İMBİK-Tazyik

Hakikatin bir parçası olan ruh, hayat boyu sıla hasreti ile yanıp tutuşur.
Dünya hayatı ruh için adeta bir gurbettir.
Hayatın gerçekleri onu mesut ve bahtiyar edemez.
Maddî-fizikî gerçekler ruhun gıdası değildir çünkü.
Gıdasını alamayan ruhlar için, yalın gerçekler ancak ve ancak anlamsız tutsaklıklar doğurur.
Nefsin tasallutu altında kalmış bir ruhu teselli edecek tek hakikat, geldiği yere döneceğine imân etmiş olmasıdır.
Ruhun bayramı, gurbetten anavatanına avdet etmesiyledir.
Bu, yıllarca mahpus yatmış bir insanın hapisten çıkış günü gibidir.
Yani kurtuluş günü…
Yani Şeb-i Arus…
Aslolan, Sahibinin izni ile gelmiş ruhun, sağ salim Sahibine dönmesi değil midir?
Yaşadığı ömür sarmalından, bedeni ile uyum içerisinde, vazifesini tamamlayarak sahibine kavuşması değil midir, hakikat olan?
Evet, ruhun vazifesi, giydiği elbiseye yani bedenine mukayyet olarak, onu nefse ve şeytana terk etmemekti.
Gelin görün ki çağdaş dünyada ruhun gıdalarını yok sayma, yok etme gayretleri, ayan beyan ortadadır.
Ruhu besleyen ırmakların yatakları, mütemadiyen değiştirilmeye gayret ediliyor.
Ruhun devinimini sağlayan can damarları, kopartılma tehlikesi ile baş başadır.
Ruh her açıdan bir tazyik altındadır.
Günümüzde şeytan ve nefis için, insanlığın hiçbir döneminde olmadığı kadar hizmet kurumları oluşturulmaktadır.
İnsanlık, şeytan ve nefsin, maaşsız, sigortasız bir hizmetçisi olmaya doğru hızla yol alıyor.
Neredeyse, hayatın bütün malzemeleri sadece insan nefsine hitap eder duruma getirildi.
Dünyadaki aç çocuklara yardım kampanyası bile erkeklerin nefsine hitap edilerek; mankenlerin eti sayesinde yapılabiliyor.
Bir zamanlar, Benî İsrail’in denediği “göklere merdiven kurma” ile gururlanma ameliyesi, bugün, adı Müslüman olanlar tarafından bilmem kaç yüz metre kulelerle gerçekleştirilmektedir.
Yeryüzünün güney tarafında aç insanların çığ gibi büyüdüğü gerçeği inkâr edilemezken, dahası bu aç insanların arasında senin de adaşların varken, senin burcunun, kulenin kaç metre olduğunun ne anlamı var, ey sahibül burç?
Akla gelmişken soralım, İsrail neden metrelerce kuleler yapmıyor, ne dersiniz?
Bugün, bilim bile insanın sadece fiziki-maddi yönüne hizmet eder bir konuma itildi ise,
Ruh Bilim (psikoloji) adı ile insanlığın derdine sözüm ona çareler aramaya gayret eden bilim dalı da henüz ruhu keşfedememiş ise,
Transandantal Meditasyon uygulayıcıları ruha ters işlerle meşgul oluyorlarsa,
Materyalistlerin hala hiç bilmediği bir şeyse ruh,
Ruh için tehlike çanları çalıyor demektir.
Ya da bu durum ruhun insan bedeninde esir tutulduğuna işarettir.
Yukarıda bahsettiğimiz gerçekler aynı zamanda ruhun, cilasını matlaştırmaya matuf hareketlerdir.
Diğer taraftan hali hazırda ruhunu paslandırmamışların yaşadıkları ahlaki yozlaşma ve dünyaya yönelme gibi olumsuzluklar, ruh daralmasıdır.
Bunun sebebi, iman-ibadet orantısızlığı gibi gözüküyor.
İman zayıflığı demek içimden gelmiyor, lakin amel azaldıkça iman fakirleşir.
İmansızlık ruhi sıkıntılar yanında, ruhun daralması sonucunu da neşet ettirir.
Ruh sıkıntısının her zaman çaresi olmuştur, ama ruh daralması ruhun bitkisel hayata girmesi demektir.
Ruhun dirilişi ve ruhları bitkisel hayata sokacak tazyiki ortan kaldırmak için çarenin ne olduğunu ben biliyorum.