İLMİHAL-TİCARET (1)

İLMİHAL-TİCARET (1)

Fert ve toplum hayâtında, ticaretin, iktisadî hayâtın büyük bir yeri ve etkisi vardır. O bakımdan iktisadî esaslar, hükümler çok sağlam temeller üzerine bina edilmelidir. Günübirlik kararlar, günü kurtarmaya mâtuf icraatlar iktisadî hayâtı felç eder. Dolayısıyla toplumun huzurunu bozar. İnsanî ilişkileri, karşılıklı sevgi, saygı ve itimadı sarsar. İleriye dönük planlanmış çalışmaları durdurur. Atılımları önler.

 

Ticaret erbabı hem mevcut çalışmaları hem de ileride yapmayı planladığı çalışmaları için istikrar ister, güven ister. Ticaret hayâtındaki istikrarsızlık ve güvensizlik, piyasaları kararsızlığa ve dolayısıyla durgunluğa iter. Her gün bir inip bir çıkan, ekseriyetle yükselen fiyatlar, bir kısım tacirleri piyasadan silip süpüren, bir kısmını kısa zamanda zengin eden enflasyonlar, sosyal dengeyi tahrip eder. Zenginler ile fakirler arasında terazinin ayarı mesabesinde olan orta tabaka yok olur. Karaborsacılık, tefecilik, yorulmadan, terlemeden kısa yoldan zengin olmak gibi hem ticarî hayâtı hem de sosyal hayâtı alt üst eden bayağı işler, bayağı düşünceler topluma hâkim olmaya başlar. Bu noktadan sonra, helal haram hassasiyeti, ahlakî duyarlılık zaafa uğrar ve zamanla bu hassasiyetler ve duyarlılıklar kaybolur.

 

Bu demektir ki toplumun değerleri değişmiş, materyalist düşünce ve icraatlar topluma hâkim olmuştur. Artık toplumu ayakta tutan değerler, yardımlaşma, karz-ı hasen, helal kazanç, kul hakkı, ahiret hesabı, topluma karşı vazife ve mesuliyetler, ticaret yaparken toplumun ihtiyaç duyduğu metalara öncelik tanımak gibi güzel duygular, imanımızın gereği olan icraatlar yerini hodkâm duygulara, nefsanî ve menfaatçi icraatlara terk eder. Bu durum ise bir toplum için felaket demektir.

 

Her konuda olduğu gibi ticaret ve iktisat konusunda da her devirde uygulanabilen ve uygulanması gereken, sağlam, adil, toplumu refah ve huzura kavuşturacak esasları, prensipleri, kıyamete kadar geçerli, değişmeyen hükümleri yüce İslam dini vaz’ etmiştir. Bu hususta nazil olan ayet-i kerimeleri, varid olan hadis-i şerifleri, icma ve ictihadları incelediğimiz zaman, ne muazzam ve mükemmel bir iktisadî düzen kurulduğunu, ne muhteşem bir yapı meydana getirildiğini görür, büyük bir hayranlık duyarız.

 

Öyle bir sistem ki ne aldatmaya müsaade ediyor ne harama, gasba, haksız kazanca fırsat veriyor ne de ticaret yollarını, helal kazanç yollarını kapatıyor ve ne de aldanmaya göz yumuyor. İşte o zaman bütün samimiyetinizle bir daha teslim oluyor, böyle bir sistem ancak ve ancak Allah Teâlâ tarafından vaz’ olunabilir diyor ve imanın o tarifi mümkün olmayan hazzını bir daha tadıyorsunuz. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını yalan yemin ve şehadetle yemeniz için o malları hâkimlere (yetkililere) vermeyin.” (Bakara 2/188)

 

Ayet-i kerimede şu hususlara dikkat çekilmektedir:

1- Hile ve aldatma yolu ile kazanç,

2- Yalan yere yemin etmek,

3- Yalancı şahitlik yapmak,

4- Rüşvet vermek ve rüşvet almak,

5- Bu yollarla veya bu yollardan biri kullanılarak kazanç elde etmek haramdır.

 

Nisa suresinde de Müslümanlar şöyle uyarılıyor: “Siz ey imana ermiş olanlar! Birbirinizin mallarını haksız yollarla -karşılıklı rızaya dayanan ticaret yoluyla da olsa- heba etmeyin ve birbirinizi mahvetmeyin; zira Allah, sizin için bir rahmet kaynağıdır.” (Nisa 4/29)

“Kim düşmanlık ve haksızlık ile (haram yemeyi, haksız yere öldürmeyi) yaparsa onu ateşe sokacağız. Bu, Allah’a çok kolaydır.” (Nisa 4/30)

“Eğer yasakladığımız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere (cennete) sokarız.” (Nisa 4/31)

 

Yirmi dokuzuncu ayet-i kerimede alışverişin, ticaretin meşru olabilmesi için şu hususlara dikkat çekiliyor:

1- Satıcı ve alıcının karşılıklı rıza göstermesi gerekir.

