KAPAK / Fitneye Geçit Vermeyelim

“Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah azabı çetin olandır.” (Enfal, 8/25)
Bu ayeti kerimede, bütün Müslümanlardan kötülüklere karşı cephe almaları emredilmektedir. Aksi takdirde, engel olunmayan kötülüğün bütün toplumu kapsayacağı uyarısı yapılmaktadır. Toplum içinde inanç ve ahlakın bozulması, baskı, düzensizlik, kargaşa, hukukun çiğnenmesi, hakka dayanmayan gücün hâkim olması ve böylece kulluk imtihanının kaybedilmesi tehlikesi, ya el birliği ile engellenecek ya da bunun zararı sınırlı kalmayacak, hak edenlerin yanında suçsuzlara da dokunacaktır. Çünkü onlar da fitnenin ortadan kalkması için ellerinden geleni yapmadıkları, haksızlığa karşı mücadele etmedikleri için kusurlu ve sorumludurlar.
Ayette geçen ‘fitne’ kavramı, İslam kültüründe geniş bir kullanım ve etki alanı kazanmış olup genellikle “sınama, deneme, maddi ve manevi sıkıntı, üzüntü, bela ve felaketle imtihan etme” anlamlarında ve ayrıca “inanç uğrunda maruz kalınan ağır işkence” için de kullanılmıştır. Bu kavram, hadislerde de geniş ölçüde geçmekte olup deccal fitnesi, mesih fitnesi şeklindeki deyimlerle kıyamet alametleri diye bilinen gelişmelere fitne denilmesinin yanında hadislerde fitne kelimesi “dini ve siyasi sebeplerle ortaya çıkan sosyal kargaşa, anarşi, iç savaş; İslam ümmetinin birlik ve bütünlüğünü tahrip eden bir komployu veya her türlü yıkıcı faaliyetleri” ifade eder.
Fitne kavramının tarih boyunca bütün Müslümanların ruhunda ürkütücü tesirler uyandırdığı bir gerçektir. Bütün peygamberler hem toplumlarını içinde bulundukları fitneden kurtaracak çalışmalar yapmışlar hem de kendilerinden sonra gelecek fitnelere karşı ümmetlerini uyarmışlardır. Bunlara rağmen tarih boyunca toplumlar büyük fitnelerle karşı karşıya kalmışlar ve acılar çekmişlerdir.
Günümüz dünyasında da Müslümanlar dinleri, inanç ve ahlakları konusunda zaman zaman son derece ağır imtihanlar yaşamakta, çok yönlü ve çok çeşitli yıkıcı faaliyetlerle karşı karşıya kalabilmektedirler. İslam ümmeti bugün tarihte görülmemiş fitnelerle baş başa kalmış durumdadır. Bir yandan bilgisizlik, işlerin ehline verilmemesi, bölünmüşlük, ırkçılık ve mezhepçilik belası, tembellik, kendilerine yabancı idareler derken bir yandan da teknolojik ifsat belasıyla başı derttedir. Bugün teknolojinin yanlış alımı ve kullanılmasıyla ailelerimiz dinamitlenmekte, gençlerimiz teknolojinin karşısında uyuşuk hale gelmekte, enerjisini boş yere israf etmektedir. Bilgi diye nereden geldiği belli olmayan kırıntı ve şüphelerle ruh dünyalarını yıkmaktadırlar. Üç yüz yıldır kendi değerlerimize yabancı yerlerde dolaşmakta ve sorunlarımıza çareler aramaktayız. Peygamberimiz aleyhisselam bunu bize yıllar önce haber vermekte ve çaresini de bildirmektedir.
“Şiddetli bir şekilde yaklaşan fitne sebebiyle vay Arap’ın (insanların) haline! Kişi mü’min olarak sabahlar da akşam kâfir oluverir. Bir takım insanlar dinlerini küçücük bir dünya menfaati karşılığında değiştiriverirler. İşte öyle zamanda dinine sıkıca sarılan kişi elinde kor ateşi tutan kimse gibidir.” (Ahmed, Müslim)
Nitekim Hz. Osman radıyallahu anh’ın şehadeti ile başlayan fitne ve tefrika, görülmemiş boyutlara ulaşmış, başlangıçta Müslümanların bazı konulardaki görüş farklılığından kaynaklanan ihtilaflar, bir kısım ajanların araya girmesi ve meseleleri saptırması neticesinde Müslümanlar arasında kıtale, dinden çıkmalara kadar varmıştır.
İslam ümmeti içindeki ihtilafların, bölünme ve parçalanmanın, grupçuluk ve hizipçiliğin, itaatsizlik ve baştanımazlığın Müslüman toplumları ne hale getirdiğini, günümüzde de gözlerimizle görüyor ve bunun ıstırabını hep birlikte çekiyoruz. Ümmet olma vasfına sahip olmadığımız gibi, ayrı milletlere ve pek çok ülkelere bölünmüş halimizle, kendi milli hudutlarımız ve coğrafyamız içinde de birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi sağlayabilmiş değiliz.
İslam toplumlarının fitneden kurtulabilmesi, ihtilaflara düşmemesi için müşterek bir düşünce ve hareket tarzına sahip olmaları gerekir. Bu ise belli bir şahsın veya bir grubun düşünce ve hareket tarzı olamaz. İşte Peygamber Efendimiz, bunu da açıkça tespit ve tayin etmiş, “Sizin üzerinize gerekli olan benim sünnetime, yoluma ve doğru yola ulaştırılmış Hulefayı Raşidin’in sünnetine sımsıkı sarılmanızdır.” buyurarak ortak hareket noktasını göstermiştir.
