Hainleri Sobelemek

Genç Adam dergimizin yeni yıldaki ilk sayısı huzurlarınızda. İlkadım dergimizin aldığı ve uyguladığı karar gereği Genç Adam dergimiz de artık bir elektronik dergi olarak karşınızda.
Matbaada baskıya girdiği dönemlerde binlerce basılan dergimiz dijital ortamda daha geniş sınırlara ulaşabilme imkânına erişti. Posta, kargo veya dergi temsilcimizle ulaştığımız adresi belli okuyucuya artık www.gencadamdergisi.com sitemiz ve İlkadım Dergisi mobil uygulamamız aracılığı ile daha rahat ve zahmetsiz ulaşabileceğiz.
Sosyal medya ve ortamlar da Allah’ın birer nimeti. Adına dijital, sanal veya elektronik dünya demeniz önemli değil. İnternet, bilgisayar ve akıllı cihazlara dair her türlü gelişmeyi “teknolojinin nimeti” olarak adlandıranlar, büyük bir şuur depremi geçirdiğini ve daha sağlam fikirlerle yeni depremlere son derece dayanıklı ve hazırlıklı olması gerektiğini umarız geç olmadan fark eder.
Nimet, Allah’ın nimetidir. Teknolojinin bize sunduğu veya bir diğer meşhur ama yanlış ifadeyle doğanın bize bir şeyler hediye ettiği yoktur. Her ne gelirse Allah’tandır. Çünkü mülk O’nundur. Allah’tan gayrisinden insanlara bir şeyler geldiğini, armağan edildiğini dillendirmek “dilini tutamamak”tır. Hâlbuki “Cennet kılıçların gölgesi altındadır.” diyen Efendimizin buyurduğu gibi “Dilini tutan kurtulmuştur.”
Şuur depremleri yaşayıp ağzımızdaki ve elimizdeki dili tutmakta gün geçtikçe daha da acziyet içine düştüğümüz konulardan biri de habercilik, haber alma ve yorumlama gibi oldukça ciddi ve mühim konulardır.
Olay yerine faillerden önce varmışçasına veya olay işlenirken orada bizzat şahit olmuşçasına aktarılan ve adına güya tarafsız, güvenilir, gerçekçi, en doğru gibi haddini aşacak kadar iddialı isimlerle yakıştırmalar yapılan habercilik ve anlayışı hakikatin değil, güncel ve reytingi yüksek olanın, insanları hakka değil, popüler olana çağıranın sesi olmaktan başka bir şey değildir.
İlgili ayette en büyük haber olarak “kıyamet” bildirilmişken, yerde-gökte her ne varsa hepsi Allah’ı tespih ediyorken siz ne kıyamet’i ne de aslında “gündemine almak” demek olan tespih etme halini manşetlerde, ekranlarda, tartışma programlarında, kravatlı insanların fırçalanmış ağızlarında göremezsiniz. Daha açık ifadeyle söylemek gerekirse “göstermezler”.
İşte burada şuur devreye girer. Siz siz olursunuz, size gösterilenle yetinmez, gösterilmeyenin de peşine düşersiniz. Görünenin ardında saklananla, gizlenilenle, kamera ardında kalanla, kayıt dışı tutulanla ilgilenirsiniz. Bunu yapmak zorundasınız. Araştırmakla, soruşturmakla, kılı kırk yarıp bir hakikate ulaşmakla vazifelisiniz. Niyetiniz hakikate ulaşmak olunca girdiğiniz bütün uğraş ve zahmetler baştan sona birer ibadet olur.
Siz siz olmaz, gösterileni kâfi görür, ardına düşmez, kameraların sınırlı açılarını, mikrofonların baş belası sığ ezber ve klişelerini kendinize referans edinirseniz depremleriniz eksik olmaz. Şuur dediğimiz, depremle yaşamayı öğrenmek değil, depreme karşı tedbirli olmak ve olası depremleri en az hasarla atlatabilmenin adıdır. Gösterilene iman edip ardına bakmadan geliştirilen dili kendinize lisan edinirseniz başınıza gelecek olan nedamettir. Hâlbuki insan cehaleti tanımak ve kendine gelmekle vazifelidir. Bir yerlere gitmeler hep kendine gelmek içindir.
Boyalı basının dili tüketilmeye değecek olanı üretmeye yöneliktir. Bu yüzden konuştuğu yabancı bir dildir. Milli bir dile dün olduğu gibi bugün de her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Şuur ve ihtiyaç kavramlarını kendimize anahtar kelimeler ve tavır edinirsek eğer, bize lazım olanın çerçevesini sadece iki sözcük sayesinde rahatlıkla çizebileceğimiz gerçeği ortaya çıkar. O da şudur:
Sayılara, reytinge, sonuca, meydanlara, tüketilir olana, yapmacık gündemlere, ışıltılı kaldırımlara, cüzdana, çantaya, menfaatin alasına tapanların dünyasında; ihtiyaç duyduğun şey ne ise sen osun ve şuurun kadar varsın.
Çek şu elektrikle değil narkozla çalışan, kutsal ile aldatan ekran familyasının fişini de karanlıklar aydınlansın. Sobele bizleri aldatmak için yaldızlı sözler fısıldanan hainleri de kahredici bu oyun artık bitsin. Yapabilirsin.