İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN İPTALİ MEDYADA NASIL YANKI BULDU?

19 Mart Cuma gecesi İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanımızın kararı ile feshedildiğine ilişkin resmî gazete ilanı gündeme bomba gibi düştü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan kararda şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3’üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.”
Türkiye’nin gündem konusu haline gelen İstanbul Sözleşmesi, 2020 yılının ilk gününden bu yana toplam 24 bin 300 haberde tartışıldı. Tartışmalar ve fikir beyanları geleneksel medyada kalmayarak sosyal medya platformları üzerinde de etkileşime yol açtı. Medya Takip Merkezi’nin dinleme ve ölçümleme servisi DigiLUP’ın yaptığı sosyal medya takibi sonucunda İstanbul Sözleşmesi ile ilgili 1 Temmuz 2020’den günümüze 1 milyona yakın yurtdışından olmak üzere, 5 milyonu aşkın da sosyal medya paylaşımı yapıldığı tespit edildi.
Temmuz 2020’den buyana canhıraş tartışma sebebi olan sözleşmenin feshi de yeni tartışmaların nedeni oldu.
Ayrışan gruplar gerek yazılı basın gerek görsel basın ve gerekse sosyal medya üzerinden çok şiddetli bir tartışma sürdürüyor. Elbette bu tartışmalar en çok da LGBT lobisine hizmet etti. Sosyal Medya ve yazılı basından alıntıladığımız birkaç örnekle İstanbul Sözleşmesi’nin iptali hakkında kim ne demiş görelim:
- İstanbul Sözleşmesi’ne en çok karşı çıkanlardan Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak sözleşmenin iptalinden duyduğu memnuniyeti köşesinde ele aldı ve bir teşekkür yazısı yazdı.
“Bu süreçte çaba gösteren herkesten Allah razı olsun. Şimdi, bir yanlışa karşı çıkarken gösterdiğimiz çabadan daha fazlasını bunun yerine inşa edeceğimiz adil, barışçı bir düzen için harcamalıyız ve şeytani güçlerin ifsat ve saldırılarına da hazır olmalıyız.”
- Sabah Gazetesi yazarı Melih Altınok’ta bir yazı yazdı:
“Kadına karşı şiddeti engellemek amacıyla taraf olduğumuz söylenen bu anlaşmanın da istismara çok açık olduğunu görüyorum.
“Kadının beyanı esastır” gibi popülist söylemlerin, hukuk önündeki eşitlik ilkesini erkeğin aleyhine çevirdiğine dair pek çok somut örnekle karşılaşıyorum.
Kaldı ki pek çok AB üyesi ülke ve İngiltere de söz konusu sözleşmenin kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemenin ötesine geçip, kadın ve erkek arasındaki cinsel farklılığı ortadan kaldıracağı, aile tanımının farklılaşacağı gerekçesiyle metni reddetmiş durumda.”
- Sözleşme’nin iptal edilmesi için pek çok yazı kaleme alan Yusuf Kaplan’da yazısında
memnuniyetini şu sözler ile ifade etti:
“Cumhurbaşkanımız Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiğini açıkladı.
Böylelikle Türkiye, kadın cinayetleri maskesi altında eşcinsel, sapkın evlilikleri yasayla dayatan ve ailenin temeline dinamit koyan lanet olası Sözleşme ’den çıkmış oldu, çok şükür.
Bu sözleşmenin kadın cinayetlerini korumakla bir alakasının olmadığını, aileyi çökertmeyi amaçladığını anlattık durduk yıllarca Ankara’da, hükümette, ülkenin her yerinde ve platformunda… Sonunda Cumhurbaşkanımız, kadın cinayetlerini azaltmak şöyle dursun artıran bu sözleşmeyi iptal ederek milletin feryadına kulak vermiş oldu.”
Aylardır toplumumuzu meşgul eden bu tartışmalar nasıl sonuçlanır bilemiyorum. Umalım ki kimi yanlışları düzeltirken, kimi yanlışlara yol açacak savrulmalara meydan vermeden “Aile birliğimizi” koruyacak ve şiddetin her türlüsünün önüne geçilecek adil uygulamalarla ülkemizin hayrına bir sonuç elde edilsin.