“Ortalık kargaşa içindeyken ibadet etmek, bana (kavuşmak üzere) hicret etmek gibidir.” (Müslim)
Bütün bu olumsuz durumlara rağmen çaresiz de değiliz. Bize düşen, tarihin bize sunduğu tecrübeleri kullanarak Allah ve Resulünün uyarılarını dikkate alarak ümmet bilinci ve şuuruyla hareket etmektir.
Âcizane aşağıda belirttiğimiz konularda da dikkatli olursak evvel Allah’ın izniyle fitnelerle baş edebileceğimizi düşünüyorum.
1. Allah’ın bize farz kıldığı ilimleri öğrenmek. Bunlar; itikat, fıkıh, ahlak ve meslek bilgisidir. Sağlam ve sarsılmaz bir imana, doğru ibadet şekillerine, temiz bir Muhammedi ahlaka sahip olursak inanç ve ibadet noktalarındaki ifsada geçit vermemiş olacağız. Herkes yapmış olduğu meslek ile ilgili en iyi ve doğru bilgiye sahip olursa dünyayı imar etme noktasında önemli bir adımı atmış olacağız. Kazanacağımız bilgi ve irfanla hem kendi ümmetimizi hem de bütün insanlığı içinde bulunduğu bu fitne ortamından Allah’ın izniyle kurtaracağız.
2. Gönül ehli insanlarla, ilim ehli insanlarla yani ariflerle, salihlerle, bildiğiyle amel eden insanlarla düşüp kalkmaktır. Bilgi eksikliğimizi işinin ehli ve uygulayıcısı olan hocalarımızdan ilim (dünyevi-dini) ayrımı yapmadan almalıyız.
3. Ehil insanlarla istişare etmek. Bildiği ile amel etmeyen, sır saklamayan kişilerle ne istişare etmeli ne de onlara sır vermelidir. Ayrıca vakıf ve derneklerimizde görev verdiğimiz kişilerin de ehil insanlar olmalarına dikkat etmeliyiz. Bilgisiz ve yeteneksiz insanlar fitneye engel olmak yerine bizzat fitne sebebi oluyorlar.
4. İbadete sarılmak. Bugün, İslam ümmeti ibadetsizlik ve duasızlık fitnesiyle baş başadır. Yapılan ibadetlerin de içini (ruhunu) boşalttık. İbadet ve irfani bilginin yoksunu bizler Allah’ın nuruyla bakamaz olduk. Mü’min bakışını kaybettik. Olayların arka yüzünü göremez olduk. Hak ile batılı karıştırır duruma düştük. Biz böyle karışık bir durumdan ancak Allah’ımızın yardımıyla kurtulabiliriz. Allah’ım bizi fitnelere alet eme.
5. İnsan, imanını her şeyden üstün tutmalı, onu korumaya çalışmalı ve imanlı olarak ölmeye gayret etmelidir. Fitne dönemlerinin son sığınağı sağlam bir imana sahip olmaktır. İmanlar sağlam olunca fitneleri atlatmak ve onların içine düşmemek daha kolaydır.
6. Fitne döneminde genellikle yaş ile kuru, iyi ile kötü birbirine karışır. İnsanlar mantıklı olmaktan çok hissi davranırlar. Müslümanlar birbirlerine asla düşman gözüyle bakmamalı ve bu kâfirdir, bu münafıktır diye birbirini suçlamamalı, birbirinin ölümüne fetva vermemelidir.
7. Herkes kendisi için istediğini diğer Müslüman kardeşi için de istemeli, kendisi için istemediği kötü şeyleri diğer kardeşi için de temenni etmemelidir.
8. Her Müslüman bulunduğu yerde birlik ve beraberliği korumaya gayret etmeli, fitnecilere alet olmamalıdır. Ne fitne çıkarıcı ne de çıkarılan fitnelere alet olunmalıdır. Müslümanların birlik ve beraberliğini her şeyin önünde tutmalıyız. İçinde bulunduğumuz vakıf ve dernekler de buna hizmet etmelidir. Müslümanların çıkarı kendi vakıf ve derneğimizin çıkarından önce olmalıdır. Ayırıcı değil birleştirici bir üslup kullanmalıyız.
9. Mümkün olduğunca mevki ve makamlara talip olunmamalıdır. Hele hele ehil değilsek öne çıkıp da ümmetin emanetlerini zayi etmemeliyiz. Bu durumlarda feragat sahibi bir anlayışa sahip olmalıyız. Yeri gelince fitne ve fesada sebep olmamak için haklarımızdan bile vazgeçebilmeliyiz.
10. Gördüğümüz yanlışları ulu orta ve ilgili olmayan kişiler yanında konuşmamalı, yetkili kişilerle iyi niyet çerçevesinde görüşüp onları bilgilendirmeliyiz. Bugün Müslümanlar güya doğruyu söyleme adına kulis yapıyor, Müslümanların birlik ve beraberliğini bozacak çalışmalara alet oluyorlar.
Bugün hareketsizlik ve idealsizlik bizi umutsuzluğa düşürmüş durumda. Doğru bilgiyle, doğru araç-gereçle, doğru planla, imanla, ibadetle, aşkla fitneler üzerine giderek ümmetin üzerindeki fitne bulutlarını kaldırmak için çalışmak boynumuzun borcudur.
Allah’ım hayatın ve ölümün fitnelerinden sana sığınırız.
Yararlanılan Kaynaklar
1. Sohbetler, Zeki Soyak
2. Riyazü’s Salihin, Erkam Yayınları