İstikamet

İstikamet

Allah, kişilerin dış görünüşüne veya malına, mevkisine değil kalplerine ve istikametine, başka bir deyişle yaptığı icraatlarına bakar. Eğer insanlar salih bir amele ve iyi bir kalbe sahip iseler işte o zaman mutlak ve kesin olarak Allah kendilerinden razı olur. Onların güzel şekilleri ve kıymetli malları olsun veya olmasın hiç fark etmez.

Gün nefsimizi muhasebeye çekme vaktidir. Gün dindarlık vaktidir. Dindarlık ise sadece namaz kılmakla, oruç tutmakla, zekât vermekle, hacca veya umreye gitmekle gerçekleşmiyor. Tüm ibadetlerimiz yanında menfaatlerimizle dinimiz çatıştığında biz dinimizi tercih ediyorsak gerçek anlamda dindarlığı elde etmişiz demektir. Yoksa menfaatlerimize dokunulduğu ilk anda hemen yanlışa, yalana sarılıyorsak, menfaatlerimizin gerçekleşmesi noktasında hareket ediyorsak, dinin emirlerini unutup yasaklarını çiğniyorsak o zaman dindarlığımızı yeniden sorgulamalıyız. Şu beyit ne de güzel açıklıyor:

Savm u salât, hac ile sanma biter zahid işin,
İnsan-ı kâmil olmaya lazım olan irfan imiş.

Tasavvuf Yolunun Ana Unsuru

İstikamet; hakka tabi olmak, adaleti yerine getirmek, doğru yola girmek, itaat olan şeyleri yapıp isyan olan şeylerden sakınmak, verdiği sözü tutmak ve haktan meyletmemek demektir. Bu kimseye ve hiçbir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru şeye müstakim denir. (Dini Kavramlar Sözlüğü, ‘İstikamet’ mad.)

İstikamet, tasavvuf yolunun ana unsurudur. Çünkü tasavvuf söz ile özü Allah’ın yoluna bağlama yolu yani istikamet yoludur.

İstikamet, İslam fıtratı üzerinde sapmadan ilerleme yoludur. Bu yolda şeytanlar vesvese verebilir, nefsin kendine hoş gelen şeyleri isteyebilir ve menfaatlerinle dinin çatışabilir. İşte istikamet yoldan saptıranlara uymamaktır.

İstikamet iman ettiklerimizi hayat tarzı haline getirmemizdir. Söz verdiğimizi yerine getirmemizdir.

Rabbimiz Allah’tır!

Rabbimiz bize nasihat ediyor. Rabbimiz bizi dosdoğru yola davet ediyor. Rabbimiz bizi Kur’an-ı Kerim’e uymaya davet ediyor. İşte o ayetlerden birinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Rabbimiz Allah’tır” deyip de istikamet üzere dosdoğru yolda yürüyenler için ne bir korku vardır ne de onlar üzüntü çekeceklerdir. İşte onlar, cennet ehlidir. Amellerinin karşılığı olarak orada ebedi kalacaklardır.” (Ahkaf, 46/13-14)

Bizler, “Rabbimiz Allah azze ve celle” deyip iman etmedik mi? Bizler Amentü’de bildirilenleri kabul edip hayatımıza aktarmadık mı? Bugün ne oluyor da üç kuruşluk dünya menfaati için Sırat-ı Müstakim’den ayrılıyor iman etmiş olanlar.  Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam bizlere şu tavsiyede bulunmadı mı?

“Allah’a iman ettim de! Sonra da dosdoğru ol!” (Müslim, İman, 62)

İstikamet Üzere Olmak İçin

Evet, bizler iman, amel ve ahlakla ilgili birçok hususu bildiğimiz halde hayatımıza aktarmada problemler yaşıyoruz. İman ettik dedikten sonra imanın gerekliliğini gerçek anlamda yerine getirmiyoruz. Amelimizi salih bir hale getirmek için çaba göstermiyor, güzel ve ahlaklı olma yolunda en güzel örneği, Peygamberimizin aleyhisselam ahlakını hayatımıza gerçek anlamda aktarmıyoruz. Öyleyse geliniz yeniden sorgulayalım kendimizi, ölüm gelmeden önce sorgulayalım.

İstikamet yolunda olmak için istikamet sahibi kâmil insanlarla beraber olmalıyız.

İstikameti nasıl koruyacağız? İman edip sırat-ı müstakimden nasıl ayrılmayacağız? Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı saygılı olun/korkun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun.” (Tevbe, 9/119)
Sırat-ı Müstakim’den ayrılmamanın en önemli yolu sırat-ı müstakim yolundan gidenlerle beraber olmaktır. Rabbim bizleri sırat-ı müstakimden ayırmasın…
Amin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.