Kamer Suresi

Rabbimizin mübarek kıldığı Ramazan Ayına bizleri ulaştıran,bu sene de bu kıymetli ayı idrak etmeyi nasip eden ,bizleri kendine kul kılan,yaratıcımız rabbimize hamdü senalar olsun.Onun adını yücelten ,onun uğrunda bir ömür yaşayan,nefsinin aşırılıklarından korunan,iman edip salih amel işleyen ,Allah’ın rızasını her şeyin önüne geçiren o nasipli kullara ve siz değerli okurlarımıza selam olsun…
Bu bereketli ayda nasibimize düşen sure Kamer Suresi …Rabbimiz hepimize Kamer suresini gereği gibi anlamayı ve yaşamayı nasip etsin.
Suremiz,iniş sırasına göre 37.suredir,mushaftaki sıralamada ise elli dördüncü suredir.Ayet sayısı 55’tir.Suremize ad olan Kamer kelimesi “Ay“ anlamına gelmektedir ve birinci ayette geçmektedir. Mekke’de Mekke döneminin ilk yıllarında Târık Suresinden sonra nazil olmuştur. “İkterabet” sûresi diye de tanınır. Abd ibn Humeyd kanalıyla Enes’ten rivayette o şöyle demiştir: Mekkeliler Hz. Peygamber (sa)’den mucize göstermesini istediler de ay Mekke’de iki kere (ikiye) yarıldı ve bunun üzerine “Kıyamet saati yaklaştı ve ay yarıldı.” âyeti kerimesi nazil oldu.
Diyanet Tefsiri,Kuran Yolu’na göre suremizin konusu şudur:
“Kıyametin yaklaştığı uyarısını takiben müşriklerin inkarcılıktaki inat ve taassupları eleştirilmekte, kıyamet koptuğunda içine düşecekleri perişan hal tasvir edilmekte, ardından hakikatleri yalan saymada ısrarcı davranan geçmiş toplumların başına gelen felâketlerden örnekler verilmekte, suçluların ve takva sahiplerinin âhirette karşılaşacakları muameleyle ilgili uyarı ve müjdelere yer verilmektedir.“
Kıyamet yaklaştı,bunu her geçen gün, bizlere hatırlatıyor.Doğan ölür,gelen gider;baki olan Allah’tır.Ölen kişi için kıyamet kopmuştur;büyük kıyametin vakti,saati Allah katındadır.Bizlere düşen o gün için hazırlık yapmaktır.Nitekim Allah’ın Resulüne bu soru sorulmuştur.Ya Resulullah Kıyamet ne zaman kopacak?Sahabe-i Kiramın aldığı cevap çok düşündürücüdür:Sen o gün için ne hazırladın?Ölüm, hepimize pek çok yakın.Bunun bilincinde bir yaşam sürmeyi Allah hepimize nasip etsin.
Şirk,bir pisliktir;bu pislik temizlenmediği sürece hiçbir şey gerçek anlamını bulamaz.Tevhit olmadan yapılan hiçbir amelin Allah katında bir değeri yoktur.Allah’a eşler koşmak,onu sever gibi başka şeyleri sevmek,ona ulaşmak için aracılar koşmak sonu hüsran olan bir harekettir,davranıştır.Allah bizden halis,katıksız,öz,onu birleyen bir iman istiyor…Bu anlamda suremizde Mekke müşriklerinin inkarları,inat ve şerde ısrarları,taassupları eleştirilir.Mümin;kayıtsız,şartsız Allah’a teslim olur/olmalıdır.Müminin dilinde,gönlünde ;acabalar,eğerler,şüpheler yoktur.Şeksiz ,şüphesiz iman vardır…Müslüman gücünü zaten burdan alır,kafir müşrikler de burdan ,bu noktadan kaybeder.Biz Allah yolunda inancımıza şirk bulaştırmadan yaşadığımız sürece,bu dünyada kaybetsek de gerçekte kazandığımıza iman ederiz.Soy,sop,mevki,makam,para,statü…bizler için amaç değildir.Bunlar Allah’ın bize belli bir süre kullanmamız için verdiği dünyanın geçici nimetleridir.Her nimetin kaynağı Allah’tır.Müslümanın varlığı bunlara bağlı değildir.Bunlarla kendini tanıtmaz mümin kişi hatta bunların ayartıcı gücünden Allah’a sığınır.Bizi kalıcı kılacak olan iman ve salih amellerimizdir.Bir ömür kimleri razı etmeye çalıştık?Allah’ın rızasının önüne –Allah korusun-kimleri ,neyi ,neleri geçirdik?
