Kader – ilkadim DergisiKader – ilkadim DergisiKader – ilkadim DergisiKader – ilkadim DergisiKader – ilkadim Dergisi

Kader

Kader

Kader kelimesi, Arapça’da “kadera/قدر ” sülasisinden mastar kipinde bir lafızdır ve takdir olunan şey anlamına gelmektedir. Türkçe’ye de Arapça’da kullanılmış olduğu şekliyle geçmiştir. Kader kelime olarak ölçme, takdir etme, biçime koyma, şekillendirme; hayırdan şerden, güzellikten, çirkinlikten, hikmetten her şeyi olduğu şey üzere bırakmak gibi manalara gelir. Ayrıca kader kelimesinin öne çıkan anlamı “takdir”dir ki bir şeyin miktarını, ölçüsünü, değerini biçmek, açığa çıkarmak, tayin etmek, belirlemek, hikmete göre yapmak, bir şeyin hacmini ve şeklini belirlemek manalarına gelmektedir. Yine Allah’ın ilim ve irade sıfatlarıyla ilgili bir kavram olan kader; evreni, evrendeki tüm varlık ve olayları belli bir nizam ve ölçüye göre düzenleyen ilâhî kanunları da ifade eder. Yani kader kelimesinin yüce Allah’a isnadı, O’nun yaptığı işlerin bir nizamı, ölçüsü ve hikmeti olduğunu bildirir.

 

     “ Gerçekten biz her şeyi bir kadere (plana ve ölçüye) göre yarattık”( kamer54/49)ayeti  iyi kötü acı ,tatlı ,canlı ,cansız ,faydalı ,faydasız her ne varsa Allah‘ın bilmesi dilemesi kudreti takdir  ve yaratması ile meydana geldiği gerçeğinin bir başka ifadesidir. İlim, kudret,irade ve hikmet sahibi bir yaratıcı tarafından yaratıldığı için evrende kaos değil kader yani ölçü , denge ve düzen hakimdir.

Hz Ömer den rivayet edildiğine göre Hz peygamber kendisine “Bana iman hakkında bilgi ver diyen” Cebrail’e şöyle cevap vermiştir: “ Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe iman etmendir. (aynı şekilde) hayri ve şerriyle kadere inanmandır.” (Müslim İman) Kadere inanmayı imanın temel unsurları arasında sayan bu hadis müminin zihnini,  yaratan ve yaşatan Allah’ın  ceza gününde   sahibi olduğu, yaratılıştan hesap gününe kadar hayır ve şer hiçbir şeyin onun iradesinden bağımsız olmayacağı noktasına yönlendirmektedir. Buna göre her şeyini nihai sebebi ve sahibi Allah’tır. Kadere inanan bir insan alemde gerçek failin Allah olduğunu kabul eder. Yağmurun belli fiziki şartların oluşması ile yağacağını  bilir. Ancak ona göre yağmurun yağması olayı, tabii sebeplerin bir araya gelmesinin sonucu ile sınırlı değildir. Mümin, görünen sebeplerini ötesine geçerek, yağmuru Allahın indirdiğine inanır ve bu yüzden onu rahmet olarak adlandırır.

Hicretin 17. Senesinde Ebu Ubeyde b. El-Cerrah komutasındaki İslam ordusu Şam’a gelen Hz Ömer ile Suriye Hicaz sınırındaki Serğ Köyünde buluşur.Ebu Ubeyde, Şam civarında veba salgını olduğunu bildirir. Hz Ömer de durumu görüşmek üzere muhacir ve ensarı toplar ve istişarelerde bulunur. Ne var ki istişarelerden bir sonuç alınamaz. Kimisi,” sen bir görev için çıktın bundan geri dönmeni uygun görmüyoruz” derken kimisi de,  “ insanları tehlikeye atmanı doğru bulmuyoruz” der. Hz Ömer, istişarelerine devam eder ve son olarak Mekke fethine katılmış muhacirlerle, Kureyş’in  ileri gelenlerini toplar. Bu son istişareden ittifakla geri dönme ve insanları veba tehlikesine atmama görüşü çıkar. Bunun üzerine Hz Ömer, Medine’ye geri dönülmesi emrini verir. Fakat Ordu Komutanı Ebu Ubeyde, bu durumu kader inancıyla bağdaştırmamış olacakki halifeye,  “ Allahın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sorar. Hz Ömer “ Keşke  bunu sen söylemiş  olmasaydın Ey Ebu Ubeyde. Evet Allah’ın bir kaderinden diğer bir  kaderine kaçıyoruz “ diye cevap verir ve şöyle devam eder: “ Develerini  otlatmak için biri verimli diğeri kıraç iki yamaçlı vadiye götürsen ve onları ister otu bol yerde ister çorak  yerde otlatsan, sonuçta her iki yerde de Allah’ın kaderiyle otlatmış olmaz mısın? “ diye sorar. Hz Ömer buradaki tutumuyla, salgın ve bulaşıcı hastalıkları Allah’ın kaçınılmaz bir kaderi olarak gören anlayışın yanlış olduğunu savunmaktaydı. Aynı zamanda kaderin kuşatıcılığını ve bu kuşatıcılık içersinde insanın tercih özgürlüğünü ve doğruyu bulma sorumluluğunu da hatırlatıyordu.

Kaderin anlaşılması sorunu, Allah’ın iradesinin her şeyi kuşatması yanında insanın irade özgürlüğünün imkanı ve sınırının ne olduğu meselesine dayanmaktadır. Kader, ancak insanın yeryüzünde bir imtihan için gönderildiği gerçeği esas alınarak anlaşılabilir. İradesi ve seçme özgürlüğü olmayan bir kişinin denenmesinden bahsedilemeyeceğine göre insanın sorumlu varlık olmasını mümkün kılan, bu yönünü doğrudan kısıtlamayan üstü bir planlamanın olduğu düşünülmelidir. Buna göre insanın bütün tercihleri her halükarda bu kaderin içerisindedir ve hiçbir şekilde Allah’ın irade ve kudretinden bağımsız değildir.

Kaynakça: Hadislerle islam

Dergipark(Cüneyd Aydın- Ahmet Genç)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.