İlim İmamdır

İlim İmamdır

“Peygamberler ne bir altın ne de bir gümüş miras bırakmadılar, ancak ilmi miras bıraktılar. İşte o mirasa konan sonsuz bir haz ve nasip almış demektir.” 

İlim öğrenmek, öğrendiği ile amel etmek ve başkasına öğretmek ve bü- tün bunları ihlâsla yalnız Allah rızası için yapmak, sahibini Allah indinde yüksek derecelere ulaştırır. İlim yolumuzu aydınlatan bir nurdur. Cehâlet ise zulümattır. Müslümanlar gerek dînî ve gerekse dünyevî faydalı ilimleri öğrenip, müesseselerini kurdukları devirlerde en yüksek medeniyetler kurmuşlar ve dünyanın efendileri olmuşlardır. Ne zaman ki Kur’an’dan uzaklaşmışlar, başka milletlerin kültürlerini, örf ve adetlerini taklide başlamışlar işte o zaman zilletten zillete dûçar olmuşlardır.

Muaz bin Cebel radıyallahu anh:

“İlmi öğreniniz. Çünkü Allah rızası için ilim öğrenmek bir haşyettir. İlim talep etmek bir ibadet; ilim müzakere etmek tesbih; ilim için yola çıkmak, gurbete gitmek cihad; bilmeyene öğretmek sadaka; ehil olan kimselere bolca vermek Allah’a yaklaşmaktır. İlim yalnızlık arkadaşı, halvet dostu, din yolunun kılavuzu, şiddet ve meşakkate karşı sabır vesilesidir.

Allah ilimle birçok milletleri yükseltir, neticede onları hayır ve iyi hareketlerde kendilerine tâbi bulunan kumandanlar, efendiler, yol göstericiler, hayır önderleri kılar. Onların eserleri daima anlatılır. İşleri yazılır. İlim sebebi ile kul, iyiler mertebesine ve en yüksek dereceye ulaşır.

İlim için tefekküre dalmak oruç tutmaya, ilmi öğrenmek ve öğretmek geceleri namaz kılmaya denk düşer. Allah Azze ve Celle’ye ancak ilimle itaat olunur. Allah’a, ilimle ibadet edilir. Allah, ilimle tevhid edilir ve tebcil olunur. Takva derecesine ilimle varılır. Sıla-yı rahim ilimle yapılır. Helâl ve haram ilimle bilinir. İlim imam, amel ise ona tâbidir yani cemaattir. Allah, ilmi, mutlu kişilere ilham eder. Kötü ruhları ondan mahrum bırakır.”

Hasan-ı Basrî de: “Âlimler olmasaydı, insanlar hayvanlar gibi olurlardı” der. Yani âlimler, eğitim ve öğretim yolu ile insanları kötü hasletlerden kurtarıp iyi hasletlerle donatır ve onların nefis, şeytan ve dünyanın tuzaklarından Allah’ın izniyle kurtulmalarına ve Allah celle celaluha iyi bir kul olmalarına vesile olurlar.

Fethu’l-Musulî, talebelerine:

“Hasta, yemek, içmek ve ilaç almaktan kesilirse ölmez mi? diye sordu. Talebeleri, evet ölür dediler. O da: Kalp de öyledir. İlim ve hikmet ondan üç gün kesilirse ölür” buyurdular.

Ebudderda radıyallahu anh da şöyle demektedir:

“İlimden bir mesele öğrenmem, bütün bir geceyi nafile ibadetle geçirmemden daha sevimlidir. Âlim ve talebe hayırda müşterektirler. Diğer insanlar, yani âlim ve talebe olmayanlar ahmaklardır, onlarda hayır yoktur.”

İmam-ı Şâfii hazretleri de: “İlim tahsil etmek nafile ibadetten efdaldir.” der.

Cehâletin hâkim olduğu, ilmin ve ilim adamının susturulduğu toplumlar kendi elleri ile felaketlerini hazırlamış toplumlardır. Nerede cehâlet varsa orada zulüm vardır, vahşet vardır, anarşi vardır. İman ve ilmin hâkim olduğu toplumlar insanca yaşamanın huzurunu yakalayan ve dünyayı cennetî bir hayata dönüştüren toplumlardır.

Müslümanlar! Şu câhilî düzenin eğitim ve öğretiminde ilim öğrenemezsiniz. Gerçekleri kavrayamazsınız. Rabbinizi tanıyamazsınız. Öyleyse geliniz, rahle tedrisatını, Daru’l-Erkam ve Suffe eğitimlerini yeniden canlandıralım. Allah Teâlâ’nın:

“Ancak âlim olanlar Allah’tan korkarlar” (Fatır 35/28) buyruğuna uygun, gerçekten Allah’tan korkan, muttakî âlimler yetiştirecek rahle tedrisatını bütün imkânlarımızı kullanarak tesis edelim. Var olanları iyi değerlendirelim.

“Allah Teâlâ kime hayır murat ederse onu dinde fakih ve âlim kılar ve ona doğru yolunu ilham eder.”

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.