KAPAK DOSYASI / Günah ve Düşmanlıkta Değil İyilik ve Takvada Yardımlaşmak – ilkadim DergisiKAPAK DOSYASI / Günah ve Düşmanlıkta Değil İyilik ve Takvada Yardımlaşmak – ilkadim DergisiKAPAK DOSYASI / Günah ve Düşmanlıkta Değil İyilik ve Takvada Yardımlaşmak – ilkadim DergisiKAPAK DOSYASI / Günah ve Düşmanlıkta Değil İyilik ve Takvada Yardımlaşmak – ilkadim DergisiKAPAK DOSYASI / Günah ve Düşmanlıkta Değil İyilik ve Takvada Yardımlaşmak – ilkadim Dergisi

KAPAK DOSYASI / Günah ve Düşmanlıkta Değil İyilik ve Takvada Yardımlaşmak

KAPAK DOSYASI / Günah ve Düşmanlıkta Değil İyilik ve Takvada Yardımlaşmak

Cenab-ı Hakk’ın insanlık için en büyük ihsanı ve ikramı, Din-i Celil-i İslam’dır. Bu dünyada en büyük nimet İslam ile müşerref olup onun bize bildirdiği hususlara iman etmek, emirlerini yerine getirmek, nehiylerinden sakınmak; İslam’ı bize tebliğ eden Peygamber Efendimiz aleyhisselam’ın sünnetine tam manasıyla sarılmak; Kur’an-ı Azîmü’ş-Şân’ı öğrenmek, yaşamak, başkalarının öğrenmesine ve yaşamasına vesile olmaktır.

Yani Allah’ın rızasına muvafık bir hayat yaşayıp, öbür âleme hakiki iman ile gidebilmektir. Din-i Celil-i İslam mü’minlere bu hususlarda birbirleriyle yardımlaşmalarını daima tavsiye etmektedir. Mâide Suresi’nde mealen şöyle buyruluyor: “İyilik ve takva’da yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.” (Maide, 5/2)

İyilik Sevdiğin Şeylerden Allah İçin Vazgeçmendir

Ayeti kerime’de geçen ve “iyilik” diye tercüme olunan “el-birr” kelimesi, ihsan, hayrın ve iyiliğin en mükemmeli, Allah’ın rahmeti, rızası ve cenneti gibi manalara gelmektedir.1 Kur’an-ı Kerim’in muhtelif ayetlerinde “el-birr” yani “iyilik” şu şekilde geçmektedir;

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe (el-birr) asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Maide,3/92)

“İyilik, (el-birr) yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik (el-birr), Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.” (el-Bakara, 2/117)

Günümüzde iyilik kavramı, iki büyük tehlikeyle karşı karşıya kalmıştır. Bu tehlikelerden birincisi, iyiliğin kişinin kendi faydası ve menfaatine olan şeyler olarak algılanmaya başlamasıdır. İkinci tehlike ise sadece Allah rızası için yapılması gereken hayrın ve hayırseverliğin yerini zaman zaman bilinçli ya da bilinçsizce reklam ve gösterişin almasıdır.

Takva: Yaratanına Karşı Saygı ve Sorumluluk Duyma Hassasiyeti

Takva, dinin emir ve tavsiyelerine uyma, haram ve günahlardan kaçınma hususunda gösterilen titizlik anlamında bir kavram.

Klasik müfessirler takvâya ve aynı kökten gelen emir kiplerine genellikle “Allah’tan korkun” anlamını vermiştir. Söz konusu fiilin kökü “korku” anlamını da içermekle birlikte bu, korkunç bir şeyden çekinmeyi değil seven birinin sevdiğinin gönlünü incitmekten çekinmesini, yaratanına karşı saygı ve sorumluluk duyma hassasiyetini ifade eder. Bu bağlamda takva karşılığı olarak önerilen “Allah bilinci, Allah’a karşı sorumluluk bilinci” ifadeleri kavramın içeriğine daha uygun görünmektedir.2

Takva, Kur’an-ı Kerim’de üç mertebe üzerine zikr olunmuştur.

Birincisi ebedî azaptan korunmak için şirkten uzak durarak ehli imandan olmaktır.

İkincisi büyük günahları işlemekten ve küçük günahlarda ısrar etmekten uzak durup farzları ifa etmektir.

Üçüncüsü de kalbini meşgul eden ve Hakk’ı unutturan her şeyden yüz çevirip, bütün mevcudiyeti ile Hak Teâlâ’ya yönelmektir. “Ey İman edenler Allah’tan hakkıyla korkun” (Âl-i İmran, 3/102) mealindeki ayeti kerimede geçen تقاته حق ifadesinden maksat da bu üçüncü mertebedir.”3

Âl-i İmran Suresi’nde ise şöyle buyrulmaktadır: “Rabbinizin mağfiretine ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun. O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da iyilik sahibi olanları sever.”

