KAPAK-Davranışları Yönlendirme

Eğitim sadece bir kültür ve bilgi kazanım vasıtası değildir.
Edinilen bilgilerle kişilerin yönlendirilmesi, diğer bir ifadeyle ilim verilirken, ilmin öncülüğünde yön ve hedef tayini yapılması da gerekmektedir.
Hayalden hakikate,
Kötüden iyiye,
Lüzumsuz olandan lüzumlu olana,
Faydasızdan faydalıya,
Geçicilikten sürekliliğe,
Rastgelelikten planlıya,
Dağınıklıktan disipline,
Toptancılıktan tedriciliğe,
Ferdiyetçilikten cemaatçiliğe,
Beceri gösterilemeyen sahadan beceri gösterilen sahaya,
Hülasa olarak bütün sahalarda: Olumsuz olandan olumlu olana yönlendirmek lazımdır.
İnsan doğruya yönlendirilmezse yanlış şekilde akıl yürütür, algılar ve yorumlar. Böyle olunca elde edilen bilgiler de yanlış sahalarda kullanılır. Nükleer çalışmalar yapan bir kişi doğru yönlendirilmezse ilmi ile insanlığı felakete götüren neticelere varabilir. İnsanı yönlendirirken, akıl yürütmesi yönlendirilmelidir. Tefekkürü, düşünmesi yönlendirilmelidir.
Bir adam sabahtan akşama kadar beynini fuhuşla meşgul ederse bu insanın feraseti, basireti körelir. Bir kişi sürekli nasıl para kazanacağını düşünür, helal-haramı da unutursa; akıl yürütmesini, muhakemesini, tefekkürünü bu yönde yönlendirirse dünyevileşir, zarar eder.
İnsan önce düşüncesini İslamlaştırmalıdır. Düşünce İslamlaştırılmazsa hayatın hiçbir tarafı İslamlaşamaz. İnsan, düşüncesini İslamlaştırırsa hep hayır düşünür. İnsanlığın hayrına, faydasına ne yapabileceğini düşünür. Sürekli üretken olur. Hatta kafasında düşündüğüne, ürettiğine zamanı, imkânı yetişemez. Kalemi yazmaya yetişemez, ciltlere sığdıramaz. Kötü düşünen de olumsuz yönde aynı üretkenliktedir. Öyleyse insanların düşüncesini ferde ve topluma faydalı olana, İslamî olana, insanî olana yönlendirmelidir.
Toplumda insanlar hayatlarını hep sû-i zan üzerine bina etmişler. Bu çok kötü bir durumdur. Bilgisi olmadığı konuda Müslüman hüsn-i zan beslemelidir. Çok açık deliller, şahitler varsa zaten ortada zan kalmaz, kesin bilgi vardır. Çünkü İslam’da beraet-i zimmet asıldır. İslamî nizam ile beşerî sistemlerin arasında farkların en büyüğü beraet-i zimmettir. Yani deliller ortaya konulana kadar kişi suçsuzdur. Beşerî sistemlerde kanunlara konulsa dahi uygulamada bunun sağlanması çoğu zaman mümkün olmamaktadır.
Hüsn-i zan imandandır. En küçük aileden topluma, devlete kadar bütün toplumda hüsn-i zan olmadıkça insanların huzuru, birlikte sevgi toplumu meydana getirmeleri, birbirlerinin hak ve hukukuna riayet içinde yaşamaları mümkün olmaz. İnsanların huzuru kalp iledir. Kalp huzuru olmazsa bedensel ameller riyaya girer.
Yalan, riya, süm’a vb. kötülüklerden sıdk, rıza ve ihlâsa yönlendirme, Allah emrettiği için bir işi konuşmak ve yapmak, amelden önce amele ilk basamaktır. Dili yalandan doğruya yönlendirme. Allah’ın razı olmadığı amellerden, razı olacağı amellere yönlendirme. Sonra da amelleri ihlâsla yapmaya yönlendirme ise diğer aşamalardır.
İnsanlar dünyadan ahirete yönlendirilmezse ne nizam-ı İslam için fedakârlık yapabilir ne de o uğurda çalışabilir.
İslam nizamının yaşanması, yaşatılması ve bu uğurda fedakârlığa yönlendirme insanları dünyadan ahirete yönlendirmenin tabii sonucudur.
İslam nizamının hâkimiyeti için fedakârlığa yönlendirirken çocuklara ‘Ümit vermek’ çok mühimdir. Müslüman ümitli olmaya şartlanmalıdır. Çocuklarımızı İslam’ın hâkimiyeti için gayret noktasında yönlendirmede küfür ve şirkin köksüzlüğü iyi anlatılmalıdır. Onların zahiri, geçici hâkimiyetlerine çocuk aldanmamalı. Yenilmez, bileği bükülmez süper güç zannetmemelidir. Küfrün temsilcileri yelkovan dikeni gibi sadece haşırtı yaparlar, su üzerini kapatan çer çöp gibidirler. Bir müddet suya hâkim gibi gözükürler ama sonunda su kalıcı onlar gidicidir.
Çocuklardan, gençlerden İslam hâkimiyeti için gayret ve fedakârlık beklenirken şu üç noktaya dikkat edilmelidir.
1. İslam, Allah’ın nizamıdır ve o mutlak hâkim olacaktır. İslam nizamı sadece Müslümanlar için değil tüm insanlığın faydası, emniyet ve huzuru için olmazsa olmaz bir nizamdır, sistemdir. Herkesin inancı, dini yaşantısı, mal-can namusları emniyet altındadır. Bu konuda insanlar-öğrenciler iyice bilgilendirilmelidir. Bu olmazsa yeryüzünde huzur bulmak, mümkün değildir. Zulümlerin, haksızlıkların ortadan kalkması mümkün değildir. İlk olarak buna kesin bir inançla inanacağız ve inandıracağız.
2. Küfür ve şirk köksüzdür, şeytan nizamıdır. Neticede yok olup gidecektir. Küfür ve şirkin köksüzlüğü, zulüm olduğu, insanları saâdete götüremeyeceği iyi anlatılmalı, küfürden mutlaka nefret edilmeli, ettirilmelidir.
3. Allah’ın nizamı sevilmeye ve fedakârlık edilmeye layık olan tek hayat tarzıdır. Mutlak anlamda sevilmeli ve sevdirilmelidir.
Sonra da “haydi sevdiklerimiz için fedakârlığa” denilerek yönlendirilmelidir. Hasretini çektiği için, sevdalısı olduğu için, sevdiğine kavuşmak için kim hangi fedakârlığı yapmaz ki. İnsanların fedakârlığı bizim bu üç maddeyi önemsememize ve yönlendirmemizdeki başarımıza bağlıdır. Bu anlamda bu üç husus çok mühimdir.