Kalp

Kalp

“Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra‘d, 28)

Kalp: Çevirme, döndürme, değiştirme, yürek, öz ve her şeyin ortası anlamlarına gelir. Kalp, ruhumuzun manevi gözü, ilahî hitabın, marifetullah’ın, irfanın, keşfin ve ilhamın da merkezidir.
Ruh ve bedenden yaratılan insanın kimliğinin en önemli işareti nasıl ki yüzü ise kişiliğinin merkezi de kalbidir. Duyu organlarının kalbe etkileri ve kalbin hallerinin de vücutta belirtileri olur. Bu anlamıyla kalp, beden ve ruhunun ortak organıdır.

Kalp, beden için hayatî bir önem taşımakla kalmaz manevi âlem için de büyük önem arz eder. Kalbin beden için önemi ne ise ruh için de önemi odur. Krizler geçiren marazlı kalp nasıl ki vücutta arızalara sebep olursa maneviyatı körelmiş kalp de ruhun hallerine olumsuz etki eder.

“İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık.” derler. Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azap vardır. Hem onlara “Yeryüzünde fesat çıkarmayın.” denildiğinde “Biz ancak ıslah edicileriz.” derler. İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir fakat anlamazlar.” (Bakara, 8-12)

İlgili ayetlerde de ifadesini bulduğu gibi, kalbinde iman, ihlâs ve sadakat olmayan kişiden sağlıklı davranışlar beklenemez. Böyleleri çıkarcı kişilerdir. İnsanlarla olan ilişkilerini yalan ve kendilerinin kazanması üzerine kurarlar. En vicdanlıları da “kazan kazan” ilişkisine göre hareket eder.

Karşılarındakilerin de hakları olduğunun savunucusu göründükleri halde özlerinde buna inanmazlar. İkircikli düşünce ve yaşayış tarzları onları aldatmış ve yaptıklarının farkına varamaz hale getirmiştir. Tüm uyarılara rağmen yaptıkları kendilerine hatırlatılıp, “Onlara ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın.’ denildiğinde ‘Biz ancak ıslah edicileriz.’ derler. İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir fakat anlamazlar.”  (Bakara,11-12) ayetinde olduğu gibi cevap verirler. Biz iyi şeyler yapıyoruz siz anlamazsınız derler.

Kalplerinde Allah ve ahiret gününe dair hakiki iman olmayan bu kişilerin gerçek hali; kanalizasyon suyundaki saman çöpünün üzerinde olup da uçsuz bucaksız denizlerde gezdiğini zanneden böceğin hali gibidir.

İnsanlar sadece kalplerinin aynası olan yüzlerinden bilinmez. Kalplerinin yansıması olan söz ve hareketlerinden de tanınırlar. İyiliğin ya da kötülüğün ölçütü aslında sözler değil yapılan işlerdir. Ziya Paşa’nın kaynağını Kur’an’dan alarak yaptığı tespit ne kadar da yerindedir: “Âinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” Kur’an da mümtaz bir şahsiyetin kalp, söz ve davranış birliği içerisinde olması gerektiğini vurgular.

Efendimiz de aleyhisselam;

“İnsan vücudunda bir et parçası vardır ki o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozuk olduğunda bütün vücut ifsat olur. İyi bilin ki,  o et parçası kalptir.” (Buhari) tespitini yapar.

Kalbin değişen hallerinin izleri kişilerin yüzlerine; korku, mutluluk, hüzün ve kaygı işaretleri olan kızarma, sararma vs olarak yansır. İnsanlar birbirlerini adından, sözünden, yüzünden, göz ve hareketlerinden tanımaya çalışır. Oysa Allah insanların ne kimliklerine ne isimlerine ne de yüz ve gözüne bakar. “Allah sizin suretlerinize ve kalıplarınıza bakmaz fakat O, kalplerinize ve amellerinize bakar.” hadis-i şerifinde ifade edildiği gibi O, kimliklere, soy ve sopa, makam ve rütbeye değil sadece ve sadece kişiliklere bakar. Zira “Allah, gönüllerin özünü bilendir.” (Maide, 7) Bu nedenle, insan demek aslında tamamen kalp ve yansımaları demektir.

Allah’ı bilmek ve tanımak/marifetullah kalbin işidir. İman, Allah korkusu, hilm ve takva gibi özellikler de kalbin işleri olmakla birlikte; inkâr, haset, gazab ve nefret gibi kötü duygular da kalpte bulunur. “Nefse ve onu biçimlendirene, sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki,  elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur. Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir.” (Şems, 7-10)

Maddi ve manevi dünyamızın efendisi olan kalbimize; duyduklarımızın, gördüklerimizin, yaptıklarımızın ve söylediklerimizin etkileri vardır. Bu nedenle kalbimizi, etkileşim alanları ile dünya ve ahiret sorumluluğumuz açısından ayetlerin ışığında bir iç denetimden geçirelim. 

“Gerçek mü’minler ancak o mü’minlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, ayetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.” (Enfâl, 2)

Rabbimizin adını duyunca heyecanlanıp ürperen bir kalbimiz varsa, kulaklarımızın duydukları kalbimizdeki manevi dünyamıza ve vücudumuzdaki maddi dünyamıza olumlu etki ediyor ve ahlâkımızı güzelleştiriyorsa problem yok. Böyle bir kalbimiz yoksa ve;

“Hayır, doğrusu onların yaptıkları kalplerini paslandırmıştır.” (Mutaffifîn, 4) ayetindeki gibi pas tutmuş bir kalbimiz var ve etrafımızdaki muhtaç mü’minlere bakıyor ama kalbimizde bir şeyler hissedemiyorsak, bakıyor ama bu zulümleri normal görüyorsak, haberleri izliyor da çığlığı duyamıyorsak anlayamayız ki “Şüphesiz maddi gözler kör olmaz ama göğüslerde olan kalpler körelir.” (Hacc, 46) ayetinde ifade edildiği gibi kalbimiz kriz geçirmiş ve kör olmuştur.

Hz. Peygamber aleyhisselam Efendimiz “Kul bir hata yaptığında kalbinde siyah bir leke olur, eğer günah işleyen döner, tövbe ederse kalbi parıldar. Eğer tekrar günah işlerse bu siyahlık kulun bütün kalbini kaplar.” (Tirmizi) buyurur.

Kalp, bilgilerin kabı yani zarfı gibidir. Kişinin zarfı ne kadar da ilim ve irfanla dolu da olsa insan yanlış yaşadığı hayatında yaptıkları nedeniyle kalbinin mühürlenmesine sebep olur. Bu durumdan kurtuluş vardır.

Peki, ne yapmalıdır? Allah’ın ayetlerine ve Rasulullah’ın aleyhisselam sünnetine uymalı. Zarf kapalı olunca içindekiler dışarıya çıkamaz. Kalp yeniden Allah’ın ayetlerini duyar hale getirilmeli ve yeniden parlatılmalıdır.

“Allah, kelamın en güzelini birbiri ile uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların bu kitabın etkisinden derileri ürperir. Sonra derileri de kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu, Allah’ın rehberidir…” (Zümer, 23)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.