Hurma Kütüğü (Mesnevi’den)

Hurma Kütüğü (Mesnevi’den)

“De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın…”  (Âl-i İmrân, 31)

“Cinlerin ve insanların isyankâr olanları dışında yer ve gökte bulunan bütün varlıklar benim Allah’ın Rasulü olduğumu bilirler.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned)

Âlemlere rahmet olarak gönderilen, Kâinatın Efendisi, Süleyman Çelebi’nin ifadesiyle “Vesiletü-n-necat”ımız, Hidayet Rehberimiz, Üsve-i Hasenemiz, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemi, dünyaya teşriflerinin sene-i devriyesi münasebeti ile bir kez daha salât, selam, şükran ve hasretle anıyoruz.

HURMA KÜTÜĞÜ (Mesnevi’den)

Rabbimiz ta ezelden

O’na “sevgilim” dedi,

Canlı, cansız varlıklar

Asırlardır bekledi.

O’nu candan sevenler

Mutluluğu buldular,

O’nun aşk bahçesinin

Bülbülleri oldular.

İkliminde uçtular

Zakir oldu dilleri,

Gözyaşları dökerek

Suladılar gülleri.

Habibin sevgisiyle

Cansızlar geldi dile,

Bakıp O’nu görmeyen

Değildir “kütük” bile:

***

Peygamber mescidinde

Malum ilk zamanlardı,

Hurma kütüklerinden

Basit direkler vardı.

Efendimiz okurken

Mescitte hutbesini,

Bir kütüğe yaslanıp

Duyururdu sesini.

Gün geldi kutlu mescit

Ashapla doldu taştı,

O mübarek gül yüzü

Görmek hayli zorlaştı.

Mescide yaptırdılar

Üç eşikli bir minber,

Yüksekte yapsın diye

Sohbetini Peygamber.

Başlarken tam sohbete

Minberin üzerinden,

Duyana hayret veren

Bir ses geldi derinden.

Mescitte duyulan ses

Kütükten geliyordu,

O cansız ağaç sanki

Hüzünle inliyordu.

Nebî minberden indi

Ağaç ile halleşti,

Kucakladı, okşadı

Ve kütük sakinleşti.

“Nedir bu hal ey kütük?”

Diye sordu Peygamber,

“Neden feryat edersin

Niye bu gam, bu keder?”

Kütük hal lisanıyla

Dedi ki: “Ey efendim,

Bilin bu günden önce

En mes’ud varlık bendim.

Senin dokunmadığın

Anı ana eklerdim,

Hutbe vakitlerini

Hasret ile beklerdim.

Şimdi ise hicranım

Beni yaktıkça yaktı,

Bana can veren talih

Yeni minbere aktı.

Bana hak ver ey Nebî

Sendedir bahtiyarlık,

Cananın hasretine

Dayanır hangi varlık?”

Efendimiz kütüğe

Dedi: “Madem ki derdin

Ayrılıktır, hasrettir

Dilesen ne dilerdin?

Senin için el açıp

Hemen niyaz edeyim,

İsteğini, arzunu

Rabbime arz edeyim.

İster yeşil ağaç ol

Herkes meyveni yesin,

İster cennet servi’si

Genç kal, hiç ölmeyesin”

Şu sözleri söyledi

Kütük sözü alarak,

Kavurucu aşkının

Tezahürü olarak:

“İkisi de değildir

Hak elçisi, talebim,

Toprağa gömdürüver

Beni yok etsin Rabbim.

Ya Rasulallah, sırtın

Şükür bana yaslandı,

Yıllardır kuru tenim

Gül terinle ıslandı.

Bir hurma kütüğüne

Bu kadar lezzet yeter,

Kişi nankör değilse

Daha Rab’ten ne ister?

Artık bu hazdan başka

Ne varsa bana boştur,

Beni bu halde yok et

Gönül aşkla sarhoştur”

Efendimiz ashaba

Dedi: “Hisler ortaktı,

Eğer halleşmeseydik

Kütük susmayacaktı.”

***

Îcaz-ı enbiyaya

Nazar eyle ey gafil!

Asa ejderha oldu

Kütükse sahib-i dil.

Muhabbetin aslını

Dinle bir de ağaçtan,

Varlığa heves etme

Sıyrıl fani amaçtan.

Vücut ötesindedir

Bil ki gerçek saadet,

Vuslattır asıl varlık

Rab’ten onu talep et.

Ey insan, ne ibrettir

Düşünsen derin derin,

Kuru kütük yer buldu

Gönlünde Peygamberin.

Ve yine ne ibrettir,

Hakikatten bihaber

Nice taş var, kütük var

İnsan suretindeler

Elindeki taş bile

“Muhammed Rasul” dedi,

Kütüğün gördüğünü

Ebu Cehil görmedi.

Rabbimiz nasip eyle

O kütüğün halinden,

Muhabbetten hisse ver

İkram et cemalinden.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.