KAPAK-Allah’a Teslimiyetin Alametleri: Rükû ve Secde

KAPAK-Allah’a Teslimiyetin Alametleri: Rükû ve Secde

Allah Teâlâ insanı, kendisinden çok güçlü, kusursuz ve yüce bir varlığa inanma fıtratında yaratmıştır. Bu özellik insanoğlunun acziyetini kavramasına vesile olur. Aciz olan insan, rükû ve secde ile Allah’ın otoritesini koşulsuz şartsız kabul ettiğini gösterir. Beş vakit namazını tam olarak kılan bir Müslüman günde kırk kere rükû ve seksen kere secde eder.

Daha nice hikmeti bulunan ve Efendimiz aleyhisselam’ın “dinin direği” olarak nitelendirdiği namaz ibadeti, bu açıdan bakıldığında Allah’ın yüceliği ve büyüklüğü karşısında kulun acizliğini idrak edip, Allah’ın otoritesine teslim olduğunun somut bir göstergesidir.

Rükû

Rükû sözlükte “eğilmek” anlamına gelir. Namazın ana unsurlarından olan rükû, eller dizlere değecek şekilde öne doğru eğilmek demektir. Hz. Peygamber’in uygulamasına en uygun rükû şekli, sırt ve baş düz bir satıh oluşturacak biçimde eğilmektir.1 Namazda rükûda iken yaptığımız tesbihatın (Subhane Rabbiye’l Azim) manası ise şöyledir: Azamet sahibi Rabb’im her türlü eksiklikten münezzehtir.

El-Azim, Allah Teâlâ’nın ism-i şeriflerinden olup, büyük, yüce ve ulu anlamlarına gelmektedir. Allah Teâlâ, zât ve sıfatları bakımından en büyüktür. Mutlak ve ekmel büyüklük Allah’a mahsustur. O, hiçbir şekilde âciz bırakılmayacak olan Kâdir-i mutlaktır. Akıl, O’nun büyüklüğünü idrâkten âcizdir.2 Kul, bu azamet karşısında hiçliğini kavrayarak bunu ifade edebilmek için saygı ile öne eğilir.

Rükû ayrıca, kulun Rabbi karşısındaki duruşunu simgeler. O’nun emirleri karşısında başı eğik, yasakları karşısında boynu bükük bir şekilde tam bir teslimiyetle sadece O’nun önünde eğilir. Kul hayatının her anını O’nun rızasına uygun şekilde yaşayacağını ve başka ideolojiler, otoriteler karşısında asla boyun eğmeyeceğini, tek ve en büyük otorite olan Rabb’inin nizamına itaat edeceğini gösterir. Bu bağlamda rükû, Müslümanın şahsiyet ve kimliğini teşkil eder.

Nitekim Maide suresi 55.ayet-i kerimesinde şöyle buyrulur: “Sizin asıl dostunuz Allah’tır, O’nun Resulüdür ve namazlarını kılan, zekâtlarını veren ve rükû eden mü’minlerdir.” Diğer bir ayet-i kerimede ise Allah’a iman etmeyenlerin durumları anlatılır: “Onlara; Allah’ın huzurunda eğilin (Rükû edin), denildiğinde eğilmezler.” (Mürselat, 48)

Secde

Secde; sözlükte “eğilmek, boyun eğmek, tevazu ile alnı yere koymak” anlamındaki sücûd masdarından gelen bir fıkıh terimi olarak namazda alın, burun, el ayaları, dizler ve ayak parmakları zemine değecek şekilde yere kapanmayı ifade eder.3 Namazda secde halinde iken yaptığımız tesbihat (Subhane Rabbiye’l Â’lâ), yüce ve her şeyden üstün olan Rabb’im her türlü eksiklikten münezzehtir anlamına gelmektedir.

El-‘Aliyy ismi şerifinin manası ise, Allah Teâlâ, insan tasavvurunun tahayyül edeceği her şeyden daha büyük, daha yüce ve daha yüksektir manasındadır. İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından O’ndan daha yüce bir varlık yoktur. O’nun yüksekliği cisimlerin sahip olduğu türden değildir. Yücelik ve üstünlük bakımındandır.4 Rükûda iken yaptığımız tesbihat ile anlam olarak birbirlerine yakındır. Her şeyin zıddı ile kaim olduğu malumdur.

“Azim” isminin zıddı “hakir”, “âlî” isminin zıddı ise “süfli”, “aşağı” veya “alçak”tır. Kul, Allah’ın yüceliği karşısında uzuvlarının en yükseği ve en kibar yeri olan yüzü ve başıyla yüceler yücesi Allah’a tazimini sunar ve yüceliğini takdis eder. Efendimiz aleyhisselam bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur; “Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!”5 Çünkü secde hali, insanoğlunun acziyetini tefhim ettiği doruk noktadır ve kul, hayatının her safhasında sadece Allah’tan yardım isteyerek O’nun hükmüne razı olur. Bundan dolayı secde anında duanın kabulü umulur.

Namazın içindeki farz olan secde haricinde üç çeşit secde daha vardır:

Sehiv (Yanılma) Secdesi: Namazda yanılarak, farzın tehiri ya da vacibin terki sehiv secdesi gerektirir. Anlamsal olarak bakıldığında ise namazda Allah’ın yapmamızı emrettiği rükünlerde insanın acziyetinden kaynaklanan şaşırma, yanılma sonucu bir nevi af niteliğinde olan secde türüdür.

Tilavet Secdesi: Kur’an-ı Hakim’de yer alan 14 secde ayetinden birinin okunması ya da işitilmesi durumunda yapılan secdedir. Efendimiz aleyhisselam bir hadisinde şöyle buyurur; “Âdemoğlu secde âyetini okuyup secde edince şeytan ağlar ve ‘Vay benim halime! Âdemoğlu secde etmekle emrolundu ve hemen secde etti; cennet onundur. Ben ise secde etmekle emrolundum ama secde etmekten kaçındım, bundan dolayı cehennem benimdir’ diyerek oradan kaçar.”6

Secde ayetlerinin bir kısmında muhatap direk olarak mü’minlerdir. Diğer bir kısmında ise Allah’a secde etmekten imtina eden müşrikler anlatılır. Bu ayetleri okuyan veya işiten bir kul, hem emre itaat ederek hem de secde etmeyen müşriklere muhalefet ederek secde eder.

Şükür Secdesi: Kulun dilediği bir şeyin olması veyahut bir musibetten kurtulması üzerine, gerçekleşen ve mutluluk veren olayın ancak Allah’ın izni ve inayeti ile olduğunun, O dilemeksizin olmayacağını idrak edip teşekkür mahiyetinde yaptığı secdedir.

Görüldüğü üzere rükû ve secde kulun acizliği neticesinde Allah’a muhtaç olduğunu anlamasıyla O’na gönülden saygı duyarak yüceliğini kabul, emir ve yasaklarına da razı geldiğini; yani tam bir teslimiyetle O’na itaat ettiğinin göstergesidir. Rabb’im teslimiyetimizi bu şuurla yapmamızı nasip eylesin. Amin.

Dipnotlar ve Kaynakça

1. İslam İlmihali 1, TDV Yayınları

2. Prof. Dr. Mehmet Bulut, Delilleriyle İslam Akaidi, ErkamYayınları

3. İslam İlmihali 1, TDV Yayınları

4. Prof. Dr. Mehmet Bulut, Delilleriyle İslam Akaidi, ErkamYayınları

5. Müslim, Salât 215; Ebû Dâvûd, Salât 148; Nesâî, Tatbîk 78

6. Müslim, İman 35

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.