Hakikatleri yalan saymak,hak ve hakikatlere halel getirmez.Geçmiş kavimler gerçekleri yalan saydılar,inkar ettiler fakat gerçek,gerçek olmaktan çıkmadı,bilakis teyit edildi rabbimiz tarafından.İnkarın sonu hüsrandır.Suremizde inkar yolunu tercih edenlerin sonu gözler önüne serilir.Onların helakı anlatılır,kıyamete kadar insanlara ibret olsun, insanlar ders çıkarsın diye…
İman ve inkar ;gece ve gündüz gibidir ,gerçek ve vehim gibidir,zan ve hak gibidir…bu böyle olunca,mümin ve inkarcının sonu aynı olmayacaktır…biri hüsran olacak diğeri mutlu ve mesut..Biri cennette olacak diğeri cehennemde…herkes emeğinin karşılığını bulacak.Rabbimizin adaleti,tecelli edecek…
Suremizin ilk ayetleri şöyledir:
“1. Vakit yaklaştı ve ay yarıldı. 2. Onlar bir mucize görseler hemen yüz çevirip “Bu öteden beri bilinen bir sihir!” derler. 3. Hep yalan saydılar ve kişisel arzularına uydular; oysa her iş yerli yerindedir. 4. Andolsun ki onlara tuttukları yoldan vazgeçirecek nice haberler geldi; 5. Eksiksiz bir hikmet! Ama uyarılar fayda vermiyor. 6-8. Öyleyse sen de onlardan yüz çevir. Çağrıcının görülmedik bilinmedik bir şeye çağırdığı günde, gözlerini korku bürümüş halde kabirlerinden çıkıp etrafa yayılmış çekirgeler gibi o çağrıcıya doğru koşarlar. İnkarcılar “Bu, gerçekten zor bir gün!” derler.
Dünyada kendi isteğiyle Rabbine koşmayanlar,ahirette zorunlu olarak koşacaktır.Koşmak fiilinin kullanılması çok dikkat çekicidir.Yürüme değil koşma…Artık herkes ettiğini bulacak,iyi veya kötü sonuyla karşılaşacaktır.Görülecek davalar,alınacak haklar,tecelli edecek vaadler vardır…Çekirge benzetmesi de dikkat çekicidir.
“Cenab-ı Hak mahşer ehlini kıtalara yayılmış çekirgelere benzetmektedir. Başka bir ayette de onları yayılmış pervanelere benzetir. Bazı müfessirlere göre onlar evvela pervaneler gibi olacaklar, yani korku ve dehşet içerisinde dalgalanacaklardır, nereye gideceklerini bilmeyeceklerdir. Pervanenin belli bir noktası yoktur. Sonra da yayılmış çekirgeler gibi olacaklar, haşre doğru yönelip gideceklerdir. Demek ki bu iki benzetme,iki vakit itibarıyladır.(1)
Suremiz , Âd, Semûd, Lût, Firavun kavimlerini ve bunların dışındaki azgın zorbaları geniş bir şekilde, başlarına gelen türlü azapları tasvir ederek anlatır.Bu konular diğer Mekki surelerde de geçmektedir. Fakat burada yepyeni bir şekil içerisinde verilmekte, sahneler bütün şiddet ve dehşetiyle beyan edilmektedir.
Suremizin 17.ayeti şu şekildedir:
“Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu!“
Düşünülsün diye kolaylaştırılmış bir kitabımız var.Fakat bizler anlamamak konusunda ısrar ediyoruz.Rabbimiz kolaylaştırdık diyor biz zorlaştırıyoruz.Anlamak ve anlama yolunda çaba sarf etmek istemiyoruz.Gereği gibi düşünmek bizi zora sokacak,uykularımızı kaçıracak,pasiflikten bizi çıkarıp aktif yapacak,yükümüz artacak ,toplumdan tepkiler alacağız…Sonu cennet olan bir hayat için tüm bunlara değmez mi?Aklın terbiyeli olanı makbuldür.Aklı terbiye edecek olan Kuran’dır.Peygamberimizin sünneti seniyyesidir…Allah bize bu uğurda bir yaşam nasip etsin,bizlere de sağlam bir irade ve kararlılık ihsan etsin.
Suremizin son ayetleri şu şekildedir:
“52. Yaptıkları her şey defterlerde kayıtlıdır. 53. Büyük küçük hepsi satır satır yazılmıştır. 54. Takva sahipleri cennetlerde ve ırmak kenarlarındadır. 55. Doğruluğun hâkim olduğu bir ortamda, gücüne sınır olmayan bir hükümdarın huzurundadırlar.“
Yapılan,edilen,yapılmayan,ertelenen,öne alınan,geri bırakılan her şey ahirette insanın önüne çıkarılacak.O defterde her şey yazılı olacak.Küçük-büyük her şey..Bize düşen o gün için hazırlık yapmak,günahlarımızdan uzaklaşmak,tövbe yollarını aramaktır.Rabbimiz bizleri takva sahiplerine öncülerden kılsın,bizlere merhamet etsin,rızası doğrultusunda yaşatsın ve o halde canlarımızı alsın.Ramazan Ayı,Kuran ayıdır.Kuran’dan gereği gibi nasiplenmek duasıyla….vesselam..
KAYNAKÇA:
1) Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları