İçimizdeki Beyinsizlerin İşledikleri Yüzünden Bizi Helak Etme Allah’ım?

“Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek ey koca sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasi padişahına.
Padişah hem zalim, hem deli dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik,
Şeytan ne dediyse biz belî dedik,
Çalıştık fitnenin intibâhına. ”[1]
Bu sözler Sultan Abdülhamid Han hazretlerini tahttan indiren ittihatçılardan birisi olan Rıza Tevfik’e ait. Sultanın tahttan indirilmesinin ardından yapılan zulmü gören Rıza Tevfik vaktiyle tahttan indirmek için can attığı Sultan Abdülhamid’in ruhundan yardım istiyor. Şeytan’ın emrine giren bu güruh sözde tahsilli idi. Modern idi. Memleketi daha da ileri götüreceklerdi. Bunun içinde terakkinin önünde ki en büyük engeli(!) yani Sultan Abdülhamid Han’ı tahttan indirmeliydiler.
Neticede Sultan hazretlerini tahttan indirdiler. Peki, ne oldu? Memleket daha mı ileri gitti? Modernleştik mi? Hayır. Bizim olan Suriye, Irak, Filistin, Trablusgarp, Balkanlar ve daha nice topraklarımızı kaybettik. Peki, bu kadar eğitimli olan, tahsilli olan bu güruh memleketi nasıl oldu da bu hale getirdi? Sorun ne idi?
Ne kadar eğitimli olursanız olun aklınızı birilerine kiraya verirseniz o birileri sizi böyle kullanır sizin elinizle memleketinizi paramparça ederler. İttihatçılar ruhlarını ve akıllarını batının yalanlarına kiraya verdiler, sattılar. Netice de memleket tarumar oldu. Onlardan birisi olan Mehmet Akif bakın ne diyor:
“Nasıl da kadrini vaktiyle bilmedik, tuhaf iş!
Semer değilmiş o rahmetlinin ki, devletmiş…”[2]
Vaktiyle küfrettiği Abdülhamid Han’ın kadirini kıymetini O gittikten sonra anlıyor. Lakin Abdülhamid Han bir kere gitmiştir ve bunun geri dönüşü yoktur. Devlet bir kere dağıldı mı onu tekrar bir araya getirmek zordur. Yani Akif’in dediği gibi:
“Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen,
İki kazma kürek, iki de ırgat gerek.
Ancak hadi gel yapalım şunu geri desen,
Bir Sinan, bir de Süleyman gerek.”[3]
Kimileri diyebilir ki: “kardeşim bu olaylar gelmiş geçmiş bunları bize niye anlatıyorsun, bunun bize ne faydası var?”. Evet. Bu olaylar geldi geçti ve tarih oldu ama unutmamamız gereken mühim bir hakikat var ki o da: “Tarih ibret alınmazsa tekerrür eder.”
Vaktiyle Sultan Abdülhamid Han’a ulema ihanet etti. Asker ihanet etti. Millet nankörlük etti. Sözde memleketin aydın kadrosu Abdülhamid Han’ın onlara Avrupa’da tahsil görüp, onların tekniğini kavrayıp bizim memleketimizde de uygulamaları için verdiği eğitim desteğini devletlerine ve milletlerine ihanet için kullandılar. Peki, sonuç ne oldu?
Doğu Türkistan’a bakın, Arakan’a bakın, Filistin’e bakın! Sonucun ne olduğunu buralardan müşahede edin. Eğer siz doğru bir eğitim vermezseniz ya da doğru bir eğitim almazsanız memleketinizi yangın yerine çevirirsiniz de haberiniz dahi olmaz. Milletinizi kendi ellerinizle ateşe atarsınız da vicdanınız bile sızlamaz.
Eğitim mühimdir. Okumak önemlidir. Öğrenmek güzeldir. Lakin her şeyden önce bir mü’min bilmelidir ki Allah’ın adıyla başlanmayan her şey noksandır. Bu eğitim de olsa böyledir. Allah’ın ismiyle okumazsanız aldığınız eğitim sizi hain yapar. Memleketinize, milletinize, devletinize ihanet eder hale gelirsiniz.
Allah’ım bizlere Mü’min feraseti ver!
Allah’ım bizleri gaflete düşenlerden eyleme!
Allah’ım içimizde ki beyinsizler yüzünden bizleri helâk eyleme! (Âmin)
[1] Rıza Tevfik Bölükbaşı, Abdülhamid Han’ın Ruhundan İstimdat
[2] Mehmet Akif Ersoy, Eşekler ve Semer
[3] Mehmet Akif Ersoy