KADIN ve HİCAB

En zor yazılardan biri belki de birincisi kadın hakkında yazmak olmaktır. İlk insan Adem ile Havva arsında, sevgiyle başlayan evlilik müessesesi kıyamete kadar kesintisiz devam edecektir. Herkes hak ve hukunu bilirse evlilikler gayet güzel gider. Birbirini yeterince tanımadan iki ayrı yaşam biçimi olan kişilerin bir araya gelmesiyle oluşan ailede kısmi zorlukların olması gayet doğaldır. Zaman içerisinde birbirlerini tanıdıkça anlaşmazlıklar izale olacaktır.
Sabır, hoşgörü ve musamaha evliliğin en tamel unsurlarıdır.
Kadının yükümlülüğüyle ilgili kısa açıklamada bulunmak istiyorum. Aynı zamanda yazının son kısmına Musa Carullah’in örtünmeyle ilgili ıstılahları ve tanımlarını koydum.
İslâm’da kadına karşı pozitif ayrımcılık var mı?
Her ne kadar teklif, yani emir ve nehiyi yerine getirmede, kadın erkek farkı yoksa da sosyal olaylarda vardır.
İslâm’ın erkek egemen söyleme sahip olduğu öteden beri tartışılmaktadır. Bu söylemin doğru ve yanlışlığı için, önce Kur’an’a sonra hadislere, sonra müctehid imamlara en son olarak da uygulamalara bakmak gerekir.
Mensubu olduğumuz son din, her fırsatta denge ve ölçüden bahsederken İslamiyet’in ikincil insan profili öngörmesi mümkün değildir. Köleye bile, ‘yediğinden yedir, giydiğinden giydir’ diye öğütleyen son Nebi’nin ikincil insandan bahsetmesi düşünülemez bile.
İlahi hakikat böyle olmasına ragmen, -her ne kadar genelleme yapılmasa da- dünyamızdaki yaşantı malesef bu gerçekle fazla uyuşmamaktadır. Başta İslam dünyası olmak üzere görülen yanlış uygulamalardan dolayı insanlar değil, mensubu olduğu din/İslam suçlanmaktadır. İyi bilinmelidir ki bu durum dinden/İslâm’dan değil, insanların yanlış uygulamalarından kaynaklanmaktadır.
Kur’an’ın beyanma göre, bütün müminler eşit, üstünlük ise ancak takvâdadır.
Çünkü Kur’an’da, kadın ve erkeğe hitap aynıdır.
Kur’an âyetlerinin geneline bakıldığında, Allah’ın kadın ve erkeğe ortak bir hitap şekli kullandığı görülmektedir . Kur’an’da, “Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdiklerinde hiçbir mümin erkek ve mümine kadın için kendileri konusunda tercih kullanma hakları yoktur.” diye buyrulmakta, diğer taraftan Allah, bir kişinin genç, yaşlı, kadın ya da erkek olmasının değil, samimi bir kalple iman etmesinin önemli olduğuna dikkat çekmektedir. Nitekim Kur’an âyetlerinde tüm hitaplar kadın ve erkeği beraber muhatap almaktadır. Her ikisinin de aynı sorumluluğa sahip oldukları belirtilmektedir.
Mesela, “Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim sâlih bir amelde bulunursa, işte onlar cennete girecek ve onlar, bir ‘çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar’ bile haksızlığa uğramayacaktır.”
Görüldüğü gibi gerçek manada iman ettiği sürece kişinin kadın ya da erkek olmasının hiçbir önemi yoktur. İman edip sâlih amel işlediği müddetçe hiçbir haksızlığa uğramaksızın, mutlaka Allah’ın rahmetine ve cennetine nail olacaktır. Allah, Kur’an’da müminlere olduğu gibi, inkâr edenlere de hitap ederken kadın ve erkeklere aynı şekilde hitap etmiştir. Hatta Allah, inkâr eden kadınlar ile inkâr eden erkeklerin, münafık kadınlar ile münafık erkeklerin, müşrik kadınlar ile müşrik erkeklerin de âhiret gününde aynı şekilde karşılık göreceklerini, cinsiyetlerinden dolayı farklı bir durum ile karşılık görmeyeceklerini haber vermiştir.
