İLKADIM KİTAPLIĞI-M. Selçuk Özdoğan – Kayıp Coğrafyanın İzinde: Doğu Türkistan Seyahatnamesi / Taha Kılınç
Kıymetli İlkadım Kitaplığı okuyucularımız! Bu ay sizlerle Ketebe Yayınları’ndan çıkan Taha Kılınç kardeşimizin kaleme aldığı Kayıp Coğrafyanın İzinde: Doğu Türkistan Seyahatnamesi kitabını inceleyeceğiz.
Bazen bir konuşma dinlerseniz ya da bir eser okursunuz da unuttuğunuz, ihmal ettiğiniz kavramlarınız tekrar gündeme gelir ya, işte okuyacağınız bu kitap da öyle duyguları yaşatacak eserlerden biri. İlk önce yazarımız Taha Kılınç’a tüm samimiyetimle ve canıgönülden dua ediyorum. Rabbim ebeden razı olsun.
Çok duyduğumuz ama pek de bilgi sahibi olmadığımız kardeşlerimizle ilgili bizleri bilgi sahibi ettin. Doğu Türkistan’ı neden sürekli gündemde tutmamız gerektirdiğini iliklerimize kadar hissettirdin. Bizim için çok çabuk ulaşılabilecek nimetlere kardeşlerimizin yıllardır ulaşamadığını öğrettin. “Müminler kardeştir.” ayet-i celilesi üzerine tekrar düşünmemiz gerektiğini hatırlattın. Türkiye Müslümanları olarak aslında pek de çalışmadığımız gerçeğini gündemimize taşıdın. Sırf Müslüman oldukları için bir milletin kapalı kapılar ardında kendilerine ait değerlerden nasıl planlı olarak uzaklaştırıldığını öğrettin. Çin denilen ejderhanın asıl yüzünü bizlere gösterdin.
Taha Kılınç kardeşimiz Müslüman’ın derdiyle dertlenen biri. İslam coğrafyasını karış karış gezmeye çalışarak ümmet şuurunu sürekli gündemde tutan dertli bir kardeşimiz. Doğu Türkistan’a gitmek herkesin gündemine alabileceği bir mesele değil zannımca. 2025 yılının Haziran ayında sevdiği bir kardeşi ile Doğu Türkistan’ı ziyaret etmeye niyetleniyorlar. Bizler o coğrafyayı gündemimize bile ara sıra alırken iki yiğit her türlü zorluğu göze alarak yola çıkıyorlar. Taha Kılınç kardeşimiz bizlere bir şey daha öğretiyor bu kitabında: Bir yere geziye gitmeden önce nasıl bir hazırlık yapmamız gerekiyor. En ince ayrıntısına kadar o coğrafyayı araştırmamız gerekiyor. İslam ile ilgili her türlü esere ilgi duymalıyız. Ayrıca planlamamız çok güzel bir şekilde olmalı ki az zamanda çok yer görebilelim. Masa başında “ilmel yakin” yerleri, hakkal yakin olarak daha iyi müşahede edebilelim.
Kitabı okurken okuyucu da yolculuğa çıkıyor. Çünkü yazarımız hiçbir ayrıntıyı es geçmemiş. Acaba şurası nasıl diye düşüneceğimiz her sorunun cevabını yazmış. Doğu Türkistan’a girdikten sonra yazarımız ile aynı psikolojiye bürünüyoruz. Gerilim, stres ve en önemlisi bir şey yapamamanın verdiği sinir ve mahcubiyet. Hep bir hüzün içerisinde yolculuk yapıyoruz. Kardeşlerimizin halini okudukça İslami değerlere hep birlikte daha çok sarılmamız gerektiği gündemimizin en önemli yerine gelip yerleşiyor.
Son bölümde kısaca ele aldığı, “Şükrü eda edilemeyecek nimet: Özgürlük” üzerinde çokça düşünmemiz gereken bir başlık.
“Son Olarak” başlığı ile yazdığı ümitvar olmamızı sağlayan bölüm de hüzün bulutlarımızın bir nebze olsun dağılmasına vesile oluyor.