İLMİHAL-MEKKE ve KÂBE’NİN FAZİLETİ

Yeryüzünün en mübarek, en mukaddes mescidi Kâbe’dir. Dolayısıyla Kâbe’nin bulunduğu belde Mekke-i Mükerreme de mübarek bir şehirdir. Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için ilk beyt Mekke’deki Kâbe’dir.” (Âl-i İmran, 2/96) “…Orada apaçık alâmetler (ve) İbrahim’in makamı vardır.” (Âl-i İmran, 2/97)
Ebû Zer radiyallahu anh’tan şöyle bir rivayet vardır: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanların içinde namaz kılmaları için ilk bina edilen beyt Kâbe’dir.” buyurdu. Ebû Zer, sonra hangisi, dedi. Peygamberimiz; Mescid-i Aksâ’dır, buyurdu. Aralarında kaç yıl vardır, diye sorunca, Kırk yıl, buyurdu.” (Buhari, Müslim, Nesâî, İbn Mâce)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Mescid-i Haram’da bir vakit namaz kılmak, yüz bin vakit namaz kılmak gibidir.” (İbn Mâce)
Hz. İbrahim aleyhisselam, Hacer vâlidemizi ve oğlu İsmail’i, Allah Teâlâ’nın emriyle Mekke’ye getirip bugün Kâbe’nin bulunduğu yere bıraktı. Hz. İsmail aleyhisselam iki yaşında idi. Yanlarına bir dağarcık hurma ile bir testi su bırakmıştı. O zaman Mekke’nin bulunduğu yer bomboştu. Hiçbir insan oturmuyordu. Su da yoktu. Hacer vâlidemiz, Allah Teâlâ’nın emrine büyük bir teslimiyetle boyun eğdi. Rabbine tevekkül etti. “O, bizi korur.” dedi.
Bir müddet sonra hurma ve su bitmişti. Küçük İsmail açlık ve susuzluğun verdiği acıyla sızlanıyordu. Hacer vâlidemiz ise yavrusundan daha fazla acı çekiyordu. Bir su, bir yiyecek bulmak veya bir insana rastlamak ümidiyle Safa tepesine çıktı. Oradan Merve tepesine kadar yürüdü. İsmail’i göremediği çukur yere geldiğinde (bugünkü iki yeşil direk arası) koşuyor ve yavrusuna bir zarar gelir endişesiyle İsmail’e doğru bakıyordu. Bu gidiş ve gelişleri yedi kere tekrarladı. Merve tepesine son varışında kulağına art arda bir ses geldi. Hacer vâlidemiz:
“Ey seslenen kişi! Bize sesini duyurdun. Eğer bize yardım edebilirsen yardım et.” diye seslendi. Sonra, küçük İsmail’in yanında Zemzem kuyusunun bulunduğu yerde Cebrail aleyhisselam göründü. Kanadıyla yeri kazıyordu. Nihayet Zemzem göründü. Zemzem akıp gidiyordu. Hz. Hacer vâlidemiz bir taraftan avuçlayıp kırbasını dolduruyor, bir taraftan da su akıp gitmesin diye Zemzem’in önünü toprakla çeviriyordu. Hz. Hacer vâlidemiz, Hz. İsmail’e Zemzem’den içirdi. Kendisi de içti.
Cebrail ona: “Sakın yok oluruz diye korkma! Şurası Beytullah’ın yeridir. O beyti şu çocukla babası yapacaktır. Muhakkak Allah bu işi yapacakları zayi etmez.” dedi.
Hz. Hacer, oğlu Hz. İsmail ile Zemzem kuyusu etrafında hayâta devam ederlerken Yemenli Curhumîlerden bir topluluk Mekke’nin alt tarafına konakladılar. Orada Zemzem’in olduğuna muttali olunca gelip Hz. Hacer’den oraya yerleşmek için müsaade istediler. O da Zemzem’de bir hak iddia etmemek şartıyla onlara müsaade etti. Böylece Mekke şehri teşekkül etmeye başladı. Hz. İsmail Curhumîlerden bir kızla evlendi.
