İLKADIM KİTAPLIĞI-Hud Suresi Bağlamında Bir Tebliğciye Nasihatler / Gamze Başkın & Mehmet Kılıçarslan

Kıymetli İlkadım Kitaplığı okuyucularımız! Bu ay sizlerle Ankara Kalem Neşriyattan yayınlanan Gamze BAŞKIN ve Mehmet KILIÇARSLAN’ın kaleme aldığı Hud Suresi Bağlamında Bir Tebliğciye Nasihatler isimli kitabı inceleyeceğiz.
Kur’an-ı Kerim’in çeşitli surelerinde peygamberlerin kavimleriyle olan mücadeleleri, gelecek ümmetlere nasihat olması maksadıyla kıssalar halinde anlatılmıştır. Hud suresinde de art arda birden fazla peygambere ve o peygamberlerin gönderilmiş oldukları topluluklara değinilmiştir. Hud suresi, peygamberler ve gönderildikleri toplumların başına gelen musibetleri bir bir gün yüzüne çıkaran tevhid ağırlıklı bir suredir. Peygamberlerin azgın kavimleri karşısında nasıl dirayetle ve dimdik ayakta durduklarını gözler önüne sermesinin yanında Enbiya-ı İzam’ın Allah’ın dinini anlatırken nasıl davrandıklarına dair de pek çok örnek sunmaktadır. Onların bu güzel örnekliği ve öğretici tebliğ metodu sebebiyle bu zengin içerikli sure üzerinde çalışılmış ve konular tebliğ yöntemi esas alınarak incelenmiş.
Yazarlarımızın ifadesiyle: “Çalışmamızın ana teması tebliğ olduğundan ilk olarak “tebliğ” kavramı ele alınmış, lügat ve ıstılah manaları verildikten sonra Kur’an’daki kullanımları yönünden incelenmiştir. Daha sonra tebliğin ilişkili olduğu tebyin, tezkir, tebşir vb. kavramlar açıklanmış, böylelikle tebliğ kavramının mana alanının okuyucu tarafından iyice anlaşılması sağlanmak istenmiştir. Ardından “mübelliğ” kavramı incelenmiş ve bir tebliğcide bulunması gereken hasletler özel bir başlık altında ele alınmıştır. Bu başlıktan sonra ise Hud suresi genel bir bakış açısıyla tanıtılmış, Mushaf tertibine göre kendinden önce ve sonra inen sureler ile olan insicamı ele alınmıştır. Ve son olarak Hud suresinin çalışmamız ile bağlantılı ayetleri ele alınıp çeşitli tefsirlerden dikkatlice okunarak konumuza dayanak oluşturacak boyutlar tespit edilmiştir. Bu ayetlerdeki incelikler, öğretilmek istenen ilkeler belirlenmiş ve bu ilkeler Hz. Peygamber’in uygulamaları ışığında detaylandırılmak suretiyle okuyucuya sunulmuştur.”
Günümüzde en fazla ihmal ettiğimiz kavramlarımızdan olan tebliğin tekrar gündemimize alınması gerçekten güzel bir düşünce olmuş. Müslümanlar olarak “İla-yı Kelimetullah” gayesini unuttuğumuzdan beridir tebliğ vazifemizi hiç gündeme getirmiyoruz. Sahabe-i kiramın ta Çin’e kadar gittiğini, Selçukluların, Osmanlıların yaptıklarını öve öve anlatıyoruz. Ama anlatmakla yetiniyoruz. Anlatmakla görevimizi yaptığımızı zannediyoruz ya da. Müslümanın esas görevlerinden biridir tebliğ. Her hal ve şarta göre uygulayacağı bir tebliğ yöntemi vardır. Hele hele günümüz teknoloji dünyasında Müslümanlar teknolojiyi konfor için değil de tebliğ için kullansa ne hizmetler edecektir ne hizmetler. Tebliği ana gayemiz haline getirmek zorundayız. Geçmişi sürekli anma psikolojisinden çıkıp, meseleyi anlayıp, gündemlerimizi uygulama aşamalarına geçmemiz gerekmektedir. Konforunu terk edemeyen Müslüman maalesef tebliğ ile ilgili görevlerde çok zorlanmaktadır.
Müslüman, her daim, dünyanın İslam dinine ihtiyacı var diye düşünmelidir. İslam dininin bir müntesibi olarak da tebliğ vazifemizi hep başkalarına yüklemek yerine biraz da üzerimize alma zamanı gelmedi hala?