İsmail Saib Sencer

İsmail Saib Sencer

31 Ocak 1873’te Erzurum’da doğdu. Küçük yaşta İstanbul’a gitti. İptidaî ve Rüştiye mekteplerini bitirdikten sonra, devrin seçkin zevatından ders aldı. Tıp ve biyoloji gibi ilimlerin yanı sıra, eczacılık ve hukuk dersleri de aldı.
Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı)’nın açmış olduğu imtihanı kazanarak Bayezid Umumî Kütüphanesi’nde ikinci hafız-ı kütüplüğe tayin edildi. Bu esnada medreseyi de bitiren Saib Efendi, Bayezid dersiamlığı unvanını aldı. Bayezid Camii’nde ders vermeye başladı. Muhtelif medreselerde değişik dersler okuttu. Birinci kütüp Tahsin Efendi’nin ölümünden sonra birinci müdür oldu.
1925’ten sonraki şapka kanunundan sonra, prensiplerinden taviz vermeme adına medreselerdeki derslerine son vererek Bayezid Umumî Kütüphanesi’ne çekildi. Kırk yılı aşkın çalıştığı Bayezid Kütüphanesi’nden  1939 yılında emekli oldu. İbnülemin Mahmut Kemal ile birlikte, kütüphane tasnif işlerinin yanı sıra, İslam Ansiklopedisi ilmi müşavirliğinde bulundu. 
   
Meziyetleri
Arapça, Farsça, Fransızca, Almanca bilen Saib Bey; Grekçe ve Latinceyi de anlardı. Bunun yanında on binlerce kitabı tanıyan çok geniş bir hafızaya sahipti. Yerli yabancı birçok kimse tarafından; “Ayaklı Kütüphane”, “Fihrist-i Ulûm”, “Canlı bir bibloğrafya” ve “ Çağın cahızı” gibi sıfatlara layık görülmüştür. Özellikle eski müelliflerin yazılarını tanımada, yazma eserlerin bozuk bölümlerini kolayca okuyabilen, gördüğü bir yazının hangi yüzyıla ve hatta hangi hattata ait olduğunu tahmin etmede üstün bir kabiliyeti vardı.
Melami meşrep, sakin tabiatlı nazik bir insan olan İsmail Saib Efendi kendisine başvuran insanlardan bilgisini esirgemezdi. İstisnasız devrinin hemen bütün âlimlerinin kendisinden istifade etmesine rağmen yazılı bir eser vermemesi dikkat çekicidir. Nedeni konusunda ise şu yorumlar yapılmış:
— Çok bilgisi olduğundan bilgi dağınıklığından kitap yazamamıştır.
— Sûfî düşüncesinden ki, bilgisini ortaya koyarak bir şöhret yapma isteği bulunmadığından yazmamıştır. 
Sadece Keşfü’z-Zünun’un kendisinde bulunan nüshasının kenarlarına kaydettiği önemli zeyilleri (ilaveleri) mevcuttur.*

Bayezid Kütüphanesi Ve İsmail Saib Efendi
Merhum Cemil Meriç; “Kütüphaneler ziyaretçisi olmayan mabetlerdir.”sözüyle hem kütüphanelerin önemini, hem de bu kadar önemli bir merkezin az kullanılmasından duyduğu rahatsızlığını ifade etmektedir.
Osmanlı medeniyetinde kütüphanenin önemi çok büyüktür. Hatta Osmanlı medeniyeti, aynı zamanda bir kitap medeniyetiydi. Ardında çil çil kubbeler serperek ilerleyen Asakir-i İslâm (İslâm askerleri) gittiği yerleri sadece maddi planda fethetmiyor, manevi yönden de imar ve ihya ediyordu. Osmanlı akıncısının atının ayak bastığı yerden medeniyet fışkırıyordu.
Bayezid Devlet Kütüphanesi de böyle bir anlayıştan hareketle, ahır olarak kullanılan imarethanenin bu kısmı da 1882 yılında  hizmete giriyor.
Bu kütüphaneye önce Bayezid Camii’ndeki kitaplar getiriliyor. Birçoğu el yazması, 30.000  kitap getirildi. Daha sonra getirilen kitaplarla toplam  450.000 kitaplık bir kütüphane oluşturuldu. Bu sayı sonraki yıllarda artarak devam etti. Bu kütüphanenin II. Müdürlüğünü İsmail Saib Sencer yapmıştır.

