İNSANLIĞIN İHTİYACI ADALET

Hayatın gayesi, mülkün temeli
Vicdanın, hukukun tacı adâlet..
Her derde bir çare bulunabilir,
İnsanlığın ihtiyacı adâlet..
**
Bugün bütün insanlık alêmi ırkı, dili, dini ne olursa olsun; hava kadar, su kadar, ekmek kadar adâlete muhtaçtır.
İnsan hayatına kıymet verecek adâletten başla bir şey yoktur. Adâlet dünyadan kalktığı takdirde onun yerini zulüm istila etmektedir..
Alemlerin rabbı olan Allah; bütün insanlığın kurtuluşu için gönderdiği kitabında buyuruyorki;
“ Allah her işte adâleti, iyiliği ve akrabaya bakmayı emreder. Fuhuştan, fenalıktan ve serkeşlikten men eder. Tutasınız diye size böyle öğüt verir.” Nahl: 90
“ Hiç şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür.” Nisa:58
Kâinatın efendisi de (s.a.v);
“Bir saat adâlet, 70 yıl (nafile) ibadetten daha hayırlıdır.”
“Her hak sahibine hakkını ver.”
“Güçsüz kimsenin incitilmeden hakkını alamadığı bir toplum, ileri gidemez, yükselemez.( ya da yükselmesin)”
diye adâletin hakim kılınması hususundaki öğütlerine kulak tıkayan fert, cemiyet ve bütün beşeriyet çektiği acının, yaşadığı sıkıntının, ruhundaki buhranın asıl sebebinin adâletsizlik olduğunu ne zaman idrâk edecektir?..
H.z Ebubekir(r.a) “Adâlet yeryüzünde Allah’ın terazisidir.” diyor. Adâlet terazisinin dışındaki bütün teraziler bozuktur, yanlış tartar.. Adâlet ölçüsünün dışındaki bütün ölçü birimleri bozuktur, yanlış ölçer..
“ El adlü esasül mülk – adalet mülkün temelidir.” diyor H.z Ömer( r.a)
Temeli adâlet olmayan bir zemine kurulacak bütün müesseseler yıkılmaya, yer ile yeksan olmaya mahkumdur.
İlim şehrinin kapısı olan H.z Ali (r.a) ise
“ Dünya dört şey ile ayakta duruyor: Âlimlerin ilmi, hükümdarların adâleti, Sâlihlerin ibâdeti ve cömertlerin sehâveti.”
Âlimler, ilmini zâlimlerin filmi için senaryo olarak kullanıyor, hükümdarlar gücünü güçsüzlerin üzerinde bütün şiddetiyle tatbik etmekten, sadistçe bir zevk alıyorsa, o dünya kendini ayakta tutan dört unsurdan çok önemli ikisini kaybetmiştir..
İlim ve adâletin kaybolduğu bir dünyayı, Sâlihlerin ibâdeti ve cömertlerin sehâveti ayakta tutmaya yetecekmidir?..Tefekkür etmek lazım..
Yine o ilim şehrinin kapısı buyuruyor ki:
“Adâlet çiçeğe, zulüm dikene su vermektir.”
Umut ekip, bereket beklediğimiz topraklardaki adâlet çiçekleri susuzluktan soluyor, gül bahçelerimiz kuruyor.
Ayrık otları kök saldı insanlık coğrafyasına.. Zâlimler su verdikçe, zulüm dikenleri kapladı her tarafı.. Ayağımıza, elimize batan dikenler taaa yüreğimizi kanatıyor.
“Rotamız Filistin, Yükümüz İnsani Yardım” diyerek yıllardır ambargo ve kuşatma altında bulunan Gazze halkına yardım götüren silahsız Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından yapılan vahşi saldırı karşısında sesini çıkarmayan, zulüm ve zâlimler önünde susmayı âdet edinen, şu ufacık gezegenin neresinde olursa olsun, mazlumların kan ve gözyaşı ile beslenen kör ve sağır dünyanın alçaklarına alkış tutan kahpelere lânet olsun…
Mavi Marmara’da adâlete, barışa, sevgiye özlem duyan vicdanı körelmemiş, güneşin kan üzerine doğmasından usanmış otuz iki ülkeden katılan umut yolcuları vardı. Verdiğimiz dokuz şehit bu kutlu seferin aziz öncüleri olmuşlardır. Allah rahmet eylesin.
Şairin;
“Bulunmazsa adâlet milletin efrâdı beyninde,
Geçer bir gün zemîne, arşa çıksa da paye-i devlet”
dediği gibi, bugün devlet gücünü kullanarak dünyaya hükmeder gibi görünen, adâletten nasipsiz, imandan ve insaftan mahrum zalim müstekbirlerin köhne sistemleri çökecektir. Bizler de o günleri göreceğiz inşaallah…
İnsanlık hâlâ “ uluslar arası hukuk” masallarıyla uyutulmaya çalışılıyor.
“En yüksek mahkeme, en yoksul kişinin girişimiyle harekete geçemiyorsa, adâlet bir komediye dönüşür ancak.” (B. Shaw)
Bu komediyi, hatta bu dramı, bu trajediyi sahneye koyanların seyrederken gözlerinin yaşardığına, yüzlerinin kızardığına, vicdanlarının sızladığına hiç şahit olmadık.
İngilizler eliyle Filistin topraklarında 1948’den bu yana ümmetin bağrına zehirli bir hançer gibi saplanan terör devleti İsrail hakkında uluslar arası hukukun nasıl işlediğini defalarca ibretle izledik.
Kutsalı olmayan, kıblesiz bir güruhun zulüm, acı, yoksulluk, kan, gözyaşı ve ölümden başka insanlığa bırakacak bir mirası yoktur…
Adâletin kutup yıldızı gibi yerinde durduğu ve geri kalan her şeyin onun etrafında döndüğü bir dünyanın özlemini ve hasretini çekmektedir bütün mazlumlar..
Adâlet yerini bulsunda isterse kıyamet kopsun..
Çünkü; insanlığın adalete ihtiyacı var..