İMBİK – Örnekliğin Yok Olması

Kendisine can verilmiş her varlık değişmeye mahkûmdur.
Mütemadiyen değişmekte olan varlıkların nihayete ermeleri de en son değişimdir.
İnsan için kaçınılmaz olan değişim iyiye, güzele doğru gerçekleşirse ne ala!
Değişim, bozulmayla kendini gösterirse akıbet nâ-hayırdır.
İnanmıyorsanız geçmiş topluluklara bakınız!
Kâinattaki, çürüme, bozulma birçok eşya ve varlıkta fayda sağlarken; insanı yer bitirir.
İnsanın bozulması, sıradanlaşması anlamına gelir.
Sıradanlaşan bir insan, maddileşmiş demektir, hayvanlar ve nebatat da maddidir.
Dünyaya hükmetmeye yeltenen zalimler, diğerlerini kendilerine benzetirler, fakat benzeyenler bozulmuştur.
Benzeyen insan kendinden çıkmaya başlamış demektir.
Modernizm ve sekülerlik, bizim üzerimizde denenen en son kendine benzetme, bozma faaliyetlerinin resmi isimleridir.
İyi yönde değişimi irade eden kişi de bozulmaya razı olan kişi de kendi tercihini gerçekleştirmiş olmaktadır.
Başkalaşım değişimin ilk kesin sonucudur.
Toplumu üretenlerin değişimi, değişimin lokomotifidir.
Yeni bir öğretim yılına daha bismillah dedik.
Eğitim camiası yeni mesaisine başladı.
Öğretmenler, toplumu üreten en önemli meslek grubudur.
Lakin eğitim mensupları ile vatandaş arasında hiçbir fark göremiyorsanız, bu iş bitmiştir.
“Falan yerde bir öğretmen” ile başlayan, “yakalandı” şeklinde biten haber cümleleri eğitim camiasının böğrüne saplanan zehirli bir hançer gibidir.
Dinî eğitim almış kişiler de ha keza…
Onlardan sadır olacak kötü filler de kendi camialarına saplanan birer hançer olacaktır.
Sadece meslek mensupları değil, kendisini Müslüman hisseden ve inancına değer veren herkes bu hükümlere dâhil edilmelidir.
Yanlışların sonucunda, toplumun böğrüne böğrüne saplanan hançerler bir kılıç yarası gibi acı vermektedir.
Artık itiraf etmeliyiz ki, eğitimcinin ve imamın itibarı yok oluyor.
Oysa çocuklarımızın en çok örnek alacağı kişiler öğretmenler ve imamlardır.
Bu iki kesim, yoksa bir başkalaşım mı yaşamaktadır?
Yoksa başkalaşım aşıldı mı?
Ben artık haber programlarında “Bir öğretmen… bir imam…” diye başlayan haberlerden tedirgin oluyorum.
Eskisi gibi öğretmen ve imamlarımızın örnek hareketlerini duymaya devam ediyoruz, ancak doğru ya da yanlış, aleyhte haberler artmaya başladı.
Aleyhte haberler can sıkıcı değil mi sizce?
“Hırsız ya da tecavüzcü öğretmen” terkibi midenizi bulandırmıyor mu?
Bizi biz yapan değerleri önemsiyor muyuz yeterince?
Herkes tarihini unutabilir ama öğretmen asla unutmamalıdır.
Herkes menfaatlerini önceleyebilir ama “menfaatçi bir imam” kulaklara hiç de hoş gelmiyor.
Herkesin pergelinin şaşırdığı bir ortamda, bu iki kesimin pergeli şaşırmamalı.
Herkes bayağı işler yapabilir, ancak örnek olması gerekenler bayağılaşmamalı.
“Pornocu öğretmen” de nereden türedi? Gökten zembille mi indi?
Galiba ruhumuzun bağlı olduğu iplerden boşanıyoruz! Sevinen sevinsin!
Tek tek olan biteni anlatmak bize yakışmaz ama birçok gerçeği sizler de görüyorsunuz.
Aktardığımız ve yamadığımız yabancı normlar bünyeye uymuyor.
Biz sömürge ülkesi miyiz?
Eğitimde örnek aldığımız eğitimcilerle bizim aramızda dağlar kadar olan fark daha da büyüyor.
Öğretmen odalarında, evden, arabadan, maaştan, ücretten başka konular konuşulmuyorsa, iyi bilin ki bozulma sarıp sarmalıyor bizi.
Öğretmen odaları, öğretmen odaları olarak kalmalı.
O odaların tek konusu öğrenci olmalı.
Ne yani, fakirlik saygın olmaya engel midir?
Neden yüce değerlerle kuşanmış insanımız kendini küçük görme hastalığına yakalanıyor?
Neden üç-beş dünya konforuna ulaşabilmek için her şeyi göze alabiliyor?
Ruhen doymamış öğretmen tabi ki “şovmen” olacaktır.
Doymamış imamların ise aklında olması gerekenlerin yanında bir de olmaması gerekenler olacaktır.
Doymak için o kadar kültür zenginliği, etkinlik varken hala neden “insan eti” yemeye kalkışırız!
Şikâyet bizim işimiz midir?
Herkesin şikâyet ettiği ortamlarda çözüm yoktur.
Doktor hastasını azarlayıp; ona buna şikâyet eder mi?
Sonra, hep şikâyet ede geldiğimiz suçlu kişiler, en az bir öğretmenin tezgâhından geçmedi mi?
Kendini dayatmak yerine örnek olmak gerekmez mi?
Keşfetmek dururken, hala keşfedilmeyi beklemek ne iştir!
Sadece örnek olması gerekenler değil, herkes kendini yeniden ele almalı. Her açıdan kendini gözden geçirmelidir.
Aymazlığı, boş vermişliği bırakıp çarenin kendimizde olduğunu kendimize ilan etmeliyiz.
Belki de bu, çarenin baş çaresi olacaktır.
Yoksa örneksiz, numunesiz, sıradan insanlar topluluğu olma yolunda hızla ilerlemeye mahkûm oluruz.