaklaştıracak çalışmalar yapıyorlar. Bizlerin fert fert bu olumsuzluklara karşı mücadele sorumluluğu vardır. Ailemizde ve çevremizde yapabileceklerimiz vardır. Öncelikle kendimizi iyiliklerle donatmalı ve ibadetlerle koruma altına almalıyız. Bu hem diğer insanlara karşı inandırıcı olmamızı sağlar hem de kendimizi muhafaza etmemize sebep olur. Yapmadıkları şeyleri söyleyen insanların uzun vadede diğer insanlar tarafından kabul görmeleri mümkün değildir.
Esas mücadeleyi organize bir şekilde bilinçli ve kültürlü olarak yapmalıyız. Çünkü karşımızda organize olmuş küresel çeteler var. Her yönüyle kendini iyi yetiştirmiş, çağını ve insan psikolojisini iyi bilen ehil kadrolarla iyiliği emir, kötülüğü men çalışmaları yapılmalıdır. Yüce Rabbimizin buyurduğu gibi; ‘’Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.’’ (Âl-i İmran, 104)
İyiliği emir, kötülüğü men çalışmaları hem bilgi hem de sabır gerektiren çalışmalardır. Bu çalışmaları yaparken birçok olumsuz durumla ve zorlukla karşılaşabiliriz. Kararlı ve sabırlı bir şekilde yolumuza devam etmemiz gerekir.
İyi insan olmak yetmiyor. İyilerin oluşturduğu örnek topluluklara günümüzde her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Yaşamadığımız dinin salt davetçileri konumuna düşmemeliyiz. Yaşayarak, ibadetimizle, duamızla sözümüze kuvvet vermeliyiz. Ama herkesin aynı şekilde davet yapmasını da beklememeliyiz. Dinini ve işini iyi bilen örnek davetçiler yetiştirmeliyiz. Kötülükler karşısında bir toplum toptan sesiz kalıyorsa, o toplumun hayat damarları tıkanmıştır. O damarları açmadığımız takdirde toplumun tarih sahnesinden silinmesi mukadderdir. Efendimizin (s.a.v.) buyurduğu gibi; ‘’Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin olsun ki, ya iyilikleri emreder ve halkı kötülüklerden alıkoymaya çalışırsınız yahut Allah’ın üzerinize bir azap göndermesi yakındır. Sonra Allah’a dua edersiniz de duanız kabul olmaz.’’ (Tirmizi)
Bu işin erkeği veya kadını yoktur. Herkes bulunduğu yer ve konumda bunu yapmak zorundadır.
‘’Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir.’’ (Et-Tevbe, 71)
İslam devletlerinde bu işler organize şekilde hisbe teşkilatı tarafından devlet görevlileri eliyle yapılıyordu. İnsanlar da çevrelerine karşı duyarlı idiler. Bir mahallede olumsuz bir durum olursa hemen müdahale edilip düzeltiliyordu. Komşular birbirlerinin aile efradına karşı kendilerini sorumlu hissediyorlardı. Uyarı yapılan kişilerde bunu takdir edip teşekkür ediyorlardı.
Bugün ise durum değişti. Birçok kötülük demokrasi ve insan hakları adı altında alenen işlenir hale geldi. İnsanlar kapı komşusunun çocuğunu bile uyaramaz durumdalar. Komşular da bunu kabul edecek imanî olgunluktan çok uzaktalar. Bu durum ise bir toplum açısından çok acıdır. Adeta toplum celladına âşık insan durumuna düşmüştür. İşte bu yüzden hem iyi olmak hem de iyiliğin yaygınlaşması için mücadele etmek çok elzem hale gelmiştir. Bir Müslüman kötülükleri görüp de vurdumduymaz olamaz. Yüce nebinin söylediği gibi; ‘’İçinizden kim bir kötülüğü görürse, onu eliyle değiştirsin, buna gücü yetmezse dili ile değiştirsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğz etsin ki bu, imanın en zayıfıdır.’’ (Müslim)
Günümüzde bunun mücadele alanları çeşitlenmiştir. Yazılı ve görsel araçlar, film ve tiyatro yoluyla bu insanların ilgi ve dikkatini çekecek şekilde ehil kadrolarla yapılmalıdır.
Allah’ım, bizleri hakkı hak bilip hakka ittiba, batılı da batıl bilip ondan kaçınan kullarından eyle. Hakkı en güzel şekilde temsil edecek yaşantıyı ve onu en güzel şekilde anlatacak bilgi ve beceriyi bizlere nasip eyle. Bizleri zamanın davet usulleriyle donanmış ehil davetçilerden eyle. Nesillerimizi iyiliğe anahtar, şerre kilit eyle. Bizlere hakkın gür sedası olabilmeyi nasip eyle.