İLMİHAL- Cömertlik

İLMİHAL- Cömertlik

Cömertlik bir kişinin seve seve, içinden gelerek kendi mülkünde olan, kendi hakkı olan bir şeyi başka birine bağışlamasıdır. Fakir ve muhtaçların ihtiyacını gidermek, İslamî hizmetlere katkıda bulunmak suretiyle yardım etmek, tasaddukta bulunmak büyük bir fazilettir.

Cömertlik üç kelime ile ifade edilmektedir:

1- Cûd

2- Sehâ

3- İsâr

Bu kelimelerden ilk ikisi, yani cûd ve sehâ çoğu kez birbirinin yerine kullanılmaktadır. Her ikisi de aynı manaya, cömertlik manasına gelmektedir. Bu kelimeler aynı zamanda cömertliğin derecelerini de göstermektedir. Şöyle ki:

Cûd; malın zekâtını vermek, tasaddukta bulunmak, ihtiyaç sahiplerini görüp gözetmektir.

Sehâ; zekât ve sadaka vermekle beraber malın fazlasını fakir ve muhtaçlara dağıtmak, İslamî hizmetlere bezletmektir. Şahsı, ailesi, ev eşyası konusunda gayet sade harcamalarda bulunmak, israf ve lükse para harcamamak, fakat ihtiyaç sahiplerine yardım etmekte, tasadduk yapmakta cömert davranmaktır.

İsâr; diğergamlık demektir. Kendi nefsine, din kardeşini tercih etmek demektir. Kendi ihtiyacı varken, din kardeşinin ihtiyacını gidermeyi, kendi ihtiyacını gidermeye tercih etmektir.

Ashab-ı Kiram’ın ahlâkı bu idi. Onların izini takip eden salih ve sâdıkların ahlâkı da budur. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler. Onlara verilenler karşısında içlerinde bir kaygı duymazlar. Kendileri zarûret içinde bulunanlar bile, onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr/9)

Cömertlik, Allah Teâlâ’nın kendisine ihsan ettiği nimetlerden, din kardeşini yararlandırmak, diğer bir ifâdeyle, Allah Teâlâ’nın kendisine emanet olarak verdiği mal ve mülkten, Allah’ın kullarını faydalandırmaktır. Bu davranış, kişiyi Allah Teâlâ’ya yaklaştırır. O’nun sevgi ve muhabbetini kazandırır. İnsanların da ona ülfet etmesine sebep olur. Böylece toplumda fakirler ve zenginler arasında muhabbet oluşur. Neticede zenginlerin mala karşı hırsı azalır, cimrilikten korunur, fakirlerin de zenginlere karşı burûdeti ortadan kalkar. Zenginlerden coşup taşıp gelen, cömertlik ve merhamet duyguları ile, fakirlerden gelen kanaat, zühd ve teşekkür duyguları iki denizin birleşmesi gibi kucaklaşır ve bu kucaklaşma ile İslam kardeşliği zirvede yaşanılır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Cömert insan Allah’a yakındır. İnsanlara yakındır. Cennete yakındır. Cehennemden uzaktır. Cimri kişi ise Allah’tan uzaktır. İnsanlardan uzaktır. Cennetten uzaktır. Cehenneme yakındır. Cömert bir cahil, cimri bir âbidden Allah’a daha sevimlidir.” (Tirmizi)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en cömerdi idi. Kendisinden bir şey istenildiği zaman, hayır demezdi. O yanında altın ve gümüş olduğu halde sabahlamaktan çok endişe ederdi. Onların fakir ve muhtaçlara hemen dağıtılmasını emrederdi. Onlar dağıtılmadan da asla rahat etmezdi. Hz. Bilal radıyallahu anh anlatıyor:

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin beni çağırdığını söylediler. Vardığımda, kapının önünde, üzerlerinde eşya yüklü dört deve çökertilmişti. İzin isteyip içeri girdim. Şöyle buyurdu:

“Müjde ey Bilal! Allah senin borcunu ödeyecek mal ihsan etti. Kapının önündeki eşya yüklü dört deveyi görmedin mi?”

“Evet.” dedim.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Üstlerindeki eşyadan, elbiselerden ve yiyeceklerden istediğini alabilirsin. Onları bana fedekin reisi hediye etti. Onları alıp borcunu kapat.” Emrini yerine getirdim. Sonra mescide gittim. Baktım ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem orada oturuyor. Selam verdim. Şöyle buyurdu:

“Ne yaptın borcu ödedin mi?”

“Allah, Allah Rasûlünün üstünde olan her borcu ödemeye bizi muvaffak kıldı.” dedim.

“Bir şey arttı mı?” diye sordu.

“Evet.” dedim.

“Verilecek kimse varsa, onları da ver de beni rahatlat. İçim rahatlamadan ailemden hiç kimsenin yanına girmek istemiyorum.” buyurdu. Yatsı namazından sonra beni tekrar çağırdı ve sordu:

“Sendekileri ne yaptın?”

