Hizmet Eri Mi? Hizmet Emeklisi Mi?

Hizmet Eri Mi? Hizmet Emeklisi Mi?

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın adıyla.

Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. O’nun Habibine salât ve selam olsun.

Günümüz dünyasında biz Müslümanlar olarak birçok kavramın içini boşalttık. Birçok değerimiz ise sadece sözde kaldı. Oysaki İslam söz değil yaşama dini olmalıydı. Değerlerimiz süslü kitaplarda, kitaplar ise evimizin aksesuarı olarak raflarda kaldı. Hatiplerimiz ekranlarda ağdalı cümlelerle konuşur ancak konuşulanlar hayatlarımıza yansımaz oldu. Camiler özel gün ve gecelerde doldu taştı. Vaazlar, sohbetler, hutbeler, Kur’an tilavetleri, mevlitler coşkuyla okundu ama biz Müslümanların boğazlarından aşağı geçmedi.

Biz Müslümanları öylesine bir atalet sardı ki; artık düşünemez olduk. Bizim yerimize başkaları düşünür, başkaları yapar oldu. Her şeyin kolayına kaçar olduk. “Biz çok yorulduk artık başkaları yapsın” der olduk. Birçoğumuz hizmet emeklisi, dini yaşama mezunu, gençlere yol açma heveslisi, ülke yönetiminde bir yerlere gelme sevdalısı, biz söyleyelim başkaları yaşasın budalası, hayır hasenatı diğerleri yapsın biz ise lüks ev ve arabalarımız olsun heveslisi olduk.

Artık Kur’an sohbetleri, Hadis Sohbetleri, Siyer Sohbetleri, İlmihal Sohbetleri de bizi pek sarmaz oldu. Gündelik siyaseti konuşmak, asrın davalarını(!) takip etmek, devletin nimetlerinden faydalanmanın hesaplarını yapmak, geçmişte yapılan güzel ve fedakarane hizmetlerin nimetlerini devşirmek bizim için öncelik oldu.

İşte burada durup düşünmek zorundayız. Bu gidiş nereye, acaba Allah Teâlâ bizim bu halimizden razı olacak mı? Bizler kendimizi iyi görürken, cenneti garantilemiş zannederken, bu kadar hayır hasenat, bu kadar hizmet var, daha ne olsun diyerek, “Cennete biz girmeyeceğiz de başkaları mı girecek?”  inancında mıyız?

Hasani Basri Hazretleri ne güzel dile getirmiş: “Eğer siz sahabeleri görseydiniz deli derdiniz, sahabeler de sizleri görseydi size Müslüman demezlerdi.” Çünkü İslam bugün var yarın yok, sadece cami dini, sadece söz dini, sadece başkalarının yaşadığı din, hayatın bir kısmında var bir kısmında yok, denilebilecek bir din değildir.

İşte bizler İslam’ı bir bütün olarak algılayacak ve hayatımızın bütün merhalelerinde yaşayacağız. Şahsi olarak kulluğumuzu en güzel şekilde, az da olsa devamlı bir şekilde yapacak, dinin hiçbir kaidesinden taviz vermeyeceğiz. Bu noktayı aştıktan sonra İslam’ın bütün toplumda yaşanır hale gelmesi için mücadele edeceğiz. Hem de hiç yorulmadan, bıkmadan.

Hedeflerimizi küçültmeyelim. Gece gündüz demeden, soğuğa sıcağa aldırmadan, paraya pula bakmadan, dünyalık endişesi duymadan, hâkim güçlerden korkmadan, makam ve mevki derdine düşmeden çalışılmalıdır. Bizden önceki Müslümanlar çok büyük güzelliklere imzalar attı. Din-i Mübin-i İslam’ın zaferi için her fert kendi üzerine düşen görevi yeri getirmeli, gayret kuşağını kuşanıp hizmete koşmalıdır. Her fert bulunduğu konumda neler yapabileceğinin listesini çıkarıp derhal hizmete koyulmalıdır. Çünkü hepimizin hizmet alanında yapabileceği birçok iş ve görevler var.

Eğer görevin çay yapmaksa; çayını ihlâsla, samimiyetle, bu çayı içen kardeşlerinin muhabbet duyması için demleyecek, bu hizmeti görürken heyecan ve mutluluk duyacaksın. Allah Teâlâ’nın sana böylesine bir hizmet kapısını lütfettiği için şükredeceksin. Ne büyük bir bahtiyarlık ki Müslümanlar senin elinden çay içiyorlar diye düşüneceksin.

