İnsanı Hedonizm’den Soğutuyorlar

Ahmet Bey salona girdi ve bayanlarla tokalaşmadan yerine geçmişti. Toplantının konusu da bir anda değişmiş oldu. Önce bu hareketin hesabı sorulmalıydı. Batıda böyle şeyler kalmamıştı. Onlar medeniyete ulaşmış ama biz hala bunlarla uğraşıyoruz deniyordu. Hem Ahmet Bey salondaki kadınlara karşı nasıl bu gözle bakabilirdi. Onlar, onun çalışma arkadaşları değiller miydi?
Genel olarak eleştirilerin merkezinde bu iki görüş hâkimdi. İlginç olan ise bu iki görüşün aslında birbirine tamamen zıt olmasıydı. Batıda olan hayat değişikliğinin kökeninde birbirlerine cinsel gözle bakmamak yoktu. Tam aksine bu durum insanın annesine karşı bile cinsellik hissedeceğini savunan bir düşünce zemininde oluşmuştu. Yani insanın bu duygularının önüne geçemezsiniz diyorlardı. En iyisi her şeyi serbest bırakalım ki insan bu hayatta en fazla hazzı alarak yaşayabilsin mantığıyla mevcut hayatlarını kurmuşlardı. Bu açıdan baktığımızda Ahmet Bey’e yapılan eleştiriler tutarsızlıktan başka hiçbir anlam ifade etmiyordu. Bir yanda hayatı tamamen haz üzerine kuran bir dünya görüşü diğer yanda ise ulaşılması çok zor olan bir ahlak seviyesini elde etme çabası iç içe geçmiş gibi duruyordu. Aslında bu iç içe geçme tamamen bir kafa karışıklığının eseriydi.
İnsanlar bir yandan yeni oluşan dünyada hazların peşinde koşmanın kolaylığı ile cezp oluyor. Bir yandan da bunun sınırını belirleyememenin korkusuyla yaşıyorlar. Herkes hazzın sınırını kendi arzularının sınırında tutma çabasını veriyor.
Haz üzerine kurulmuş hayatlarda ise her geçen gün tatmin olamama duygusuyla beraber yeni arzular ortaya çıkıyor ve sınır bir o kadar genişliyor. Doğal olarak haz limiti daha aşağıda kalan hazcı için iğrençlik olan bir eylem haz limiti daha yukarıda olan biri için hayatın amacı haline geliyor. Hayatı haz almak üzerine kuran sistemler bu duruma bir türlü çözüm getiremiyorlar. Mesele haz almaksa bunu sınırlandırmanın bir anlamı yok.
O zaman hazzın önüne geçen ahlak ilkeleri yaşam için yükten başka bir şey değildi. Kimse bu alana kendi ahlak değerlerini taşımamalıydı. İşte bu durum hazlarının peşinde koşan insanlar için ciddi bir sorun oluşturuyordu. Ahlak ilkeleri her ne kadar hazların önüne geçse de insanlar bu ilkelerin yokluğunda hayattan zevk alamama durumu ile karşılaşıyor. Haz hayatta tek amaç haline geldikten sonra aslında hayatın bir amacı kalmıyor. Bu sebeple insanlar bir yandan hazlarının peşinde engel olmadan koşarken aynı zamanda yaşamlarına anlam değeri yüklemeye çalışıyorlar. Bu sebeple de herkes kendi hazlarının önündeki ahlak ilkelerini kaldırıp geri kalan ahlak ilkelerine daha sıkı bağlanıyor.
Ne yazık ki günümüz insanının hayatı bu tutarsızlıklarla dolu. İnsan böyle hazcıları görünce hedonizmden de soğuyor(!)