İCMA

İCMA

İslâm hukukunda Aslî delilleri oluşturan aklî delillerin birincisi “ümmetin icması”dır.

İcmâ, lügatte azim, kasd ve ittifak manasına gelir. Cumhur ulemaya göre ıstılah anlamı ise; Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin vefatından sonraki asırlardan herhangi birinde, bütün Müslüman müctehidlerin dînî bir hü­küm üzerinde ittifak etmeleridir.

Müctehid Âlimlerin, hakkında Kur’an ve Sünnet’te kesin hüküm bulunan bir meselede farklı bir görüş ortaya koyma yetkileri yoktur. İctihad alanı, hakkında Kur’an ve Sünnet’te kesin hüküm bulunmayan konulardır. Çözüm şekli de Kuran ve Sünnet’te yer alan hükümlere ters düşmeyecek şekilde ortaya konulmalıdır.

İslâm’da icmâ fikrinin ortaya çıkışı, Sahâbîler asrında başlayıp müctehid imamlar devrine kadar tedrîcî olarak gelmiştir.

İcmâ ehli; fâsık, bid’atçı olmayan ve ictihad seviye ve gücüne sahip bulunan âlimlerdir. İcmânın şartı da, bir asırda, yani, bir zamanda bulunan ve bu özelliklere sahip olan müctehidlerin ittifak etmeleridir. İcmâ yalnız bir kısım Şer’î hükümlerde yani ibadetlerde ve hukukî meselelere ait hususlarda gerçekleşir. Şer’î delillerden çıkarılması mümkün olmayan ahiret halleri, kıyâmet zamanı gibi şeyler icmâ ile bilinemez.

İcmânın hüccet (delil) oluşuna dair Kur’an ve Sünnet’ten birçok delil vardır. Kuran’da; “Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim peygambere karşı çıkar ve mü’minlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yolda bırakırız ve ce­henneme sokarız, o ne kötü bir yerdir.” (Nisa: 4/115) Yani Allah Teâlâ Müslümanların yolundan başka yol seçmeyi Allah ve Rasûlüne düşmanlık yapma gibi kabul etmiştir.

“Ey iman edenler Allah’a itaat edin, Rasûle ve sizden olan emir sahiple­rine itaat edin.” (Nisa: 4/59). Allah Teâlâ burada kendisine ve Rasûlüne itaati emrettiği gibi, mü’minlere ve ülülemre itaati de emretmiştir.

Hadisi Şeriflerde ise;”Benim ümmetim hata üzerinde ittifak etmez.”,”Allah Teâlâ ümmetimi bir dalâlet üzerinde toplamaz.”, “Allah’ın eli (yardımı) cemaatle beraberdir.”, “Ümmetimden bir zümre Hakk üzre (Hakka) yardımcı olarak devam edecektir.”,”Müslümanların güzel gördü­ğü şey, Allah indinde de güzeldir.”

Ümmet toptan bir hata ve dalâlet üzerinde ittifak etmeyeceğine göre onun temsilcisi âlimlerde de böyle bir ittifakın gerçekleşmesi mümkün olmaz. O halde icmâ hak üzere­dir.

İcmâ’nın bir hüccet olması, aklî deliller ile de sabittir. Bir kere düşünülmeli ki, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, son peygamberdir. Tebliğ ettiği din kıyamete kadar hayatiyetini devam ettirecektir. Şimdi bir mesele ortaya çıksın ki, onun hakkında Kitâp’tan ve Sünnet’den açık bir nas (vahye dayanan delil) bulunmuyor, onun hakkında fıkıh âciz kal­mış, kıyamete kadar bu çözümsüzlüğün devam etmesi evrensel bir din olarak gönderilen İslam için düşünülebilir mi? İşte böyle bir acziyyet durumu, icmânın hüccet kabul edilişi ile ortadan kalkar.

İcmânın mertebeleri

1) Sarih icmâ: Bu, her müctehidin, icma konusu olan fikri kabul ettiğini açıkça söylemiş olduğu icmadır. Bu tür icmâ, fakihlerin büyük çoğunluğunun ittifakı ile şer’î bir delildir. Böyle bir icma ister her asırda, isterse sadece Sahâbiler asrında vuku bulsun netice değişmez.

2) Sükûtî icmâ: Herhangi bir asırda, ictihad yetkisi oları fâkih belli bir görüşe varır ve bunu ilân ederse ve kendisini tenkit eden çıkmazsa buna “sükutî icma” denir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.