HADİS İKLİMİ-Üzüm Üzüme Baka Baka Kararır

HADİS İKLİMİ-Üzüm Üzüme Baka Baka Kararır

Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) Yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur.” (İbn Hanbel)

İki insan arasında sıradan bir ilişkinin çok ötesinde derin bir sevgi ve saygıyı ifade eden dostluk, insan olmanın bir gereğidir. Allah Resulü, “Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) Yakınlık kurmayan ve kendisiyle dostluk kurulamayan kimsede hayır yoktur.” buyurmuştur. Bununla birlikte “Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.” (Tirmizi) uyarısıyla arkadaş seçiminde dikkatli davranılmasını tavsiye etmektedir.

Dostların birbirlerini hem düşünce hem de davranış bakımından etkileyeceğini vurgulayan bu ifade, Kur’an’da da pekiştirilmektedir. Kıyamet gününde gerçeklerle yüzleştiğinde, sıkıntıdan ellerini ısıran kâfir, “Yazıklar olsun bana. Keşke falanı dost edinmeseydim! And olsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı.” (Furkan, 28-29) sözleriyle pişmanlığını ortaya koyacaktır. Zira dünyada iken ona dost görünenlerin bir kısmı şimdi sıkıntı anında kendisine düşman kesilivermiştir. Oysaki dünyada dostluklarını Yüce Rabbin rızasına bağlayanlar, beraberliklerini ebedi alemde de sürdüreceklerdir.

Dinimizde gerçek dostlukların Allah’ın varlığını ve birliğini kabul eden ve Allah korkusuyla kalbi titreyen insanlarla kurulması tavsiye edilmektedir. Sevgili Peygamberimiz, menfaat gözetmeksizin Allah için birbirlerini seven ve samimi duygularla oturup kalkan insanlara, hiçbir gölgenin (himayenin) bulunmadığı kıyamet gününde Allah’ın arşı altında gölgelenecekleri (himaye edilecekleri) müjdesini vermiştir. O halde gerçek anlamda dostluk, Allah’ın rızasını kazanma yolunda kol kola girmek ve sevgileri birleştirmektir.

Sevgili Peygamberimizin, kendisini ”Allah’ın dostu” olarak nitelendirmesini de bu şekilde anlamak gerekmektedir. Diğer yandan Peygamberimiz, insanlarla olan dostluğundan bahsederken, tebliğinin ilk günlerinden itibaren O’nu yalnız bırakmayan hicret arkadaşı Hz. Ebu Bekir’den “kardeşim ve arkadaşım” diye bahsetmiştir. Canı ve malıyla kendisine en fazla yardımda bulunan kimsenin Hz. Ebu Bekir olduğunu belirtirken, “Birini dost edinecek olsaydım, Ebu Bekir’i tercih ederdim. Ancak İslam kardeşliği daha faziletlidir.” beyanıyla, toplumsal duyarlılığı artırmayı ve kaynaşmayı sağlamayı amaçlamıştır.

İnsanlar arası ilişkilerde iyilikle kötülüğün aynı olmadığını belirten Yüce Rabbimiz, ” … Kötülüğü en güzel şekilde sav. Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet, 34) buyurmaktadır. Toplumlara huzur ve barış getirecek olan bu bakış açısını teyit etmek amacıyla Sevgili Peygamberimiz, insanların arasına karışan ve onlardan kaynaklanan sıkıntılara sabreden müminin, uzlete çekilen ve böylelikle insanlardan gelecek sıkıntılara sabretmeyen müminden daha hayırlı olduğuna dikkatleri çekmektedir. İlişkilerini, hoşgörü, nezaket ve güler yüzlülük üzerine kuran Allah Resulü, kişinin mümin kardeşine tebessümünü bile sadaka olarak nitelemiş, bir dostluğun nasıl kurulup sürdürülebileceğinin en güzel örneklerini kendi hayatında sergilemiştir.

Dostluğun sadece iki kişi arasında sınırlı kalmayıp aileleri de kuşatacak kadar güçlenip kalıcı olmasını sağlamak düşüncesiyle Sevgili Peygamberimiz, kişinin baba dostuna yaptığı iyiliği, “iyiliklerin en iyisi” olarak nitelendirmiştir. Nitekim Hz. Peygamber’in bu beyanını kendisine ilke edinen Abdullah b. Ömer, Mekke yolunda karşılaştığı bir bedeviyi kendi bineğine oturtmuş ve başındaki sarığı da ona giydirmişti. Çünkü bu bedevi, babası Hz. Ömer’in arkadaşıydı. Yanında bulunanlardan biri “Bu adama iki dirhem para versen ona yetmez miydi?” dedi. Bunun üzerine İbn Ömer, Allah Resulü’nün şu sözlerini nakletti: “Babanın dostunu gözet, onunla ilgini kesme. Yoksa Allah senin nurunu söndürür.” (Buhari)

Sırdaş olmayı, dayanışmayı, fedakârlığı ve vefayı içinde barındıran dostluk, kişinin kimliğini ve duruşunu da ifşa etmektedir. Hz. Peygamber, “Mümin, müminin aynasıdır.” buyururken, genelde müminlerin, özelde ise dostların benzeşmelerine, birbirlerinde kendilerini görmelerine dikkat çekmektedir. Nitekim tecrübenin ortaya çıkardığı, “Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” özdeyişi de arkadaşların benzeşmesinin kaçınılmaz olduğunu vurgulamaktadır. Öte yandan Hz. Peygamber’in, “Kişi dostunun dini üzeredir.” hadisi de din ve kültürel kimliğe atıfta bulunmaktadır. Müminlerin dostlukları Allah içindir, Allah’tan korkanlarladır. Zira “Gerçek dost, Allah’tır.” (Şura, 9)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.