İlkesel Galibiyet

İlkesel Galibiyet

Allah ‘Aziz’dir. İzzetin sahibi ve mutlak galip gelecek olandır. Her kim Allah’a, Allah’ın emirlerine ve yasakladıklarına gönülden/isteyerek tabi olursa o kişi mutlaka galip gelecektir. Kim de nefsine ve şeytanın adımlarına uyarsa o da mutlaka mağlup olacaktır. Galibiyet ve mağlubiyetten bahsediliyorsa yaşadığımız bu dünya mücadele sahası, ahiret ise sonucun belirlendiği karşılık görme meydanı olduğunu unutmamak gerekir.

Mücadele devam ederken mücadele meydanında galip veya mağlup aranmaz. Herkes galip gelebilmek için var gücüyle mücadelesine devam eder. Hem ferdî hem de topluca mücadele en iyi şekilde sürdürülür. Zaten Müslüman yapacağı her meşru işi en iyi şekilde yapma gayretindedir. Bu gayreti gösterdikçe Müslümanlar hep galip gelmiştir/gelecektir. Yenilmiş olsa bile dünya serüvenini iyilik yolunda tamamlamış ve ahiretin gözdelerinden olacaktır. Mücadeleyi kazandığında ise Allah’a lütfunu ve nimeti Allah’tan bilmeyi idrak edecek davranışlar ve sözlerden başka bir eylemi olamaz.

Müslümanlar mücadelelerini galibiyetle tamamlamalı diye ilahi bir kural da yoktur. Eğer “Ben Müslümanım. Yeryüzünde sürekli ben kazanmalıyım. Çünkü seçilmiş biriyim.” gibi bir inancı varsa bilmeli ki bu anlayış sapkın yahudilerin aşağılık anlayışından ibarettir. Kazandığı mücadeleler olduğu gibi kaybettiği mücadeleler de olacaktır. Ama Müslüman en çok şuna dikkat eder; ne kazandığı zaman azgınlaşarak şımaracak ne de kaybettiğinde ümitsizlik girdabında boğulacaktır. Her iki durumun kendisi için imtihan olduğunu bilmesi yeterli olacaktır. Dolayısıyla Müslüman galibiyet veya mağlubiyet yaşadığında asla Allah’ın emri olan ilkelerden ve bu ilkelerin çerçevesinde geliştirdiği şahsiyetinden taviz veremez. Afaki ifadeler değildir, bunlar. Tüm zamanlarda olduğu gibi Gazze’deki izzetli gençlerin mücadelesiyle de bizzat bu duruma şahitlik etmekteyiz.

Gelgelelim zihinleri ekranların paçavrasına dönmüş, malumatfuruş olmaktan kurtulamayan, Kitap ve Sünneti gericilik yaftasıyla sloganlaştıran cehaletin görünür yüzlerine galibiyet veya mağlubiyet kavramlarını yönelttiğimizde sadece spor müsabakaları akıllarına geliyor. Ve bu durumu ‘hayatın normal akışı’ içerisinde diyerek düşünme melekelerinin derecesini gösteriyorlar. Bu tipler için kavramları bu hale getirmek problem değil ama biz Müslümanlar için hakikaten büyük bir sorundur. Çünkü dünyayı, ahireti, İslam’ı ve Peygamber aleyhisselamı anlamak bu tür kavramları idrak etmekle ve sistematik düşünce altyapımızı hazırlamaktan geçmektedir. Değilse onlarla bizim aramızdaki fark başına örtü takmış ama düşüncesi, davranışı ve niyeti diğerleri gibi olan kızlarımızla onların kızları arasındaki fark kadardır. (Veya sakal bırakmış ama sekülerleşmiş delikanlılarla onların azgınlaşmış gençleri arasındaki fark kadardır.)

Müslümanın galibiyeti bu dünyadan imanla ayrılmasına bağlıdır. İmana zarar verecek her tür davranış, düşünce ve söylem Müslümanı mağlubiyete sürükleyecektir. Yani galibiyet ve mağlubiyet sadece savaş ortamının bir neticesi değildir. Savaş ortamında bile galibiyetin yolu Allah ve Rasul’üne tam bağlılıktan geçer. O ortamda ilkelerinden taviz vermedikçe savaşın sonucu bile Müslümanı ilgilendirmeyecek ve Müslüman galiplerin yurduna doğru yol alacaktır.           

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.