Hz. İsmail otuz yaşlarında iken babası Hz. İbrahim aleyhisselam Mekke’ye gelerek Kâbe’yi bina etmekle emrolunduğunu, Hz. İsmail aleyhisselam’a bildirdi. Hz. İbrahim’in bu gelişinden önce Hz. Hacer vâlidemiz doksan yaşında iken vefat etti ve Hicr-i İsmail’e defnolundu. Nihayet Kâbe bina edilmeye başlandı. Hz. İsmail aleyhisselam taş getiriyor, Hz. İbrahim aleyhisselam da duvarları yükseltiyordu. Kâbe tamam oldu.
Bina tamamlandıktan sonra, Hz. İbrahim aleyhisselam ve Hz. İsmail aleyhisselam şöyle dua ettiler: “Ey Rabbimiz! Yaptığımız şu beyti tarafımızdan takdim edilen kulluk armağanı olarak kabul buyur. Ey Rabbimiz! Muhakkak sen dualarımızı çok iyi işitir, niyetlerimizdekini de bilirsin.”
“Ey Rabbimiz! Bizi sana itaatkâr kıl. Zürriyetimizden de sana mûti Müslüman bir ümmet yetiştir. Bize hac amellerimizi göster. Tevbemizi kabul buyur. Şüphe yok ki tevbeleri en çok kabul eden, merhametli olan ancak sensin.”
“Ey Rabbimiz! Onlara kendilerinden bir peygamber gönder ki, onlara ayetlerini okusun. Kitabı ve hikmeti öğretsin. Onları temizlesin. Şüphesiz sen azizsin, hakîmsin.” (Bakara, 2/127-129)
Bundan sonra Hz. İbrahim aleyhisselam “İnsanlara haccı ilan et.” (Hac, 22/27) emrini aldı. Hz. İbrahim aleyhisselam “Ya Rabbi! Sesim yetişmez.” dedi. Allah Teâlâ “Sen seslen. Yetiştirecek benim.” dedi. Bunun üzerine Hz. İbrahim aleyhisselam, Ebu Kubeys dağına çıktı. Şehadet parmaklarını kulaklarına tıkadı; doğuya, batıya, güneye, kuzeye dört tarafa yönelerek şöyle seslendi:
“Ey insanlar! Rabbiniz, Beytullah’ı tavaf ve ziyaret etmenizi sizlere farz kıldı. Rabbinizin davetine icabet ediniz.” Bu nidayı haccetmeleri takdir olunan herkes ve hatta ana karnında, baba sulbünde bulunanlar bile işitti ve: “Lebbeyk Allahümme lebbeyk” diye icabet ettiler.
Mekke’nin ilk defa melekler veya Hz. Adem tarafından bina edildiği rivayet edilmektedir. İkinci kere de Hz. İbrahim aleyhisselam ve Hz. İsmail aleyhisselam tarafından yapılmıştır. Hz. Nuh, Hz. Hûd, Hz. Salih, Hz. Şuayb aleyhisselam’ın Zemzem ile Hacerül Esved arasında medfun olduğu, hacca gelip de Mekke’de vefat eden doksan dokuz peygamberin Makam-ı İbrahim’le Zemzem arasında, doksan dokuz peygamberin de Hatim’de medfun olduğu rivayet edilmektedir. Hz. İsmail ile annesi Hz. Hacer de Hicr-i İsmail’de medfundur.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye hicret ederken Mekke’nin aşağısından geçiyordu. Hazvere denilen mevkide devesini durdurdu ve şöyle dedi: “Vallahi sen Allah’ın yarattığı yerlerin en hayırlısı, Allah katında en sevgili olanısın. Senden çıkarılmamış olsaydım, asla çıkmazdım. Bana senden daha güzel, daha sevimli yurt yoktur. Kavmim beni senden çıkarmamış olsaydı, senden başka bir yerde yurt edinmezdim.” (Tirmizî, İbn Mâce)