2- Alışveriş için bir taraf zorlansa, rızası olmadan elindeki mal satın alınsa veya alıcı olan tarafa baskı yapılıp zorla satılsa, böyle bir alışveriş geçerli değildir.

3- Ticareti haram olan şeylerin, içki, çeşitli uyuşturucular, domuz, ölmüş hayvan eti gibi şeylerin alım satımı bâtıldır. Hiçbir hükmü yoktur. Neticede bir tarafın haksız kazanç sağlamasına, diğer tarafın parasının telef olmasına sebep olur.

4- Bir kişi ticaret yapacağım, çok mal kazanacağım diye kendini tehlikeye atmamalıdır.

 

a- Sınırlarda kaçakçılık yapmak.

b- Bir kişinin iflasına veya malının büyük bir kısmının telefine sebep olacak şekilde ticaretine mani olmak, onun düşmanlığını celbetmek ve belki de bu sebepten karşı tarafın kendisini öldürmeye kastetmesine sebep olmak.

c- Can ve yol emniyetinin olmadığı yerlere ticaret yapmak kastıyla seyahat etmek.

d- Alışveriş yaparken öfkelenerek, müşteriyi rencide ederek veya alacağı olan kişiye toplumun içinde hakaret ederek gazabına ve dolayısıyla kendisinin fiili tecavüze uğramasına sebep olarak bir nevi kendi nefsini öldürmüş olmak veya öldürülmeye sebep olmak gibi yanlış ve tehlikeli davranışlardan, ticaret yollarından uzak durmamız gerektiğine işaret edilmektedir Allahu a’lem.

 

Otuzuncu ayet-i kerimede de haram yolla kazanç elde etmenin -tevbe edilmez, düşmanlık ve kötülüklerden vazgeçilmez ise- tabii neticesinin cehennem olduğu beyan edilmektedir. Otuz birinci ayet-i kerime ise haram kazancın günah-ı kebair olduğu, gerek bu kebairden veya diğer büyük günahlardan sakınanların küçük günahlarının insanların gözünden setredileceği, insanlar arasında rüsvay edilmeyeceği ve dolayısıyla affedileceği müjdesi verilmektedir.

 

Bu ayet-i kerimelerden anlıyoruz ki: Rabbimiz Teâlâ ve tekaddes hazretleri bize acıyor, merhamet ediyor, bizim arınmamızı, dünyada da ukbada da huzur ve saadete, maddî ve manevî refaha ermemizi, ebediyen kurtulmamızı istiyor.

 

1- Öncelikle helal ve haram bildiriliyor.

2- Helale, doğruya, güzele teşvik ediliyor.

3- Haramdan şiddetle sakındırılıyor.

4- Haramın kötülüğü, zararları ve kötü sonucu beyan ediliyor.

5- Tevbe yolları gösteriliyor. İnsana, Müslümana yakışanın kötülükten dönmek, iyiye, doğruya yapışmak olduğu bildiriliyor.

6- Allah’tan hayâ edip büyük günahlardan sakınıldığı takdirde, hasbe’l beşer işlenen küçük günahların affedileceği veya büyük günahlardan sakınanlara, Allah Teâlâ’nın küçük günahlardan da vazgeçme irade ve şuuru bağışlayacağını müjdeliyor.

7- Sonra da en büyük müjde veriliyor: Allah Teâlâ’nın rızası ve bu rızanın tabii sonucu olarak ebedî cennet ve sayılamayacak derecede hem bol hem de çeşitli cennet nimetleri.

 

İslam’da ticaret meşrû kılınmış, faiz ise yasaklanmıştır. Ancak meşrû olan ticaret yapılırken Allah’a karşı vazifelerimiz, mahlûkata karşı vazifelerimiz asla ihmal edilmemelidir. Aksi takdirde meşrû yollardan yaptığımız ticareti gayr-i meşru duruma sokmuş oluruz. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı zaman hemen Allah’ı zikretmeye (namaza) koşun ve alışverişi bırakın. Eğer siz gerçeği anlayan kişiler iseniz. Elbette bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ı çok zikredin. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Cuma 62/9-10)

 

Ayet-i kerimede açıkça ifade edildiği gibi cemaatle kılınması farz olan cuma namazı vaktinde alışverişi bırakıp camiye koşmak gerekir. Bu konuda satıcı ile alıcı arasında hiçbir fark yoktur. Cuma saatinde satan da alan da günahkârdır. Diğer namaz vakitlerinde cemaatle namaz farz olmadığından alışveriş haram değildir. Ancak namaz vaktinde kılınmaz, kazaya bırakılır veya hiç namaz kılınmaz, ticaret bizi Allah Teâlâ’ya ibadetten alıkoyarsa, böyle bir ticaret kişi için bir mekirdir. Kazancı ona asla fayda vermez. Para ve mal değil, günah kazanmış olur.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.