KAPAK DOSYASI / İnsan İnsanın Yurdudur

KAPAK DOSYASI / İnsan İnsanın Yurdudur

İslam, insanı inşa eder. Bu inşa yalnızca uhrevi bir boyutta olmayıp aynı zamanda ve belki de daha çok dünyevi olanla ilgilidir. Yani İslam bizim iman, ihlâs, ibadet gibi durumlarımıza baktığı gibi sosyal, siyasal ve beşeri ilişkilerimizle de ilgilidir ve ilgilenir. Diyebiliriz ki ‘insani’lik ve ‘İslami’lik bir bütünün parçaları gibidir ve insani ilişkilerini olumlu bir çizgiye oturtamayan bir kişi İslami yönden de eksiktir. Bunun önemini Allah Resulü’nün aleyhisselam şu sözü en güzel şekilde gözler önüne seriyor: “Cehenneme girmeyecek kimseleri size bildireyim mi? Cana yakın, yumuşak huylu ve kolay geçinilen herkes.” (Tirmizi, Kıyame, 45)

Tarih boyunca hiçbir nebi yoktur ki güvenilmez, sevimsiz, aksi, yalancı, iftiracı, laf taşıyan, kusur arayan, gıybet müptelası, cimri, itici, temizliğe önem vermeyen, hele verdiği sözlere hiç dikkat etmeyen, başkaları umurunda olmayan, zalimlik bir yana zulme ses çıkarmamak gibi pasif bir rol oynayan, tûl-i emel peşinde, bencil, kibirli vs. biri olsun. Listeyi daha da uzatabiliriz. Bu tür olumsuz vasıfları bir peygambere yakıştıramayız değil mi? Peki ya peygamberlerin varisi, onların mücadelesini günümüzde omuzlamak derdinde olan biz mü’min, muvahhid kimselerde neden çokça görüyoruz?

Yukarıda saydığımız olumsuz vasıfların çoğu insanın diğer insanlarla olan ilişkileriyle ilgiliydi. Gelin şimdi biraz daha yakından bakalım acaba ‘insan’lık sınavında sınıfta kalıyoruz da haberimiz mi yok?

Derdinden Ne Haber?

Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur, gibi klasik bir giriş yapmayacağım bu başlığın altına. Bu zaten malumu ilam olur. Ancak şunu sormak isterim ki, derdimiz yalnız kendimizle mi ilgili, yoksa başkalarının derdiyle de dertlenebiliyor muyuz? En yakınımızdaki başkasından en uzağımızdaki başkasına kadar derdiyle dertlenmemiz gereken herkes. Aile fertlerimiz, komşumuz, akrabalarımız, arkadaşlarımız, mahallemizdeki tanımadığımız insanlar, ülke coğrafyamız, ümmet fertleri ve tüm insanlık… Tüm insanlığın yükünü omuzlarımızda hissedebiliyor muyuz? Savrulan gençlik, kayıp giden nesiller, aç, biilaç insanlar umurumuzda mı yoksa ödeyeceğimiz taksitler, alınacak ihaleler, oturulacak makamlar mı ana gündem maddemiz?

Müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak çabamız nerede kaldı? Bosna, Çeçenistan, Afganistan savaşlarında duyarlılığı üst seviyelerde olan, bilfiil o topraklara gidenleri geçtik kolundaki bileziği çıkarıp verenlerimiz nereye gitti? O güzel insanların hepsi o güzel atlara binip gitmedi elbette ama ne zaman çıkacak yine sahaya bu güzel insanlar? Ne zaman tutunacağız birbirimize? Ne zaman diyeceğiz;

“sen oradan kıracaksın zinciri

ben buradan

bir gün mutlaka kavuşacak

ellerimiz

her şey

aydınlığa çıkmak için

her şey

‘mutlak bir’ için…”

Yanı başımızda Suriye’de, gözlerimizin önünde gerçekleşen kıyam, ümmetin duyarsızlığıyla kıyıma dönüştü. Denizlerde boğulanların haddi hesabı yok. Kan ağlayan Arakan’ın feryad edecek mecali kalmadı. Filistin, Mısır meselesi kangrene dönüştü. Yine de bir Anadolu kaldı ses çıkaran ama yetersiz. Hani, “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhari, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66) idi? Uzuvlarımız koparılıyor, hissedebiliyor musunuz?

Hazreti Peygamber’in, “Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmanına teslim etmez. Kim, mü’min kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanın kusurunu örterse, Allah da kıyamet günü onun kusurunu örter.” (Buhari, Mezalim, 3; Müslim, Birr, 58) sözündeki erdemleri tekrar kazanmalıyız. Tekrar kazanmalıyız ve kardeşlerimizin ihtiyaçlarını gidermeliyiz ki kıyamet günü huzura çıkmaya yüzümüz olsun.

Bir Kardeşlik Vardı!

