İMBİK-Bireysellik ve Sevilme

İnsan başıboş bırakılmamıştır. Başıboş bırakılmama, bizzat onu yaratan tarafından gerçekleştirilmiş bir olgudur. Gelin görün ki başıboş bırakılmadığını, her zaman Allah’a bağlı kalması gerektiğini bir türlü anlayamayan insanların ürettiği kimi beşeri fikir akımları, insanı başıboş bırakılmış kabul edip, onu kendisine bağlı kılmak için ellerinden ne geliyorsa yapmaktan çekinmemektedirler.
Bütün dünyayı sarıp sarmalayan Modernizmin en son çocuğu Bireysellik de insanı boş bırakmamakta ve insandaki nefis etkisi ile en narin hislerine bile nüfuz etmeyi başarabilmektedir. Bu nüfuz ediş o kadar etkili olmaktadır ki insan topluluklarını anında tek bir insan konumuna indirgeyebilmektedir. Böylece insan farklılıkları ortadan kalkmakta, bütün bir insanlık birbirini taklit eden sıradan kitleye dönüşmektedir. Bunlar yapılırken insan nefsindeki geri konulamaz hırslara ve isteklere hitap edilmektedir.
Bugün bireyselliğin bizlere sunduğu ilkelerden en önemlisi sevilmek ilkesidir. Sevilmek hiçbir ferdin reddedemeyeceği temel ihtiyaçtır. İnsanın yapısında sevilmeye karşı bir zaaf vardır. Sevilmek sayesinde kişilerde yaşama sevgisi gelişir. Sevilme olmadığı zaman nefis sahibi varlıklar kendini mutsuz ve huzursuz hisseder. Hiç sevilmeyenler, toplum içerisinde problemler üreterek diğerlerine zarar verebilirler. Hatta ve hatta intihar olaylarının ana sebeplerinden biri de sevilmemek olarak bilinir. Toplum içerisinde zalimler türüyorsa bunların büyük bir çoğunluğu da sevgisizliğin kurbanı olanlardır.
Öte yandan sosyal hayatlarında insanlara faydalı olabilenlerin kahır ekseriyeti çocukluk ve gençlik dönemlerinde yakınları tarafından sevilmiş ve böylece bu duyguları tatmin olmuş kişilerdir. Karşı cinsi tarafından sevilerek evlenenler de düzenli ve mutlu bir aile hayatı sürdürmeleri ile dikkat çekerler. Buraya kadar anlatılanlarda anormal bir şey yoktur. Sevilme ve sevme insana has bir tabiattır. Fakat sevginin nedeni önemlidir. İnsan niçin sevmeli ve neden sevilmeli, önemli olan budur.
İlahi dinler sevilmenin ve sevmenin ölçülerini sunarak bu konuda insanların yanlışa sapmalarını önlerler. Ne var ki bu normal duygular ve istekler beşeri sistemlerin cenderesinde başkalaşım geçirirler, bununla da kalmayıp, bambaşka hedeflere hizmet eder hale gelirler. Bireysellik tamamen doğal olan sevilme duygusunu, hâkimiyeti kapsamına alarak doğal mecrasından çıkarıp başka amaçları için kullanmanın bir diğer adıdır.
Modern insan tarafından icat edilip geliştirilen ve yine beşeri kaygılarla ilkeleri oluşturulan bireysellik, sevilmenin kaçınılmaz olduğunu çağ insanına kabul ettirmiş durumdadır. Sevilme tabi ki öncelikle başka insanlar tarafından gerçekleştirilmelidir. Sevilmenin muhtevası da derinlikli değildir. Yüzeyseldir. Şekilseldir. Riyaya dayanır. Samimiyetsizdir. Anlıkdır. Bir defa bile tezahür etse kişiler için yeterli sayılır. Bu sevgi daha ziyade fiziksel özellikler ve maddi menfaatler sonucu ortaya çıkar. Bu sevilmenin ruhani özellikler ile alakası yoktur. Toplumları yücelten ve devamını sağlayan manevi değerler için bir sevgiden söz edilemez. Örneğin Allah sevgisi, peygamber sevgisi bireyselliğin öncelediği ve önem verdiği bir sevgi türü değildir. Öncelenen sevgi türünde ilahi denge ve ölçülere yer yoktur.
Bireyselliğin sevgi ve saygısı peşindir. Veresiyesi yoktur. Dünyalıktır. Ahiret anlayışından beslenmez. Daha ziyade görünen ve somut varlıklar nedeni ile geliştiği için ileriye dönük değildir. Geçmişten de etkilenmez.
Bize sunulan sevgi nedenleri ve sevilme kıstasları neticesinde kendi özümüze aykırı hareketler yapmak durumunda olan kişiliklere eviriliyoruz. Sevilme uğruna şaklabanlıklar yapan maymunlar gibiyiz. Sevilmek için kıyafetlerimize oldukça önem verir hale geldik. Bunun markalı olması durumunda daha hızlı bir sevilme katsayısı ile çarpılacağımızı zannediyoruz. Giyindiğimizde bizden razı olacakları unutup, memnun olduğunda bize hiçbir katkı sağlamayacaklar için giyinir olduk.
Konuşurken bireysel bir sevilme içgüdüsü ile kimilerini, dilimizin döndüğünce kızdırmamak için konuşmaya gayret ediyoruz. Bu ise hakkı ketmetme anlamına geliyor. Dilsiz şeytan olduğumuzu ara sıra hatırlasak da aynı fiili işlemeye sevilmek uğruna devam ediyoruz.
Şirin gözükme uğruna kendimize maskeler yapıyoruz. Kimi zaman Allah’ı ve Resulünü gazaplandıracak eylemleri dini kullanarak, Müslümanca bir görünüşle yapıyoruz. Makam ve mevki elde etmek için sivimize yalanlar katmaktan çekinmiyoruz. Kattığımız yalanların kimleri sevindirdiğini hesaba katmadan sevildiğimizi farz edip bireyselliğimize bireysellikler katıyoruz.
Bireyselliğin ilham ettiği sevilmeyi, daha ana karnındaki bebelere telkin ediyoruz. Doğar doğmaz sevilmenin belli başlı yöntemlerini uygulayarak çocuklarımızı sevilen ama kim tarafından ve niçin sevildiğini anlayamayan bireyler haline getirmek için elimizden gelen her şeyi sevilmek uğruna yapmaktan geri durmuyoruz.