İLMİHAL- Ahde Vefa

İLMİHAL- Ahde Vefa

Müslüman; verdiği sözü, vaat ettiği şeyi yerine getirmekle yükümlüdür. Bu onun için dinî, ahlakî bir mes’uliyettir. Ahidlerine, akitlerine sadık kalmamak, sözünü yerine getirmemek münafıklık alâmetlerindendir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Mü’minler emanetlerine, akitlerine riayet ederler.” (Mü’minun/8)

“Onlar, Allah’a verdikleri ahdi yerine getirirler. Verdikleri sözü bozmazlar.” (Ra’d/20)

Müslümanlar ruhlar aleminde Rablerine söz verdiler. O’nun rubûbiyetini kabul ettiler. O, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorunca bütün ruhlar “Belâ, evet sen bizim Rabbimizsin.” dediler.

Ruhlar aleminde verilen bu söz, Allah Teâlâ ile yapılan ilk akittir. Baba sulbünden, ana rahmine, oradan da dünyaya gelen insanların büyük bir çoğunluğu ruhlar âleminde verdikleri sözü, Allah Teâlâ ile yaptıkları ahdi unuttular. Küfre, şirke düştüler. İsyan ve tuğyan ettiler. Allah Teâlâ zaman zaman peygamberler gönderdi, onlar insanlara ruhlar âleminde verdikleri sözü hatırlattılar. Kendilerini yoktan var eden Rablerini hatırlattılar. Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarını tebliğ ettiler. Kimi iman edip kurtuldu, kimi inkar edip ebediyen kaybetti.

Bir Müslümanın öncelikle yerine getireceği ahit, Allah Teâlâ’ya verdiği ahittir. Ruhlar âleminden sonra, dünya hayatında da Müslüman olarak, ikinci bir kere ahitleşmiş olan insan, başına buyruk yaşayamaz. Müslüman olmanın gereğini yerine getirmekle mükelleftir. Aksi takdirde Allah Teâlâ’ya verdiği sözü bozmuş olur.

Müslüman, diğer insanlarla olan münasebetlerde de verdiği söze, yaptığı akitlere riayet etmek mecburiyetindedir. Müslüman dürüst insandır. Bu özelliğini hayatının bütün safhalarında göstermekle mükelleftir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Anlaşma yaptığınız zaman Allah’ın ahdini yerine getirin ve Allah’ı üzerinize şâhit tutarak yeminleri pekiştirdikten sonra bozmayın. Şüphesiz Allah yapacağınız şeyleri çok iyi bilir.” (Nahl/91)

Müslüman, sözüne itimat edilen insandır. Bir şeye söz vermişse onu mutlaka yerine getirmeye çalışır. Ahde vefa, onun şiarıdır. Bilir ki vefasızlık, şahsiyetsizliktir. Çok çirkin, çok kötü bir huydur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Dört şey vardır ki bunlar kimde bulunursa o kimse hâlis münafıktır. Kimde bunlardan bir haslet bulunursa, onu bırakıncaya kadar, kendisinde nifaktan bir haslet vardır. Kendisine (bir şey) emanet olunursa hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, kavga ederse baştan çıkar (haktan ayrılır).” (Buhari)

İman hususunda nifak, yani kalben inkâr ettiği halde lisanen iman ettiğini söylemek münafıklıktır, küfürdür.

Amel hususunda nifak yani münafıklık ise küfür değildir. Ancak çok büyük bir günahtır. Müslümanda olmaması gereken kötü bir huydur. Hadis-i şerifte geçen “sözünde durmamak” münafıklık alâmeti olarak zikrediliyor. Müslüman ya verdiği sözü yerine getirecek, ahdinde sadık olacak, ya da yapmaya güç yetiremeyeceği bir şeye söz vermeyecektir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Kıyamet gününde, sözünde durmayan her hain için bir sancak (dikilecek) ve bu falanın vefasızlığıdır, hıyanetidir denilecektir.” (Buhari; Müslim)

Allah Teâlâ, ahdini bozanları, ahdinde vefasızlık yapanları şiddetle kınıyor. Bir kimse Müslüman olup Allah Teâlâ ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile İslam üzere ahitleştikten sonra ahdini bozarsa en büyük ziyana uğrayanlardan ve ebedî rüsva olanlardan olmuş olur. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah’ın riâyet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lânet onlar içindir ve kötü yurt (cehennem) onlar içindir.” (Rad/25)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ahde vefası, hepimiz, her Müslüman için dikkatle izlenmesi ve uyulması gereken dorukta bir örnek teşkil etmektedir.   Ümmül Mü’minin Hz. Aişe radıyallahu anha şöyle rivayet ediyor:

“Hz. Hatice radıyallahu anha’dan başka hiçbir kadına gıpta etmedim. O, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle olan nikahımdan üç yıl önce vefat etmişti. Fakat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem her zaman onu hatırlar, onun hatırasını anar, onun için keçi keser, etini yakınlarına, hizmetçilerine hediye eder, dağıtırdı.” (Buhari)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, babası ölenlere “Babam için ne yapabilirim?” diye soranlara; “Babanın dostları ile ilgilen, onları ziyaret et.” diye tavsiyede bulunurlardı.

Hz. Hatice radıyallahu anha zamanında kendilerine gelip giden bir kadın vardı. Hz. Hatice radıyallahu anhanın vefatından yıllar sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ziyaretine geldi. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, o kadına çok iltifat etti, ikramda bulundu. Onun gönlünü hoş etti. Hz. Hatice radıyallahu anha validemizin hatırasını beraberce yad ettiler.

Müslüman, Allah için kurulan dostluklara, beraberliklere vefalı olmalıdır. Çok basit şeyler için, dünya çıkarları için yıllar boyu paylaşılmış hatıraları, güzellikleri bir çırpıda silip atmak, onlara hiç yaşanılmamış gibi vefasızlık göstermek olgun bir Müslümanın yapabileceği bir şey değildir. Hülasa olarak Müslüman her sahada, her konuda ahdinde vefakâr, sözünün eri, dürüst, güzel ahlaklı olmalıdır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.