“Bendedir, henüz kimse gelmedi.” dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem o gece evine gitmedi. Mescidde geceledi. Ertesi gün yatsı namazına kadar, orada kaldı. Sonra beni yine çağırıp:

“Ne oldu verdin mi?” diye sordu. Ben de:

“Evet, ya Rasûlallah, artık rahat olabilirsin.” dedim. Bunun üzerine:

“Allahu Ekber! Elhamdülillah.” dedi. Yanında dünyalık varken, ölümün gelmesinden çok korktuğu için O, daima böyle yapardı.” (Ebu Davud)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hayatına, onun zühdüne, cömertliğine bakalım. Bakalım da ibret alalım. Helal haram demeden biriktirdiğimiz, israf ve lüks harcamalar yaptığımız şu dünyalıklarımızın bizim için bir mekir olduğunu, bir imtihan olduğunu tefekkür edelim.

Müslüman asla harama, haram kazanca tevessül etmez. Ondan ateşten kaçar gibi kaçar. Şüphelilere dönüp bakmaz. Varislere miras bırakmak için kendini ateşe atmaz. Müslüman helalinden kazanır ve kazandıklarının fazlasını Allah için tasadduk eder. İslamî hizmetlere bezleder.

Bir kişi kazandıklarının helal mi, haram mı olduğunu öğrenmek istiyorsa harcadığı yerlere baksın. Şayet kazandıklarını, lükse, israfa harcıyor, haram yollarda sarf ediyorsa, kazancını haram yollardan elde etmiştir. Lüks ve israfa harcamıyor, infak ediyor, hayır yollarda kullanıyorsa bilsin ki kazancı helaldir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Eğer dünyanın Allah katında bir sivrisineğin kanadı kadar değeri olsaydı, ondan kâfire bir yudum su bile içirmezdi.” (Tirmizi)

Allah’ın indinde bu kadar değersiz olan dünyaya tapınırcasına sarılmak, ona rağbet etmek, kazancımıza faiz ve haram karıştırmak samimi bir Müslümana asla yakışmaz. Kazandıklarını Allah yolunda harcamayan, nefsi için harcarken cömert, Allah yolunda infak ve tasadduk ederken cimrilik yapan bir kişi de hayır yoktur. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarın için (ahiret için) ne hazırladığına bir baksın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” (Haşr/18)

Evet. Yarın için, ahiret için ne hazırladık, ölmeden önce ne gönderdik. Yoksa bin bir bahanelerle cimrilik yapıp varislere mal mı yığdık, nice zahmetlere katlanarak, haram-helal demeden yığdığımız malları varislere bırakıp o malları kazanırken irtikâp ettiğimiz günahları yüklenerek ahiret yolculuğuna öyle mi çıktık?

“Ey iman edenler? Alışverişin, dostluğun, şefaatin olmayacağı günün (kıyametin) gelmesinden önce size rızık olarak verdiklerimizden hayra sarf edin. Gerçekleri inkâr edenler zalimlerin ta kendileridir.” (Bakara/254)

Müslümanın kıyameti ölümüdür. Öyleyse ölmeden önce Allah yolunda cömertçe verelim. Onun için, O’nun yolunda verilenlerin asla zayi olmayacağını, karşılığının kat kat verileceğini bilelim. Bütün kalbimizle inanalım. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Dünya ahirete nazaran bu parmağı (bunu söylerken parmağını gösterdi) denize sokmak gibi bir şeydir. Biriniz o parmağın denizden ne kadar ıslanarak çıktığına bir baksın.” (Müslim)

Denizin kenarında, parmağını yalayıp duran, o koca deryanın yanında, deryadan habersiz yaşayanlar gibi olmayalım. Deryaya, ahirete talip olalım. Her konuda olduğu gibi cömertlikte de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi, onun güzide ashabını, onların izini takip eden salih ve muttakileri örnek alalım. Cömert olan kazanır, cimri olan kaybeder. Asla unutmayalım.

Şam yakınlarındaki Yermük’te Müslümanlarla Bizanslılar arasında müthiş bir savaş olmuştu. Huzeyfetül Adeviye savaş sonrası kıyamete kadar Müslümanlara örnek olacak bir hadiseyi şöyle anlatıyor: “Yermük harbinde amcamın oğlunu aramaya çıktım. Yanımda bir miktar su vardı. Ölüler ve yaralılar arasında dolaştım. Onu yaralılar arasında buldum. Biraz su içireyim dedim. İçirmem için işaret etti. Tam o sırada biraz ilerde birisi, su! su! diye inliyordu. Amcamın oğlu ona götürmemi işaret etti. Hemen onun yanına koştum. Meğer Hişam bin As imiş. Suyu ona tam içirecektim ki başka bir yaralı su! su! diye inliyor. Hişam suyu ona götürmemi işaret etti. Koşarak ona vardım. Fakat ben varana kadar o ölmüştü. Dönüp Hişam’a vardım, o da ölmüştü. Amcamın oğluna koştum, onu da ölmüş buldum.”

Bu ne cömertlik, bu ne îsar ya Rabbi! Son nefesinde, çok muhtaç olduğu şeyi kardeşine ikram ediyor. Din kardeşini kendi nefsine tercih ediyor.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.