İnsan Bu Su Misali

İnsan Bu Su Misali

Su, hayattır. Hayatımızın en temel ihtiyacıdır. Hayatımızdan bir an çekildiğini hayal etmek bize kıymetini anlatabilir. Su, canlılığın en güzel tanımı. Aksiyon ve hareketin en güzel senaryosunu o güzel döngüde görmekteyiz. Nehirler ve ırmaklar; dağları, ovaları, çölleri aşarak onu bekleyen canlılara rahmet olmaktadır. Bizler de nehirler, ırmaklar, dereler gibi bizi bekleyenlere ab-ı hayat olmalıyız.
Muhammed İkbal “Ey aydın genç! Okulların, senin gözünden ve gönlünden sakladığı sırlar, dağlarda ve çöllerde açıkça duruyor” diye sanki bize seslenmektedir. Hayatımız öyle monotonlaştı ki bakışlarımız ibretsiz, kalplerimiz hissiz kaldı. Sabahın aydınlığını göremeyecek kadar kendi iç karanlığımıza düştük. Böyle bir hayata mahkûm edilemeyiz.
Güneşe, yıldızlara, dağlara bakalım. İçmeyince bir gün bile tahammül edemeyeceğimiz suya bakalım. Sudaki hareket ve aksiyon her an gözlemlediğimiz bir durumken biz gençler nasıl yerimizde otururuz, atalete kapılırız. Müslüman Genç, farkına varmalısın! Toprağın suya duyduğu hasretten fazladır, bugün insanlığın sana olan hasreti. Mısır’dan geçen Nil Nehri oraya canlılık kazandırıyorsa, sen de kurumuş dünyaya yeniden anlam katmalısın. Durgun su kirlenmeye, yok olmaya mahkûmdur. Kendi kanalımızdan kendimize bir yol bulmalıyız.
Bugün bizler hareket ruhumuzu kaybettiğimiz için zayıf düştük. Ortadoğu’dan yükselen feryatlar, gözlerimizin önünde yağmalanan medeniyetimiz bizi harekete geçirmez oldu. Her türlü felaket ümmetin üzerine çökmüş, biz hala oturuyoruz. Bütün uzuvlarımız felç olmuş gibi hareketsiz kaldık. Oysaki bizim öncü birliklerimiz vardı. Akıncılar! Akıncı; öncüdür, gönüllüdür, serdengeçendir. Dalkılıç, kelle koltukta, yol açan, fedaidir. Akıncılık bir ruh meselesidir. Ömer Muhtar, İtalyanlar karşısında; Şeyh Şamil, Ruslar karşısında bir akıncıdır. Çünkü bunlar iman ve aksiyon adamlarıdır. İnsanlığın hayat kavgasına, dünya için ve dünya adına değil; Allah için katılmalıyız.
Her Müslüman kendisini, içinde bulunduğu muhitten ve etrafında cereyan eden olaylardan bizzat mesul bilmelidir. Her vakit her yerde, Hakk’ı ayakta tutmak ve batılı mağlup etmek için sabır ve mücadeleyi kendine vazife bilmelidir. Zira Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “İnsanların iyiliği için ortaya çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüğü nehyedersiniz ve Allah’a iman edersiniz” (Al-i İmran 110).
Sahabe, ilk nesil… İslam’ı dünyanın dört tarafına taşıdılar. Önce kalpleri sonra toprakları fethettiler. Onlardan biri hicret ederken şöyle demiştir: “Ey yolculuk gecesi! Bıktım senin uzunluğundan ve sıkıntından! Fakat kurtaran da sensin beni bu küfür ve inkâr diyarından.”
Bugün bizler uyumaktan, oturmaktan yorulan insanlar olduk. Sahabe nerede biz neredeyiz diye düşünmemiz gerekirken, hala izlediğimiz dizinin bir sonraki bölümünü düşünüyoruz. Başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmemiz için yanımızda bir bomba mı patlaması gerekiyor. Artık kendimize gelmeliyiz. Bizi bekleyenlere; ağlayan çocuklara, ümitsizliğe düşenlere, niçin yaratıldığını unutanlara, kimsesizlere, mazlumlara koşmalıyız. Kendinde böyle bir kuvvetin bulunmadığını düşünüyor olabilirsin. Korkma, öyle bir hale geleceksin ki kendi potansiyelinin farkına belki ilk defa vakıf olacaksın. Yerinde duramayacaksın. Seni durduramayacaklar, koşacaksın yorulmayacaksın. Uyumayacak ama uykusuzluktan şikâyet etmeyeceksin. Bir çocuğun ışıldayan gözlerine şahit olduğunda yorgunluk ve uykusuzluğun nasıl paramparça olduğunu göreceksin.
Genç Adam! İşte sana, Asr-ı Saadet’ten hem adamlığı hem de gençliği gösteren bir tablo. Ebu Talha, doksanlık genç… Hayatının son günlerinde ama ruhunun dağları delebilecek coşkunluğunda… İslam Ordularının denizlerde fetihlere başladığı devir… Ebu Talha Kur’an’ı açar ve Hicaz’da Allah Teâlâ’nın kendisini muhatap aldığı cihad ayetlerini görür. Torunlarının torunları da vardır belki. Birdenbire şehadet hasretiyle “Getirin kalkanımı, kılıcımı, mızrağımı” der. Torunları:
– “Nereye gidiyorsun?” deyince, Ebu Talha (r.anh)
– “Cihada” der.
– “Aman!” der torunları. “Sen artık doksanlık bir ihtiyarsın. Senden cihat sâkıttır. Bu iş bize düşer, sen Bedr’i görmüş bir kahramansın! Yeter, biz gidelim!” diyerek onu durdurmak isterler. İşte Ebu Talha’nın cevabı;
– “Kur’an onu açıp okuyana hitap eder. Başkasına devir ve vekâlet kabul etmez!” O doksanlık Sahabe, kalkar günlerce yaya gider. Kıbrıs’ın fethine giden gemiye biner ve gemide şehadete erer. Yedi gün suda… Cesedi kokmuyor tabii. Kıbrıs’a çıkan ilk İslam Ordusu, kucağında peşin peşin şehidiyle çıkar. Ve işte Ebu Talha Hazretleri’nde tecelli eden yekpare, granitten daha kuvvetli gençlik!

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.