Kardeşlik diye bir kavramımız, kaygımız, kavgamız vardı bizim. Hani Medine’de Ensar-Muhacir örnekliğinde zirveye ulaşan, hani ölüm pahasına da olsa isar tabloları yaşanan kardeşlik. “Eğer mü’minlerden iki grup savaşırlarsa, o zaman ikisinin arasını düzeltin. Fakat eğer ikisinden biri diğerine saldırırsa, o takdirde saldıran grupla Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın. Bundan sonra eğer dönerse, böylece ikisinin arasını adaletle düzeltin, (onlara) adil davranın. Muhakkak ki Allah, adaletle davrananları sever.” Savaşmak pahasına da olsa kardeşlerin arasını düzeltmek emri ve devamında yine vurguyla: “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat, 10) ayetinde de konu edinen kardeşliğimiz. Ancak mü’minlerin kardeşliği ve mü’minlerin ancak kardeşliği… Şimdilerde arasını düzeltecek kardeşlerimiz bile kalmayacak neredeyse. Yeri geldiğinde din kardeşliğini kan kardeşliğinin bile önüne geçirdiğimiz günleri özlüyoruz. Aynı karından olmayı vurgulayan (karın-daş) kardeşliği de aynı annedenmiş gibi olduğumuz (ümm: Arapça anne) ümmet kardeşliğini de unuttuk şu günlerde. Hırslar, ihtiraslar yakıp kavuruyor. Nifak ve fesat tohumları boy verdi, hâlbuki kökünü kurutmalıydık.

Mikrodan makroya ırkçı/faşist/taassubi tutum her alanda kendini gösteriyor. Ulus devletlere bölündüğümüz yetmiyormuş gibi onlar da kendi içinde bölünme peşinde. Dar bakış açıları, diğerine tahammülsüzlük, körü körüne ittiba, zoraki biat anlayışları İslami hareketi tıkamış durumda. Bırakın tüm yeryüzü mazlumlarının umudu haline gelmeyi etrafımızdaki insanları bile kaybediyoruz. Oysa Hazreti Peygamber etrafındaki münafıklarla bile iş yapabilmiş değil miydi? Hem de onların nifaklarını bile bile. Bize ne oluyor da beraber yol yürümekten ayaklarımızın aşındığı dostlarımızı terk eder, gözden çıkarır olmuşuz? Bir kişiyi bile kaybetmeye tahammülümüz olmamalı. Peygambere yöneltilen “Eğer onlara sert davransaydın etrafından dağılır giderlerdi.” (Âl-i İmran, 159) ilahi hitabı aklımızdan çıkmamalı ve bu basit insani erdemi bile ihmal etmemeliyiz.

Lâ Tecessesû!

“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhametlidir.” (Hucurat, 12)

Hucurat Suresi, içeriğindeki emirler ve ikazlarla biz Müslümanlar için manifesto niteliğinde bir suredir denilebilir. Bu ayette de zandan ve gıybetten kaçınma emirlerinin yanı sıra bir emir daha geçmekte ki dikkate şayan: Ayıpları araştırmama. Modern zamanlarda yitirdiğimiz güzide erdemlerden. Herkes hakkında her şeyi o kadar rahat konuşur olduk ki sözün eğriliği doğruluğuna dikkat etmememiz bir yana bir de konuşacak malzeme üretme amaçlı insanların ayıplarını araştırmak gibi hastalık peyda oldu.

“Birbirinize haset etmeyin, kin tutmayın. Başkalarının ayıplarını araştırmayın, konuştuklarını dinlemeyin, müşteri kızıştırmayın. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.” (Müslim, Birr, 30) hadisinde de geçtiği üzere eğer kardeşlik gibi bir derdimiz varsa bu hatalardan da vazgeçmeliyiz. Haset ve kin ürünü olan hataları araştırmak tavrı halinde değil tam tersine örtmek gibi bir gayret içinde olmalıyız. Bir kardeşimizin küçülmesi bizi büyütmez. Hele ki bunun bizim çabamızla olması, altından kalkılmayacak bir hata olarak kıyamet günü karşımıza dikilebilir.

Son Çağrı

Gelin hep birlikte insan olduğumuzu yeniden hatırlayalım ve hatırlatalım.

İnsanları kendimize değil kendilerine gelmeye, özlerine dönmeye çağıralım.

Batı’nın “İnsan insanın kurdudur.” felsefesini yerle bir edip “İnsan insanın yurdudur.” ilkesini ikame edelim.

Allah Teâlâ’nın son çağrısı Kur’an’ı yeniden yüreklere nakşetmek için canla başla mücadele edelim. Çünkü eğer bugün, bu insan (fıtrat) ve İslam çağrımızı yinelemezsek, yenilemezsek yarın çok geç olacak. Çocuklarımıza savaşlar içinde bir dünya bırakacağız, tabi onu bile bırakabilirsek…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.