İLMİHAL- Karz-ı Hasen

Hiçbir karşılık beklemeden, hiçbir menfaat gözetilmeden verilen ödünce karz-ı hasen (güzel ödünç) denir.
İslam toplumunda, asırlardır uygulanan bu sosyal yardımlaşma maalesef son zamanda büyük ölçüde zaafa uğradı. Bir taraftan ekonomik çalkantılar, resmî, gayri resmi bankaların, tefecilerin çok aşırı derecede faiz vermeleri, diğer taraftan dini hassasiyetlerin azalması, yardımlaşma duygularının zayıflaması, kişilerin ahidlerine, vaatlerine sadık kalmayışı bu kötü neticeyi doğurdu.
Toplumumuz o kadar dünyevileşti ve o kadar materyalist düşüncelere sahip oldu ki, her yaptığı işte, her muamelede ve hatta yaptığı hizmetlerde anında veya ileriye dönük ne gibi menfaati olacak, ne kadar çıkar sağlayacak bunu hesaplamaktadır. Dolayısıyla yapılan ticarette, yardımlaşmalarda, hizmetlerde bereket olmuyor. İstenilen kaynaşma ve karşılıklı muhabbet ve ülfet sağlanamıyor ve hatta bir kısım dargınlıklara, küskünlüklere bile sebep olabiliyor.
Meselâ, samimi olan iki dost, birlikte ticaret ortaklığı yapıyor. Güzel bir şekilde işe başlıyor. Kısa zaman sonra ayrıldıklarına, karşılıklı ithamlaştıklarına şahit oluyorsunuz.
Bir Müslüman, diğer bir Müslümana çok samimi duygularla borç veriyor, sıkıntısını gideriyor. Borç alan kişi zamanında borcunu ödemiyor. Savsaklıyor ve araları bozuluyor. Böylece bu kişi sadece borç aldığı kişiye zarar vermekle kalmıyor, dolaylı bir şekilde diğer ihtiyaç sahiplerine de zarar vermiş oluyor. Çünkü borç veren kişinin sık sık bu gibi şeylerle karşılaşması, onu borç verme hususunda daha tedbirli olmaya sevk ediyor.
Diğer taraftan borç veren kişi de yaptığı bu yardımı, yapmış olduğu bir kısım davranışlarla boşa çıkarıyor. Meselâ, yaptığı yardımı başa kakıyor. Borçlu borcunu ödemek istiyor fakat ödeme gücü bulamamakta, böyle bir durumda borç verene düşen şey mâkul bir süre borçluya fırsat vermek iken onu sıkboğaz ediyor. Borç verdiği kişiyi sürekli minnet altında bulundurmak istiyor. Bütün bunlar İslamî ve ahlakî olmayan davranışlardır.
Allah Teâlâ, karz-ı hasen hususunda şöyle buyuruyor:
“And olsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. İçlerinden on iki kişiyi de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah’a güzel bir borç verirseniz (ihtiyaç sahiplerine karşılıksız borç verirseniz) and olsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur.” (Maide, 12)
İhtiyaç sahibi olan bir Müslümana, ödünç vermek, dilenciliği meslek edinmiş, ihtiyacı olmayan bir dilenciye yardım etmekten daha faziletli ve daha sevaptır.
Çünkü İslam, dilenciliğe ancak çok zarûrî durumlarda müsâade ediyor. İhtiyacından fazla dilenmeyi men ediyor. Hâlbuki karz-ı haseni teşvik ediyor.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Herhangi birinizin ipini sırtına alıp bir odun demeti getirerek satması ve Allah’ın yardımıyla ihtiyaçtan kurtulması, versinler veya vermesinler insanlardan dilenmekten kendisi için daha hayırlıdır.” buyuruyor. (Buhari; Müslim)
Karşılıksız, menfaat beklemeden borç vermenin fâzileti hakkında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Bir adam hiç iyilik etmezdi. Sadece borç para dağıtırdı. Tahsil zamanı gelince, tahsildarına, “İmkânı olanlardan al, durumu müsait olmayıp sıkıntıda olanlardan alma. (Bu sebeple) Belki Allah da bizim günahlarımızı bağışlar.” derdi. Nihayet adam öldü. Allah ona sordu: “Herhangi iyi bir amelin var mıdır?” O, “Hayır. Sadece halka para dağıtırdım. Tahsil etme zamanı gelince, hizmetçimi şöyle diyerek gönderirdim: ‘Durumu müsait olanlardan al, olmayanlardan alma. Belki Allah da bunun sebebiyle bizi bağışlar.’ derdim.” Allah da ona şöyle buyurdu: “Ben de seni affedip, günahlarından vazgeçtim.” (Buhari)
Borçlunun aldığı borcu zamanında ödemesi gerekir. Aksi takdirde borç aldığı kişiye zulmetmiş olur. Bu hususta Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Ödeyecek durumu olduğu halde, zenginin borcunu ödemeyi uzatması zulümdür.” (Buhari; Müslim)
“En hayırlınız, borcunu en güzel şekilde ödeyendir.” (Buhari; Müslim)
Netice itibariyle:
1- Karz-ı hasen yapmak, İslamî, insanî ve ahlakî güzel bir davranıştır.
2- Müslümanlar arası yardımlaşmanın çok güzel bir örneğidir.
3- Karz-ı hasen asla bir menfaat karşılığı olmadan, bir çıkar sağlamayı düşünmeden yapılmalıdır.
4- Borç veren dar durumda olan borçluya mühlet tanımalıdır.
5- Borç veren borçlusunu minnet altında bırakmamalıdır.
6- Yaptığı yardımı borçlusuna baş kakışı yapmamalıdır.
7- Borçlu da borcunu zamanında ödemelidir.
8- İmkânı varken borcunu ödememenin bir zulüm olduğunu bilip ona göre hareket etmelidir.
9- Hatta karz-ı hasen yapanları teşvik etmek, onları memnun etmek, bu hayırlı hizmetlerine devam etmelerine psikolojik olarak yardımcı olmak için, borcunu verirken veya verdikten sonra küçük de olsa bir hediye takdim etmek, câizdir.
10- Borç veren kişinin bu hediyeyi kabul etmesinde bir sakınca yoktur. Ancak böyle bir şeyi kendisi isterse veya borcuna karşılık bir iş yaptırırsa meselâ, tarlasını sürdürür, bağını belletir, ambarından dükkânına mal taşıttırır ise, bu fazlalıklar faiz olur ve dolayısıyla haram olur.