 Bir Ecnebi Ve Hatıra
İstanbul Üniversitesi’nde şarkiyat profesörü olarak görev yapan, Alman asıllı Yahudi Oscar Reşer, İsmail Saib Hoca ölünceye kadar peşini bırakmadı. Ölümünden sonra “Artık benim ilim ışığım söndü.” diye intihara kalkıştı. Sonradan müslüman olan Oscar Reşer “40’lı yıllarda İstanbul kütüphanesinde tasnif işleriyle uğraşıyordum. Elime bir gün yazma bir kitap geçti. Baktım hem başı 
hem sonu eksik. Konusunu da çok iyi anlayamadım. Hocam İsmail Saib Efendi’ye götürdüm. Bu kitap nedir, hattatı kimdir diye sordum. Şöyle bir baktıktan sonra “Yaz” dedi, baştaki ve sondaki eksik sayfaları tamamladı. Yazarını ve konusunu söyledi. Ben de bu kitabı yanımda taşımaya başladım. Süleymaniye Kütüphanesi’nde kitapları tasnif ederken, bana söyleyerek başını sonunu tamamlattığı kitabın aynısı çıktı. Büyük bir heyecana kapıldım. Kütüphanedeki yazmalar dışarı verilmediği için ertesi günü bekledim. Akşam eve gelince Hoca’nın ezbere tamamlattığı kitabı aldım ve sabahleyin Süleymaniye Kütüphanesi’nin yolunu tuttum. İki kitabı karşılaştırınca bir noktasının ve virgülünün eksik olmadığını, birbirine tıpatıp uyduğunu hayretle, dehşetle gördüm.
Hoca’nın munis, ilkeli ve dürüst İslâmi anlayış ve yaşantısından sonra müslüman olan ve ismini Osman Reşer olarak değiştiren bu zatla oldukça güzel hatıralar yaşamış Mahir İz Yılların İzi’nde ve İbnülemin Mahmut Kemal bu hususta epeyce bilgi vermektedir.
Ünü yerli ve yabancı birçok kimsenin dikkatini ve hayranlığını çeken Saib Hoca öldüğünde İsveç Başbakanı, İsmet Paşa’ya telgraf çekmiş “İlim âleminin başı sağ olsun” demişti.
Ayaklı kütüphane diye tanınan, 27 kedisiyle kütüphane müdürlüğü yapan, toplumun hayran olduğu, Allame İsmail Saib Sencer Hoca Efendi 22 Mart 1940 yılında vefat etti.
Kütüphanede Bir  Başka Hatıra
Her yönüyle batıya açıldığımız bir dönemde piyano çalamayan bayan ayıplanır, Fransızca konuşamayan erkek de yadırganır olduğu zamanda Fransa Schorbone’da matematik tahsili görmeye giden Salih Zeki** Avrupa’da okumanın verdiği gasalmayla, Bayezid Kütüphanesine gelir. Görevli zata kütüphanede matematikle ilgili kitabın olup olmadığını sorar. Aradığı evsafta bir kitabın olduğunu ama “Şu masadaki molla onu okuyor.” cevabını alır. Kendince “O ne anlar, birazdan getirir.” düşüncesiyle beklemeye başlar; fakat gelecek gibi değildir. Yanına varır. Tanışırlar ve matematik hakkında konuşmaya başlarlar. 
Zaruri ihtiyaçlarının dışında kütüphane kapanıncaya kadar tartışırlar.
Sonunda Salih Zeki şu itirafta bulunur: “Ben bu kadar yıl Avrupa’da matematik tahsili gördüm; ama matematiği şu 
molladan öğrendim.” 
O kütüphanedeki küttap İsmail Saib Sencer, molla ise meşhur müfessir Elmalılı Hamdi Yazır’dır. Çok daha ilginç olan ise o tartışmayı yan masada dinleyen Nevşehir’li birisinin tartışmadan edindiği bilgilerle 0 (sıfır) rakamı hakkında bir kitap yazmış olmasıdır. Bu kitap Nevşehir Kütüphanesi’nden Ankara’ya 
elyazması eserlerin bulunduğu 
bir merkeze nakledilmiştir. 

Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi C.23
Salih Zeki: Halide Edip’in ilk eşidir.
 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.