İlâhî mesaj zaviyesinden durumumuz budur. Yalnız bilmemiz gereken bir husus daha vardir ki o da bu olaya nereden ve nasıl baktığımızdır. Meseleye tamamen batı normlarını esas alarak bakacak olursak şaşı oluruz. Üzülerek ifade etmeliyiz ki bugün maalesef durumumuz biraz böyledir. Böyle olduğumuz için de hemen her şeyimiz hercümerç oldu. Temel değerlerimizi ya kaybettik ya da kaybediyoruz.
Elbette kişinin özgürlük hakkı vardır. Ama hiç bir zaman bu özgürlük, kutsal ve büyük tanımama şeklinde anlaşılmamalıdır. Bir başkasının değerlerini ve özgürlüğünü hiçe saymamalı hırpalamamalıdır. Dinin kuralları sadece münferit yaşanan değil, toplumsal uygulamaları da kapsar. Hal böyle olunca dinin kuralları hemen her yerde yaşanması gerekir.
Kadın erkeğin, erkek te kadının örtüsüdür. Zenginliği ve gözaydınlığıdır. Kadınsız erkek, erkeksiz kadın düşünülemez. Birbirini tamamlayan bu iki unsur, insanlığın devamını da sağlamaktadır. Erkek mi kadından, kadın mı erkekten üstündür diye bir soru abesle iştigaldır. Her ikisinin -fiziki olarak- ayrı yaradılışı vardır.
Nazenin ve billur gibi kırılgan kadın, bütün inananların gitmek istediği cenneti ayağının altında tutmaktadır.
H İ C A B
Örtünme, semavi şeriatların (Yahudilik, Hristiyanlık, İslamiyet) her birinde ifade buyurulmuştur. Örtünme de bir standart yoktur. Durum böyle olunca da gerek diğer ilahi dinlerde ve gerkse İslamiyette farklı örtünme biçimleri mevcuttur. Örtünmede esas, vucut hatlarının belli olmamasıdır. Bu da farklı yorumlamalara sebep olmuştur. Kimileri hiç bir uzvun görülmeyecek şekilde örtülmesi şeklinde yorum yaparken, bir diğerleri de el, yüz ve ayağın dışında her tarafın örtülmesi gerktiğini söylemiştir.
Örtünme çeşitleri ve aldığı isimlere gelince;
-
Burka; bütün yüzün örtülmesidir.
Şair: Daha önce Leylayı ziyarete gittiğimde burka çekiyordu yüzüne
Ancak bu sabah açık görünmesi şüphe düşürdü içime
-
Nikab; iki gözü örtmeyip, biri açık olursa buna da “nikab” denir.
Göründüğünde ‘nikab’ın altında sanki güneş vardı
Bir kaşını göründürüp, diğer kaşını saklamıştı.
-
Lifam; Gözlerin ikisi de açık kalıp örtü burun üzerinde ise “lifam” olur.
-
Lisam; burun tamamen açık kalıp örtü ağız üzerinde ise “lisam” olur.
-
Hımar; yüzü örtmeyip, boyun ile başın örtülmesidir. Nasif; “mukanna”, hımardan biraz büyük olur.
-
Cilbab; yüzü örtmez. Baş boyun, iki omuz ve göğüsleri örtücü olur.
-
Rida, Milhafe, Melae; başın tamamını, bedenin çoğunu örter. Ama yüzü örtmez.
-
Hımar; hanımların baş ve boyunlarını örter, yüzlerini örtmez.
-
Cilbab; hanımların başlarını ve boyunlarını, omuzlarını ve göğüslerini örter, yüzlerini örtmez.
İslam henüz gelmeden bunların tamamı Arabistan’da vardı. Fakat avret peresi olarak değil, belki de şeref şiarıydı. Hürlere kibar ailelere mahsus bir ziynetti…
İslam, Arapların bu güzel âdetini tamamladı. Tadil etti.
Kuran-ı Kerim’in apaçık ayeti kerimeleriyle, yüzün ve ellerin dışındaki uzuvların her birini örtmek, İslam hanımlarına emredildi.
(Musa Carullah; ‘İSLAM ŞERİATININ ESASLARI’ Sabiteler ve Değişkenler”)
Ahmet Belada