KAPAK-Aile ve Merhamet

Aile, ilk insan Hz. Adem ve ailesi ile birlikte hep var olmuş ve günümüze kadar gelmiştir. İnsanoğlu, aile ve toplum içinde en güzel şekilde yaşayan, hayat programı bu kodlar ile düzenlenmiş Allah azze ve celle’nin yarattığı en mükemmel varlıktır.
Merhamet acıyı hissetmeye dayalı bir duygudur. İnsana verilen ve onu tamamlayan en güzel duygulardan biri de merhamettir. Merhamet; empati kurmak, ikram etmek, kardeşlik gibi güzel hasletlerin başlangıç noktasıdır. Merhameti olan insan acır, paylaşır, ikram eder, affeder, cömertlikte bulunur. Merhameti olan insana da merhamet olunur, merhameti olmayana ise merhamet olunmaz.
Aile ve merhamet ise iki güzelliğin buluşma noktasıdır. İnsan ancak ailede tamam olur, en güzel ortamını ailede bulur. Bu korunaklı ve güzel ortamda güzel duygular gelişir ve bu güzel duygularla da insan “en güzel surete” doğru gider. (Tin, 4)
Merhamette en üst makam-mevki Allah katında olan, Allah azze ve celle’nin rahmet ve merhametidir. Kendi ifadesi ile “O merhametlilerin en merhametlisidir.” (Yusuf, 92) O’nun merhametinin bir cüzü ile yeryüzündeki tüm merhamet sahipleri paylarına düşeni almışlardır. Gerek kuşların yavrusuna olan merhameti ve gerekse bir annenin yavrusuna olan şefkat ve merhameti işte o bir cüz merhamet sebebi iledir.
Merhamet yoksunları ise zalimlerdir. Merhamet yoksa acı vardır, gözyaşı vardır, zulüm vardır.
Peki aile içinde merhamet uygulamaları nasıl olmalıdır? Anne-baba çocuklarına ve eşler birbirlerine, evlatlar anne-babaya merhameti ne zaman ve nasıl göstermiş olur? Anne-baba açısından çocuklarının dünyevi ve fiziki tüm ihtiyaçlarının karşılanması, istek ve arzulara cevap verilmesi gerçek bir merhamet midir? Hata yapınca görmezden gelmek, her nizah ya da tartışmada mutlaka kendi çocuğumuzu kayırmak, benim çocuğum yapmaz demek, onu günahsız görmek hiç toz kondurmadan koruma ve kollama yapmak gerçek bir merhamet midir? Hakkı ve hakkaniyeti gözetmeden, haramı görmeden, hatayı düzeltmeden yapılan bu davranışlar gerçek bir merhamet göstergesi midir?
Ya sabahın erken bir vaktinde evladımız, eşimiz uykuda iken “ne de güzel uyuyor, kıyamadım” diye vaktinde uyandırmadan hayata devam etmek de mi merhamettendir? Maalesef daha çok küçük deyip de kıyamadığımız, namaza uyandırmadığımız yavrumuz bir de bakmışız çabucak büyümüş. Büyümüş fakat namaza soğuk bizim çocuk diyoruz, asıl sebebini bulamadan belki de. Vakti zamanında tesettürle tanıştırmadığımız, daha çok küçük dediğimiz kızlarımız, genç kız olunca tesettürde zorlanıyor belki. Hâlbuki ne de merhametli olduğumuzu düşünmüştük asıl merhametin ne olduğunu anlamadan, idrak edemeden.
Hata elbette merhamette değil. Onu yanlış anlayan ve yanlış uygulayan bizlerde gibi. Merhamet Allah Teâlâ’nın rızasının hemen yanında olandadır. Haramda, isyanda, haksızlıkta merhamet aramamak gerekir. Bir işte, bir uygulamada Allah’ın rızası yoksa orada gerçek bir merhamet de yoktur.
Ya evlatların anne babalarına, büyüklerine merhameti nasıl olmalı? Ayette buyrulduğu gibi “Onlara uf-öf bile deme.” (İsra, 23) emrini iyi düşünmeli ve taviz vermeden sabırla emre uymalıyız. Emre uymalıyız ki cennetin kokusunu alabilelim. Aksi halde değil cennet hayali kurmak, kokusu dahi mahrum edilecektir. Emre uymalıyız ki merhamet olunana merhamet olunur ilkesi gereği bize de merhametle muamele olunsun.
Gelin merhameti yeniden düşünelim, doğru yerde ve zamanda nasıl uygulanır bir kez daha tefekkür edelim. Bilhassa aile içinde daha da anlam kazanan merhamet konusunda vicdanımıza başvuralım. Merhameti Allah’ın rızasında arayalım. Sabah namazı vakti kıyalım çocuklarımıza ve uyandıralım, onları namaza teşvik edelim. Çocuklarımızı tesettüre teşvik edelim, tartışan çocuğumuzun bariz hatasını kapatmayalım ki harama meyletmesin, büyüdüğünde zalimlerden olmasın.
Asıl merhamet Allah’a götüren, cennete ulaştıran ve insana huzur ve mutluluk veren, vicdanları rahatsız etmeyen duygu ve uygulamalardır. Merhamet Allah’tandır ve O’na ulaştırır. Dönüşümüz Allah’adır (Nur, 42). Öyle ise Allah’a ulaştıran merhametin uygulayıcısı olan, şefkat ve merhamet timsali insanlar olmamız duası ile.