İLMİHAL-AHLAK (1)

İLMİHAL-AHLAK (1)

Ahlâk, insan tabiatında mevcut olan bir karakter, bir kimlik, bir özellik olarak öne çıkmış bir melekedir. İnsanın yaratılışında iyiye de, kötüye de temayüller vardır. İyi temayüllerin tezahürü güzel ahlâk, kötü temayüllerin tezahürü de kötü ahlâktır. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Gerçekten insan, pek hırslı yaratılmıştır. Kendisine bir fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. İyilik dokunduğunda ise pinti kesilir.” (Mearic, 19-21)

“İnsana gelince, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunur ve bol nimet ve zenginlik verirse, Rabbim bana ikram etti, der. Ama onu imtihan edip rızkını daraltırsa, Rabbim bana ihanet etti, der.” (Fecr, 15-16)

“Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümit keser ve nankör olur.” (Hud, 9)

“İnsan hayrı istediği gibi, şerri de ister. İnsan pek acelecidir.” (İsra, 11)

“İnsan, çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab, 72)

“İnsan cedele her şeyden daha düşkündür.” (Kehf, 54)

Bu ve benzeri ayet-i kerimelerden de anlaşılacağı gibi insanoğlunun yaratılışında kötülüğe bir meyil vardır. Menfi özellikler taşımaktadır. Ancak insanın çok üstün meziyetleri, kabiliyetleri de vardır. Allah Teâlâ insanı çok mükemmel ve mükerrem olarak yaratmış ve onu çok üstün kabiliyetlerle donatmıştır.

Akıl gibi büyük bir nimetle güçlendirmiş ve yeryüzünde halife kılmıştır. Yeryüzünün bütün nimetlerini insan için yarattığı gibi ebedî hayatı, cenneti de onun için halketmiştir. İnsanı da kendisi için, kendisini tanıyıp ibadet etmesi için yaratmıştır.

“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56)

“Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Tin, 4)

“İnsanı, yarattıklarımızın birçoğundan çok üstün kıldık.” (İsra, 70)

Bu ve benzeri ayet-i kerimeler insanoğlunun seçkin bir varlık olduğunu göstermektedir. Bu duruma göre insanoğlunun güzelliklerinin, iyi kabiliyetlerinin öne çıkarılması, çirkin ve kötü yönlerinin köreltilmesi, zararının önlenmesi için ehliyetli kişiler tarafından eğitilmesi, yaratılış sebebine lâyık olacak, iyi bir kul, iyi bir Müslüman olması için şevkle, aşkla çalışılması gerekir.

İslam ahlâkiyatçıları insan fıtratında mevcut olan huyların değişip değişmeyeceği hususunda çeşitli görüşler serdetmişlerdir. Camius Sağir’de geçen şu hadis-i şerif bazı ulemamızca ahlâkın değişmeyeceğine, değiştirilemeyeceğine delil olarak gösterilmiştir:

“Dağın yerinden oynadığını işitirseniz tasdik ediniz. Lâkin bir kişinin ahlâkının değiştiğini duyarsanız tasdik etmeyiniz. Çünkü o yine fıtratındaki şeye döner.” (Camius Sağir) Halk arasında da meşhur bir söz vardır: “Can çıkar, huy çıkmaz.”

Diğer taraftan, Müslümanların ahlâklarını güzelleştirmeleri, kötü ahlâklardan arınmaları, Kur’an ahlâkı ile Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkı ile ahlâklanmaları hususunda Peygamberimiz efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in emir ve tavsiyeleri vardır.

Bu duruma göre ne yapılmalıdır? Şayet ahlâk değişmeyecekse eğitimin ne faydası olacaktır. Eğer ahlâk değişebilirse yukarıda zikri geçen hadis-i şerifi nasıl anlamamız gerekmektedir? Peygamberimiz, Efendimiz, Canımız Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda zikri geçen hadis-i şerifle meselenin çeşitli boyutlarına işaret etmiştir. Dolayısıyla bu konuda haşâ ki bir çelişki yoktur. Bilâkis eğitimciler, psikologlar, sosyologlar ve idareciler için çok mühim mesajlar vardır. Şöyle ki:

Bir kısım insanlar fıtraten sert tabiatlıdır. Bazıları ise yumuşak huyludur.

Bazı insanlar güler yüzden, tatlı dilden hoşlanır, kaba davranışlardan, çirkin sözlerden nefret eder. Bazıları ise sertlikten anlar. Müsamahayı, hoşgörüyü hazmedemez, istismar eder, şımarır.

Bazı insanlarda hükmetmek, baş olmak, emir vermek baskın bir huydur. Bazılarında ise hizmet etmek, uyumlu olmak, fedakârlık, diğergamlık ön plana çıkmaktadır.

Bazı insanlar cedelleşmeyi, münakaşa etmeyi, aykırı davranmayı, olur olmaz her şeye itiraz etmeyi sever. Bazıları ise cedelden, yerli yersiz münakaşalardan, aykırı davranışlardan nefret eder.

Bir kısım insanlar çığırtkan, yaygaracı, sabırsız ve acelecidir. Bir kısımları ise sakin, vakur, mütehammildir. Teenni ile hareket eder. Dağ gibi oturaklıdır.

Bir kısım insanlar gösterişi sever, her ne yaparsa ister ki bundan herkes haberdar olsun. Bir kısımları vardır ki dünyalarca iş yapar da insanlar ondan çok az bir şeye muttali olabilirler. Bir güzel kısrak, bir güzel tay doğurur, kimsenin haberi olmaz. Bir tavuk bir yumurta yumurtlar, mahalleyi ayağa kaldırır.

İnsanların kabiliyetleri de çeşit çeşittir. Çeşit çeşit kabiliyetler olmasaydı, ilgi duyulan alanlar değişik olmasaydı, insanların türlü türlü sahalardaki ihtiyaçları nasıl giderilecekti?

Bu misaller çoğaltılabilir. Çünkü insan o kadar çeşitli yönleri olan bir varlıktır ki, bu hususta ciltler dolusu kitaplar yazsanız, onu yine gereğince tanıtamazsınız. Onun için insanı en iyi tanıma yolu, Kur’an-ı Kerim’i ve hadis-i şerifleri tefekkür ve tezekkürle, açıklanan ve işaret edilen hikmet akışlarını çok iyi bir şekilde takip ederek aklı, vahyin emrinde kullanarak, dürülmüş bir kâinat olan insanın sır örtülerini aralamaya çalışmaktadır. İşte o zaman, insan hakkında sağlıklı bilgilere ulaşabiliriz. Onun fıtratında mevcut bulunan özelliklerine ayna olabiliriz.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.