Sevgili Peygamberimiz “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et!” buyurmuş, bunun üzerine “Ey Allah’ın Resulü! Kardeşim mazlum ise yardım ederim, zalim ise nasıl yardım edeyim?” diye sorulduğunda, Hz. Peygamber aleyhisselam “Onun zulmetmesine engel olursun, senin ona yardımın budur.” cevabını vermiştir.4

Her türlü hayrın en kemal noktası olan Birr’i / iyiliği tamamlayan, Allah’ın emri ibadetler vasıtasıyla, takvaya ulaşmak üzere hazırlanmış plan çerçevesinde, bir hayat sürmek ve neticede kurtuluşa ermek, bizim en temel görevimizdir. Rabbimiz merhametiyle hem takva ehli olmamızı istemiş hem de takvaya ulaştıracak birr yani iyilik yollarını tarif buyurmuştur. Bütün Müslümanların dünyada izzet ve şeref içinde yaşamaları için birbirimize iyilik ve takvada yardımcı olmamızı arzulamıştır.

Takva gereği yeryüzünde Allah’ın seveceği salih mü’minler olarak yaşama mücadelesinde yardımlaşmamız gerekiyor. Mesela sabah namazına kaldırmada da birbirimizle yardımlaşmamız gerekiyor. Kötü sözü kullanmama konusunda da kardeşimize yardım etmemiz gerekiyor. Kardeşimizin çocuk yetiştirmesine yardım etmemiz gerekiyor. Camiye cemaate gelemiyorsa yardım etmemiz gerekiyor. Ülkesindeki savaş, zulüm vb. sebeplerle bize sığınmış kardeşlerimize yardım etmemiz, sahip çıkmamız, destek olmamız gerekiyor.

Dünya Hayatında Rezil Olmak

Rabbimizin bu ilahi ve evrensel ilkelerine uymaz yani iyilik ve takvada yardımlaşmayıp günah ve kötülükte yardımlaşırsak ne olur? Cevabını yine Kerim kitabımız Kur’an’dan öğrenelim;

“Hani, biz İsrailoğullarından; Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. Hani; Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız diye de sizden kesin söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz. Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu hâlde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab’ın (Tevrat’ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Bakara, 83-85)

Tefsir ilminde önemli bir kaide olan “Sebebin hususiliği, hükmün umumiliğine mani değildir” ilkesi gereği, her ayetin bize nazil olduğunu, bize mesajlar verdiğini unutmamalıyız. Bu ayetlerin İsrailoğullarının şahsında bizlere hitap ettiğini düşünürsek sorumuzun cevabı tam da ayetlerde bahsedildiği gibi dünya hayatında rezilliktir. Dünya ölçeğinde son 30 yılı düşündüğümüzde Irak’ta 1,5 milyon, Libya’da ise 50 bin kardeşimizi kaybettik. 500 bin kişinin öldüğü Suriye’deki savaş ayrı bir kapanmaz yara açtı tüm Müslümanların yüreğinde ve hala kanıyor, milyonlarca insan öldü. Milyonlarca kadın dul, çocuklar yetim kaldı. 1,5 milyar İslam aleminin içinde bulunduğu durum rezillik değil de nedir? Hele Arakan’da yapılan katliam ve zulümleri gördükçe insanlığımızdan utanıyor, rezilliğimizin dip yaptığını görüyoruz. Rabbimiz ahirette şiddetli azabından emin eylesin bizleri.

Yeniden Hayra Anahtar Şerre Kilit Olmalıyız

Bizler, iyiliği yeryüzüne öğreten, iyilik ve takvada yardımlaşan, kardeşini kendi nefsine tercih eden bir medeniyetin mensuplarıyız. Bu medeniyet, ulaştığı her yeri, mescit ve camiler, vakıflar, hanlar, hamamlar, imarethaneler, yetimhaneler, şifahaneler, mektep ve medreseler, çeşme ve sebiller, köprü ve kervansaraylarla donatmıştır. Bu medeniyetin mensupları, iyiliğe öncü, iyilere yol arkadaşı olmayı kendilerine hep şiar edinmişlerdir. Bizim medeniyetimiz, insan onur ve haysiyetini incitmemek adına ihtiyaç sahipleri için sadaka taşlarını düşünecek kadar ince bir anlayışa sahiptir. Bizim medeniyetimiz, soğuk kış günlerinde barınmaları için kuşlara ev yapacak kadar merhameti kuşanmış saygın bir medeniyettir.

Ancak ne hazindir ki, bugün iyiliğin hayat bulduğu topraklardan, iyilerin imar ettiği kimi şehirlerden kan ve barut kokusu yayılıyor. Kötülükler, dünyanın dört bir yanını her geçen gün kuşatıyor. Bu manzara karşısında, İslam âlemi, Kur’an’ın “İyilik ve takva’da yardımlaşın, ama günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın” ilahi mesajını anlayıp gereğini yerine getirerek bu zelil durumundan kurtulabilir. Zamana tanıklık eden ve “Ben Müslümanım!” diyen herkes, iyiliğin yeniden bu coğrafyada ve bütün dünyada hâkim kılınması için seferber olmalıdır. Her bir mü’min, en yakın çevresinden başlamak üzere her işinde hayra anahtar, şerre kilit olmayı kendine ilke edinmelidir.

Dipnot

1- Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, cilt 2, sayfa 1145

2-TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 39, sayfa: 484-486

3- Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, cilt 2, sayfa 1153

4-Buharî, Mezalim, 4, İkrah, 7

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.