Eğer görevin sohbet yapmaksa; öncelikle anlatacaklarını kendi nefsine sonra da karşındakilere söyleyeceksin. Unutmayalım ki nasihate en çok ihtiyacı olan kendimizdir. Ne büyük bir mutluluktur ki Allah bizim karşımıza bizim sohbetimizi dinleyecek kişiler nasip ediyor. İşte sen de hazırlığını bu mihvalde yapacaksın. Her sohbetine giderken heyecan duyacak, meleklerin senin bu sohbetini kayıt altına aldıklarını unutmayacaksın. Eğer görevin sohbet dinlemek hizmeti ise, anlatılanları bir sahabe anlayışıyla, Kur’an ayetleri sanki sana indiriliyormuş ve karşında ki Allah’ın Rasulüymüş gibi dinleyeceksin.

Eğer görevin öğretmenlikse; öğrencilerinin sana Allah’ın bir emaneti olduğunu unutmayacaksın. Her an her dakika çok önemli. Bir kişiyi bile kazanmak, bir kişinin hidayetine vesile olmak senin için, güneşin üzerine doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır. İnsan yetiştirmek sadece bilgi aktarmakla veya o kişiye sohbet yapmakla olmuyor. Karşındakini benimseyeceksin, kalbini gönlünü ona açacaksın. Öğrencine öylesine bir muhabbet duyacaksın ki onu görmediğinde özleyeceksin, hasretini çekeceksin. Derdiyle dertlenecek sevinciyle sevineceksin. Öylesine kalbine gireceksin ki çevresinde en sevdiği, muhabbet duyduğu sen olacaksın. Bu şekilde bir kişiyi kazandıktan sonra artık gerisi kolay. Dilediğin bilgiyi davranışı kazandırırsın.

İnsan yetiştirmedeki en önemli etkenlerden birisi de; üzerinde çalışma yapılan kişilerin hizmete katılmasıdır. Önceleri küçük sorumluluklar verilmedir. Örneğin: temizlik yapmak, kitapları düzenlemek, kermeslere katılmak, çay vb servislere yardımcı olmak gibi. Bu hizmetler yapılırken her şeyin Allah rızası için yapıldı inancı vurgulanmalı ve mükâfatının da sadece Allah’tan alınacağı inancı işlenmelidir. Çünkü günümüzde birçok kişi başkalarına hizmet etmeyi enayilik saymakta, angarya olarak görmektedir. Gençlerimizi, talebelerimizi, evlatlarımızı küçük yaşlarda hizmetin içine katarsak ilerleyen yıllarda bu insanlardan çok daha güzel verim alınacaktır.

Allah yolunda Peygamber yolunda Kur’an yolunda hizmet etmek bir sevdadır, aşktır. Allah bunu her kula nasip etmez. Eğer böylesine bir hizmet imkânımız varsa Allah’a şükredelim ve bu hizmetimize dört elle sarılalım. Bu hizmetleri görürken de heyecan duyalım, sevinç duyalım. Şayet şuan böylesi bir hizmet içinde değilsek hemen kendimizi sorguya çekelim ve titreyip ayağa kalkalım. Ben ne yapabilirim ki demeyelim. Her Müslüman’ın mutlaka bir yaratılış gayesi vardır. Bulunduğumuz durumu büyüklerimizle birlikte gözden geçirerek neler yapabileceğimizi, hizmete hangi noktalarından faydalı olunacağı belirlenmelidir. Bundan sonrada yapabileceklerimiz neyse veya bize verilen görev ve sorumluluklar nelerse hemen kolları sıvayıp hizmete, kulluğa koşmalıyız.

İslam hiçbir çağda bu kadar perişan olmadı. Müslümanlar hiç bu kadar ezilmedi. Eğer bizler çalışmaz isek, bizler gayret kuşağını kuşanmaz isek; Irakta, Suriye’de, Filistin’de, Çeçenistan’da ve dahi dünyanın dört bir tarafında ki masumların feryatları bizi boğar. Yarın Huzur-u İlahî’de bunların hesabını vermeyiz.

Haydi, hep birlikte bu davayı kucaklayalım. Bu taşın altına hepimiz ellerimizi koyalım. Madden manen, konuşmakla yazmakla, dua ile yürümekle, oturmakla, ziyaretle, infakla, sadakayla, muhabbetle büyük küçük demeden hizmetlere koşalım. Gelin İslam sancağını ta burçlara dikelim…

Selam ve dua ile…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.