İMBİK- Kara Mustafa Nasıl Kahraman Oldu?

Hanımının karşısında tir tir titreyen, bir dediğini iki etmeyen, eşinden çok korkan bir Kara Mustafa, bir yaz günü hanımı yazıya gidince, “oh” demiş, “hanım gitti, şöyle kendime güzel bir pekmez ziyafeti çekeyim.” Pekmez küpünün başına geçmiş. Kapağı açmış. Çömçe ile pekmezi tabağa koymaya başlamış. Yiyeceği kadar pekmezi tasa koyduktan sonra tam küpün kapağını kapatırken elindeki pekmez tası pırtmış. Pekmez yerlere dökülmüş. Her yer pekmez olmuş.
Adam iyice şaşırmış. Ne yapacağına karar veremeden ne kadar sinek varsa pekmezin üzerine üşüşmüş. Adamcağız iyice bocalamış. Lakin eşinin yanında olmamasının verdiği cesaretle sinekleri öldürmeye karar vermiş. Eline süpürgeyi alıp sinekleri öldürmeye başlamış. İlk vuruşta kaç sinek öldürdüğünü erinmeden saymış: 60 sinek. Bu sefer süpürgeyi daha geniş bir açı ile sineklerin üzerine hızlıca indirmiş. Ölen sinekleri bir bir saymış: 70 sinek. Yaptıkları çok hoşuna gitmiş. Olayı kendisine eğlence yapmış ve hemen bir mısra dizmiş.
Bir vurmada altmış,
Bir vurmada yetmiş
Çok canlar telef etmiş
Kahraman Kara Mustafa.
Kendi eseri şiirin beytini tekrar edip durmuş. Daha sonra bu dörtlüğü bıçağına yazdırmış. Sağda solda bıçağın üzerindeki beyti okutmaya başlamış. Kendisi de bıçağı insanlara gösterirken ezberden okumaya başlamış. Okurken bir şair gibi, bir hatip gibi özen gösterirmiş. Böylece Kara Mustafa’nın şöhreti kısa zamanda ilçenin kaymakamı olan paşanın kulağına gitmiş. O sıralarda ilçede insanların baş edemediği bir ayı hadisesi yaşanmakta imiş. Ayı geceleri kazaya iner milletin sağda solda, ortada, kenardan neyi varsa silip süpürürmüş. Bununla da kalmayıp geline kıza saldırdığı da olmuş. Yaralama neticesinde birkaç kişi günlerce yatakta yatmak zorunda kalmış.
Kaymakam Paşa bu ayı ile ancak Kara Mustafa’nın baş edeceğine karar verip yanına çağırtmış. Önce Kara Mustafa’ya birkaç taltif cümlesi sarf etmiş. Daha sonra baş belası olan hayvandan bahsetmiş. Daha etkili olması için Kara Mustafa yokmuş gibi davranıp yanındakilere hitaben “Öldürse öldürse bunu Kara Mustafa öldürür.” demiş. Kara Mustafa için için gururlanmış. Bu gerçek olmayan duruma kendisi de inanmaya başlamış. Heyecanlanmış ve söz alarak: “Paşam ben hallederim, o iş bende, lakin bana üç gün mühlet verin.” demiş. Paşa kabul etmiş. Üç gün boyunca Kara Mustafa’ya, güç ve enerji verecek yiyecek içecek cinsinden ne varsa esirgenmemiş.
Üç günün sonrasında ilçenin orman tarafında üç beş metre derinliğinde bir hendeğe yatarak, ayıyı beklemeye başlamış. Korkunun verdiği tedirginlikle sabaha kadar gözüne uyku girmemiş. Aklına tarihte ne kadar kahraman varsa getirmeye çalışmış. Uzun kış gecelerinde ailecek kürsünün etrafında dedesinden dinlediği Hz. Ali, Battal Gazi, Kara Pençe, Kara Murat hikayelerinin hepsini bir bir tasavvur ederek cesaret toplamaya çalışmış. Ama ne gezer! Bunlar kim Kara Mustafa kim? Korkusunu atacak bir şey bulamamış. Ayı saldırırsa nasıl karşı koyacağı düşüncesi zihninden bir türlü gitmiyormuş. Ne kadar yetersiz ve korkak olduğu aklına geldikçe uykuları kaçmaya devam ediyormuş. Tir tir titremekten bir türlü kendini alamaması ise yiyip bitiriyormuş Kara Mustafa’yı. Korku, titreme, uykusuzluk iyice çaresizliğe itiyormuş onu. Bir ümit ışığı olacak hiç mi geçmişi olmamışmış? Yok, yok, yok!
Çocukluğunu zaten abisinin gölgesinde geçirdiği için o yıllar korkak ve pısırık geçmiş. Askere kadar böyle birilerinin korumasında, büyüklerin desteğinde yaşamış. Askerde ise gelen vurmuş giden vurmuş. Yaşamış olduğu ilçede bu yaşına kadar hiç kimseyle dalaşmamış, bir tavuk bile kesmemiş birisi olarak koca ayıyı nasıl halledecek? Karşı komşusu Hatice, hasta ineği ölmek üzere iken evinden “Erkek yok mu, erkek yok mu, inek mındar olacak, erkek yok mu?” diye feveran ederek çıktığında, kendisi de heyecan ve korku ile şaşırıp “Erkek yok mu, erkek yok mu, inek ölecek, kesecek erkek yok mu?” deyişi aklına gelince morali sıfırın altında yirmilere düşmüş.
O anda her şeyden vazgeçip hendekten çıkıp evine gitmeyi düşünmüş. Bu sefer temelli bitip tükeneceğini, evinden hiç çıkamayacak bir hale evrileceğini düşünüp vazgeçmiş. Vazgeçer vazgeçmez, düşünceler yine zihnine hücum edip, o anda kadının sert ve hışımla “sen ne biçim erkeksin” dercesine kendisine bakışları gözünün önüne gelince kafasını hendeğin keseklerine vurmaya başlamış.
Tam sabaha karşı köpek havlaması ve birtakım hırlamalarla gözünü açmış. Meğerse seher sükun etmeden az önce yeni uyumaya başlamışmış. Ne oluyor demeden yanındaki sivri kayalığın üstüne bir karartının pat diye düştüğünü görmüş. Yattığı yerden doğrulmuş. Hemen sağına bakmış. Bir de ne görsün! Sabaha kadar gelmesinden korktuğu ayı büyük cingi taşın üstüne sırt üstü düşmesin mi? Ayı can çekişirken hırıltılar çıkartmakta imiş. Kara Mustafa irkilip biraz daha uzağa çekilip ne olacağını merakla oradan beklemeye başlamış. Bir süre sonra ayı son nefesini vermiş.
Kara Mustafa hendeğin üstüne çıkmış. Ayının köpeklerle dalaşırken aşağı düştüğünü anlamış. Ellerini ovuşturup hendekten çukura düşmüş, kan revan içindeki ayıyı seyretmeye bir süre devam etmiş. Bu sırada gün ışımış. İlçeden Kara Mustafa’nın ne yaptığını kontrol etmekle görevli bir zabit atı ile hendeğin ilçe tarafındaki tümseğinden ayının kan revan içerisinde kaldığını görünce hemen karşıdaki Kara Mustafa’nın yanına geçip onu kucaklamış. Atının terkisine alarak doğruca Paşa’nın huzuruna çıkartmış.